Ali
Adım gibi emindim ki her şey boka saracaktı. Mutluluk bana haramdı herhalde. Ne yanlış yaptıysam eski hayatımda, iki dakikalık mutluluk illa kursağımda kalacaktı.
Şimdi oturduğumuz kafede, gelmişimiz geçmişimiz hakkında değil, hatunun yapabilecekleri üzerine düşünüp duruyorduk ve masada yatan, sucuklu yumurta da buz gibi olmuştu. Hayır ne düşünüp yine de ısmarlamıştık ben de bilmiyordum.
"Bir şey olmaz."
"Bok olmaz. Sen onu benim kadar iyi tanımıyorsun."
"Tanıyorum Ali. Unuttuysan bugüne kadar çıkıyorduk. Bir şey olmaz diyorsam olmaz."
"İntikam almak için her şeyi yapabilecek birisi. Of. Tüm okula yayarsa ne yaparız?"
Yüzüne anlamsız bir bakış oturtup arkasına yaslandı. Hayır, nasıl böyle rahat göründüğüne hiçbir anlam veremiyordum. Henüz bizim durum muallakken, böylesi bir rahatlık, kafama oturmuyordu.
Bense hem olacaklardan tırsıyordum, hem de...Neyden daha çok endişelendiğimden kendim de emin değildim aslında.
"İnkar ederiz geçer. Kimsenin inanacağını sanmam."
Dümdüz rahatlıkla kurduğu cümlenin sarsıntısıyla kıpırdandım. "Öyle basit diyorsun?"
"Aynen. Düne kadar kız arkadaşım vardı. Yeni ayrıldım. Herkes ağladığını görmüş. Kimse yemez yani. Rahat ol."
"Vay be." Deyip arkama yaslandım ben de. Önümdeki su şişesinden ufak bir yudum alsam da ağzım hala kupkuruydu.
"Çok akıllıca. Okulun popüler çapkınının ibne olduğunu kimse düşünmez. Mantıklı."
Sert bakışları beni buldu. "Doğru düzgün konuş. Kendi göt korkunu bana yansıtma çilli."
Cevap veremedim. Sinirlerim kayış gibiydi. Ağzımdan daha ters çıkacak sözler de bizi iyice gerecekti.
"Ne istiyorsun Ali? Adam gibi söylesene."
"Yok abi, bir şey istemiyorum. Sen kafanda çözmüşsün zaten. Bravo."
"Yiyemeyeceğin... Neyse. Hadi kalkalım."
"Tamamlasana o cümleyi."
Dilini ısırdığını görünce ben de masaya doğru vurup, "Götün yemiyorsa hiç başlamayacaksın cümleye."
"Ne yapıyoruz şimdi? Şu an? Bir sikim anlamadım."
Burnumdan sinirli bir nefes bırakıp, "Sen git istersen." Dedim.
Sinirden dolup dolup taşıyordum şimdi. Bana göre her zaman daha rahattı. Yıllardır ettiğimiz onca kavgadan zerre etkilenmeden takıldığı zamanları düşününce, daha da doluyordum. Sanki duygularını itiraf eden bir tek bendim. Düşününce, böyle ucuz bir çözümle gelmesi tam onluk bir hareketti.
"İyi." Deyip ayaklandığında, gözümü camdan dışarı çevirip, masanın altından yumruklarımı sıktım. Masadan uzaklaştığını hissettiğimde ise, bakmamak için üstün bir çaba harcıyordum. Ayağa kalkıp, şu masayı da tüm kafeyle beraber kafasına yıkmamak için derin bir nefes almam gerekti.
"Çilli." Gözüm öyle kararmıştı ki, silüet halindeki görüntüsünün netleşmesi biraz zaman aldı. Az önce kalktığı yere, tam karşıma tekrar oturup, kollarını masaya uzattı.
"Neye kızdığını anlamıyorum. Kimsenin bilmesini istemiyorsun inkar ederiz diyorum konuyu başka yerlere çekiyorsun. Rahat ol diyorum, onu senin kadar tanımadığımı söylüyorsun. Kafanda bir çözüm, alternatif bir yol varsa, oradan başla. Boşuna iyice gerilmeyelim. Tabii eğer niyetin oysa başka."