(53) Toprağa Çekilen Damla
Pembe dallarında top top duran yaprakları özenle biçilmiş gibiydi. "E hani ben meyve falan göremiyorum," diyerek elimi yapraklarına uzattığım an duyduğum tıslama sesiyle hareketsiz kaldım. Ağacın içinden dolanıp gelen yılanla burun buruna geldiğimde geriye gidecek mecalim bile kalmamıştı çünkü yılan iki başlıydı...
Hızla elimi geri çekip panik içinde kalakaldım. İki başı da ayrı oynuyor ve dilini bana doğru uzatıyordu. "Merhaba?"
Tıss.
Tamam normal bir iletişim kurmayı zaten beklemiyordum. "Ağacın koruyucusu olabilir birkaç adım geri gel sakince."
"Bunu neden en başında söylemiyorsun?"
"Bilmiyordum, hayatımda ilk defa buraya geliyorum." Bilse ağaca dal düz dalmama izin vermezdi sanırım. Eh, ben de rüyalarımdaki gibi olacak sanmış olabilirdim. Yavaşça bir adım geriye kaydım. Alex'in çoktan öne doğru uzanan eli beni yanına çekti. "Bir bedel mi istiyorsun?"
"Ne bedeli? Bakın yılan bey hamileyim ve bu meyveyi yemeyi çok istiyorum. Sahiplendiğiniz ağacın meyvesi rüyama girdi ve-" yılan kalın derisi altında sürüneren ağacın dibine indi ve kuyruğuyla toprağa bir şeyler çizdi. Bir üçgen ve içinde bir daire. Bu da ne demekti?
Alex'le göz göze geldiğimiz an turuncu renkteki ağacın altından bize doğru yürüyen bir kadın gördük. Uzun saçlarının içinde gerçek çiçekler çıkmış gibiydi. Gözleri toprağın her tonunu taşıyan parçalı bulutlu bir kahverengiye sahipti. Çikolata gibi olan teni pürüzsüzdü. Yüzündeki tek kusur siyah rujlu dudaklarının simasına oranla büyük durmasıydı. İnsanlar bunun için dolgulara milyonlar döküyordu ama bu da biraz fazla gibiydi.
Kadın siyah ojeli tırnaklarını yılana doğru uzatarak "Gel güzelim, demek ziyaretçilerimiz var," dedi.
"Merhaba Soil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BASİLLAN
FantasyFantastik bir evrenden, başka bir fantastik evrene geçmekten daha kötü bir şey varsa; o da kocam olmayan birinin yatağında uygunsuz bir şekilde uyanmamdı. Üstelik karısı olduğumu ve karnımda çocuğunu taşıdığımı iddia ederek. İlk geldiğim evrende zam...