Selamlar, selamlarr🩷
Evet bugün biraz geçe kalmış olabilirim. Ama bir sorun neden kaldım? Vazgeçtim sormayın. Hiç böyle bir şey olmamış gibi davranalımm 😌
Çünkü beni affedersiniz benceeeğğ
Yıldızlar benimle yorumlar sizinle haydi bakalım
İyi okumalarr🩷Kemal Bey'in cümlesiyle kendime geldim ve Kürşat'ın sarılmak için belime giden elini bileğinden tutup yavaşça kendimden uzaklaştırdım. Kemal Bey herhangi bir gerginlik algılamasın diye Kürşat hariç etrafımdaki kimsenin anlamayacağı 'burada ne işin var?' gülüşünü yüzüme yerleştirdim.
Bileğinden elimi çekerken ona döndüm. "Senin bu projede olduğundan haberim yoktu. Mimarlık tarafı bizde olacak sanıyordum. Öyle değil mi Şahin? Kürşat da çok yetenekli bir mimardır ama korkarım ki birlikte çalışamayız."
Kürşat teslim olur gibi ellerini yukarı kaldırdı ve o ana kadar fark etmediğim yanındaki kadını gösterdi. "Mimar kimliğimle burada değilim. Babamdan sonra şirketin tüm yetkisi bana geçti biliyorsun. Ben şirketin sahibi olarak baş mühendisimizle birlikte yapacağımız işi yerinde görmek için geldim."
Gülüşüm, Kürşat'ın yüzündeki minik tebessümü sildi attı. "Ne güzel. Umarım dediğin gibi mimar kimliğin sana kalır, Kemal Bey'in yanında çatışmak istemeyiz."
"Ben ne zaman senin dediğin bir şeye itiraz ettim Birce? Ne dersen anında kabul etmedim mi? Bence sen beni kolaylıkla ikna edersin. Bunu yapabileceğini çok iyi biliyorsun."
"Ne güzel birbirini tanıyan bir ekiple birbirimizi anlayarak işimizi daha rahat yaparız o halde." dedi Kemal Bey aradaki gerilimi pek de hissetmeyerek. "Senin de etrafında pek parlak genç beyler var Birce'cim ama bu beyleri gözünün görmemesine sebep olan ışık kim? Onu da çok merak ediyorum doğrusu."
Kemal Bey'in söylemek istediği şeye hafifçe gülerken gözlerimi kapıya doğru kaçırdım. Kapıya dönmemle Aziz'i görmem bir oldu. Siyah tişörtü, siyah pantolonu, bir elindeki küçük valizi ve ceketiyle kapıdan içeri girdiği anda gözlerindeki güneş gözlüğünü çıkarmıştı. Siyahlara bürünmüş olmasına rağmen bir gerçekten de bir ışık gibi parladığı için sadece benim değil etrafımdaki beylerin ve alandaki diğer insanların da dikkatini çekmişti.
Herhangi bir haliyle bile bu kadar dikkat çekici olmasını daha sonra kıskanmaya karar verdim. Şu an o adamın bu kadar insan arasından benim yanıma gelecek olmasıyla ilgilenecektim.
Gözlüğünü çıkarır çıkarmaz şöyle bir alanı tararken benimle göz göze geldi. Ona yanıma gelmesini belirtecek bir şekilde gülümsedim ve yüzümü Kemal Bey'e döndüm. O da dahil olmak üzere hepsi Aziz'e bakıyordu. Başımı hafifçe bize doğru gelen Aziz'in yönüne eğdim. "Sizin de dikkatinizi çektiği üzere benim ışığım biraz fazla parlak. Onun ışığı sayesinde pek kimseyi gözüm görmüyor."
Ben konuşmaya başladığım an üçünün de gözü beni bulmuştu. Kemal Bey dediklerimden memnum olmuş gibi gülümsüyordu. Sorusuna böyle bir yanıt almayı o da düşünmemişti muhtemelen. Ben de düşünmemiştim ama benimkinin doğru zamanda doğru yerde olma gibi huyları vardı işte. Yapacak bir şey yoktu.
Şahin yan bir gülüş attı kurduğum cümleye ve bakışlarını kaçırdı. Kürşat ise bir bana bir Aziz'e bakıyordu. Benim onun buradaki varlığına şaşırdığım kadar o da Aziz'in burada olmasına şaşırıyordu belli ki.
Başımı geriye doğru çevirmemle Aziz'i dibimde bulmam bir oldu. Şu an dikkati bende değil burada ne işi olduğunu bilmediği Kürşat'taydı. 'Sen ne alaka dalyaprak' demek ister gibi bakıyordu. Surat ifadesi beni güldürse de bunu her an gerçekten diyebilirdi ve benim bunu dememesi için müdahale etmem gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yirmi Dokuz
RomanceYıllar önce yaptığınız 'çocukça' bir anlaşma hayatınızı en fazla ne kadar değiştirebilir? ''Anlamıyorsun ki. Ben ne dedim az önce? Sanki o dört duvarın arasında da benimle mi olacaksın?'' ''Olurum.'' -'Ne?!' Aziz'in bu net ve hızlı cevabı karşısında...