26. Bölüm

244 27 78
                                    

Uzun bir bölüm oldu keyifle okursunuz umarım.

Bol yorumlarınızı bekliyorum 🦋🤍

-------------------------------

Duyduklarım ile telefonu tutan kolum yavaş yavaş yanıma düştü. Asla beklemiyordum. Ama zaten timden kimi hain olarak bekleyebilirdim ki? Kim çıkarsa çıksın çok şaşıracaktım. Ancak bir umut... Belki demiştim... Belki timden değildir. Boş bir umutmuş.

Esma'nın meraklı bakışlarına cevap dahi veremedim. Kafamın içinde binlerce şey aynı anda dönüp duruyordu.

Yaşadığımız felaketleri düşünüyor, bunların Ahmet ile bağlantısını bulmaya çalışıyordum. Ne yaptı, neden yaptı, hain gerçekten o mu, eğer oysa bundan sonra ne yapmalı, o değilse ne yapmalı?.. ciddi anlamda aşureye dönmüştü beynimin içi.

Telefonu kapatıp kollarımı dizime yasladım ve kafamı ellerimin arasına aldım. Kötü bir haber de benden hadi! Sevimsiz bir misafirim vardı: Migrenim!

Ne yapacağımı bilmiyordum. Yorulmuştum, hem de olabildiğince yorulmuştum. Kafam her bulduğum bilgiyle biraz daha karışıyordu.

Başımı kaldırdığımda Esma’nın bana olan merak dolu ve korkan bakışlarını gördüm. Kendim bir şey anlamamıştım ki ona bir şey anlatayım! Ona bir şey demek için ağzımı açmıştım ki kapı çaldı. Esma’daki bakışlarımı kapıya çevirdim.

“Gel” dedim belimi dikleştirip elimdeki telefonu saklayarak.
Yavaşça içeri süzüldü Elisa. Yüzündeki telaşlı ifade yeni bir gündemimin olduğunu haykırıyordu adeta.

“Ne oldu Elisa?” Ne boktan hayatım vardı lan benim? Yemin ederim yılmıştım ya. Şu günler bittiğinde düzlüğüme çıkınca kurban kesecektim. Hatta kurban değil direk mezbaha kesecektim.

“Komutanım, Ali komutanım…”

“Ne olmuş Üsteğmen Çelik’e?” diyerek ayaklandım. Kısa bir an da olsa kalbim teklemişti. Kızgındım ona hatta belki nefret doluydum ama adı geçtiği an bile kalbim reaksiyon veriyordu. Şimdi takip edildiğimiz, peşimizde manyak bir terörist lideri varken kötü bir haber alacağım endişesi daha çok yoruyordu beni.

“Komutanım, izinli bugün biliyo-“ diye lafa başlamıştı Elisa ama benim çıkışım ile susmak zorunda kaldı.

“Acun Ilıcalı gibi sunum yapmayı bırak lan! Ne olmuş pat diye söyle işte”

“Bir mekanda içip olay çıkarmış komutanım. Karakoldan aradılar. Bilmek istersiniz diye düşündüm.”

“Ali, bizim kontrol manyağı Ali sarhoş mu olmuş?” diye sordum iri gözlerle. Çünkü bırakın alkolü sigaradan bile haz etmezdi o. Bir de tam bir kontrol manyağı olduğundan kontrolünü kısıtlayacak şeyleri tüketmeme gibi bir huyu da vardı tabi.

Elisa başıyla onayladı beni. “Ahmet astsubayım çıkıyor karakola gitmek için.”

Ahmet mi? “Ben de gidiyorum, söyle bensiz gitmesin!” diyerek atıldım hemen ortaya. Dışardan bakan biri bu endişemin Ali için olduğunu sanabilirdi ancak daha çok Ahmet yüzündendi. Elbette Ali için de endişelenmiştim ama hain olma ihtimali yüksek birinin Ali ile olma ihtimali daha çok germişti beni. Üstelik an itibarı ile kafamda yeni bir oyun kurmuştum ve bu oyunu uygulamaya koymak için muhteşem bir fırsat yakalamıştım. Eh, ne diyorlardı ‘krizler fırsata çevrilmek için vardır.’ Ben de krizleri fırsata çeviriyordum.

“Emredersiniz komutanım” diyen Elisa selam vererek ayrıldı odadan. Hızla Esma’ya döndüm ve telefonumun ekranını ona çevirdim.

“Hain Ahmet olabilir, bir planım var. Umut ile irtibata geç ve benden haber bekleyin.” Yazıyordu ekranda. Ne olur ne olmaz yüksek sesle bunu dile getirmek istememiştim. Esma’nın yüzüne yayılan şok ifadesine aldırmadan çıktım odadan. O da her şeye şaşırıyordu be!

LAÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin