Yeni bölümler geç geliyor biraz da kusura bakmayın bu aralar biraz meşgulüm de..
İyi okumalar.. (Yorumlarınızı eksik etmeyin prensesler <3)
HATIRLATMA..
"Onu seviyor musun hâlâ?". Gözlerime tekrar baktı. Dolmaya eğilimli gözlerine baktığımda soruma cevap vermeden kalktı. Bu sanırım sevdiğini gösteriyordu. Mutfaktan çıkarken arkama yaslandım ve Yiğit'in neden böyle bir şey yaptığını düşündüm. Amacı açıkça belliydi. Ege'yi yaralamak istiyordu ve bunu benim üzerimden yapıyordu.
Kahvemi bitirdiğimde odama çıktım ve biraz yatağıma uzandım. Elimdeki bilekliğe baktığımda ne kadar çok anı taşıdığını düşündüm. Bu kadar güzel bir bilekliğin böyle anılar taşıması içler acısıydı. Çıkarmak ile çıkarmamak arasında yaşadığım git gelleri aldığım tehdit sonlandırdı. Beni korkutmaya yetmiş ve artmıştı bile.
...
Geçen 1 haftanın yorgunluğu bedenimi ağırlaştırırken gördüğüm rüyaların büyüsü hâlâ üzerimdeydi. Pazartesi günü ve Ege okula gitmek için beni de uyandırdı.
Geçen hafta bilekliği uzun kollu kazaklarımla saklasam da yine de Ege'nin gözünden kaçmıyordu. Onu çıkartmamı istediğinde nazikçe reddetmek zorunda kaldım. Sinirlense de belli etmemeye çalıştı. Gerilen çene kasları onu ele verse bile..
Batu ile yakın olsak bile çevremde Yiğit olduğu sürece ya görmemiş gibi yapıyor ya da yanına çağırıyordu. Yiğit hakkında öğrenmem gereken birkaç şey olduğuna dair kendimi inandıralı 3 ya da 4 gün anca olmuştur. Sedef ise her zamanki gibi Burak'a olan aşkını devam ettiriyordu. Eninde sonunda elde edeceğine en ufak bir şüphe dahi duymuyordum. O zeki bir kızdı ve güzeldi de. Sarı saçları renkli gözleri ile Burak'a o kadar yakışıyordu ki.. Kısa bir süre için onu kendi problemlerimden uzaklaştırmak için işlerimin olduğunu söyleyip duruyordum. Gerçek dostlar kesinlikle böyle yapmazdı. Ama onu da kendimle sürüklemek istemiyordum. O mutluluğu hak ediyordu..
Yataktan kalkıp yüzümü yıkadım. Yüzüme biraz çeki düzen verdikten sonra kıyafetlerimi giydim ve saçlarımı düzelttim. Kalın boğazlı krem kazağım ile siyah taytımı, altına da parlak siyah platformlu ayakkabılarımı giydim. Günlük makyajımı yaptıktan sonra çantamla beraber aşağı indim. Ege her zamanki ihtişamıyla karşımda dikilirken büyülenmemek elde değildi.
"Kahvaltını et.". Emir sözcüklerini bu aralar sık kullanmaya başlamıştı. Başımla onayladıktan sonra hazırladığı tostu hızla yedim. Gözüm elimdeki bilekliğe takıldığında belki de onu çıkartma zamanının geldiğini düşündüm. Bileğimden sıyırarak masanın üzerine koydum.
Mutfaktan çıktım ve çantamla beraber kapıda dikilmiş beni bekleyen Ege'nin yanına gittim. Umursamaz tavırlarla önden yürüyen Ege'ye inat yanından yürümeye çalıştım. Arabaya bindiğimizde sabahki sükunet devam ediyordu. Sinirlerimi bozsa da içime attım. Sonuçta ne kadar mesafeli davransa da benim bir hatam yoktu. Özür dilenmesi gereken bir durumun da olduğunu sanmıyordum.
Arabadan indiğinde bende indim. Hızlı adımlarla okula giderken ben de arkadan gidiyordum. Attığı büyük adımlarla açıkça benden uzaklaşmak içindi. Bense sinirlenip daha geriden gitmek için kısa adımlar atıyordum. Sınıfta tekrar karşılaştığımızda -ki normal bir durum- göz göze gelme zamanı çok kısa oldu. Bu olaya son vermek istesem de en azından bu gün kendimi tutmalıydım. Bir erkek olarak böyle koyu tripler atması cidden sinir bozucuydu. Yiğit sınıfa girdiğinde çapkın gülüşünü bana yollarken kaçamak bakışlarla başını sıraya koymuş Ege'ye bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞİM
Teen FictionYüreğimin önüne acılardan inşa edilmiş kalın, soğuk duvarların yıkıldığı an, hayatımın değiştiği andı..