40. Bölüm

3.9K 159 11
                                    

Yeni bölüm, gecikme için üzgünüm..

İyi okumalar..


HATIRLATMA..

"Hayır.". Boğuk çıkan sesime aldırmadan ve vereceği cevabı beklemeden hızla kulaklığımı taktım ve sesi bir şeyler açtım. Gözlerimi kapatıp başımı koltuğa yasladım. Bir süre müziği dinledikten sonra dudağımda hissettiğim başka bir dudakla gözlerimi araladım. Ege gülümseyerek bana bakıyordu.

"Hallettim. Uyu sen, yol uzun.".

...



"Trish.". Sakin bir ses.. Ruhu okşayan bir ton ve yaşamanın verdiği zevk gibi benliğime işleyişi.. Adımı daha önce hiç bu kadar güzel bir tonda, fısıldayan bir adamdan duymamış mıydım yoksa bu bir rüya mıydı? 2. defa duyduğumda huzurla tebessüm ettim. Her şey güzeldi, taşlar yerinde, sakin hava.. Güzel bir koku doldu burnuma, sevdiğim adamın kokusu olsa gerek. Kokusunun her bir taneciğine dahi aşık olduğum, o yeşil gözlerin sahibine.. Adımı tekrar söylerken yüzümdeki tebessüm kaybolmadan gözlerimi araladım. İşte rüyalarda bile bulunamayacak güzellikteki o yeşil, parıltılı gözler.. Yeşilin her bir tonunu yansıttığı, tüm güzelliklerin kıskandığı o mükemmel gözler. Gülümsememe karşılık vererek gözlerini kapatıp dudaklarıma kondurduğu o narin öpücük.. Zevk almışçasına tekrar hareketlendiğimde, anın büyüsünü bozan o çirkin ses tonu.. Ve rüyanın son bulumu!

"Kalk kız kızıl, geleli hanili oldu!". Yüzümdeki tebessüm kaybolurken Sedef'in böyle odun davranmasına gözlerimi devirdim. Ama ne tesadüf ki karşımdaki koyu renk saçların ve zümrüt yeşili gözlerin sahibi hala büyüsünü koruyordu! Narin eli benim elimi bulduğunda sımsıkı tuttu ve beni ayağa kaldırdı. İstemsiz de olsa onu takip etme ihtiyacıyla dolup taşıyordum. İstiyordum ama bilincinde dahi değildim. Anın büyüsü bu olsa gerekti!

Otobüsten inip bavulları almak için ilerlerken soğuk hava bedenimle çarpışınca istemsiz olarak titremiştim. Umursamadan yürümeye devam ettik ve aynı kampa gittiğimizdeki gibi otobüsün arkasında beklemeye başladık. Birkaç dakikayı bulmamıştı ki, elimi bırakıp bavulları indirmek için yardıma gidince kendimi öksüz kalmış gibi hissettim.

"Sizinkileri oraay koymuştuk sanırım. Burada Sedef ve Cenk'inki kalmış. Benimkine ne oldu acaba?". Alp başını kaşırken bir yandan da Ege'ye bakıyordu.

"Burada Samet ve benimkisi var.". Mert lafa atladığında Ege onları dinliyordu.

"Trish'le seninkini indirdik, burada onlar. Bizimkiler tarihe karışmış olmalı!". Engin de konuşunca Ege bir terslik olduğunu anlamış olmalıydı. Duruma el atmaya çalışırken yanıma usulca sokulan Sedef'e döndüm.

"Sorun neymiş?". Sorusuna karşı omuz silktim.

"Kampta neden ağlıyordun?". Gözlerine odaklandığımda ne diyeceğimi düşünmekle meşguldüm. Ona durumu anlatıp korkutmak istemiyordum, bilmesine gerek yoktu.

"Biraz moralim bozulmuştu işte, klasik.". Yüzüme yerleştirdiğim gülümseme 'Geçti, artık iyiyim' süsü verirken başıyla onayladı.

"Bir an endişelenmiştim.". Kolumu omzuna atıp sıvazlarken bizimkilere döndüm tekrar.

"Mert! Gel buradalar!". Samet'in Mert'e seslenmesiyle Mert o tarafa doğru koşmaya başladı. Bakışlarımı Ege'ye çevirdiğimde sabırla Mert'i bekliyordu. Alp'in de o tarafa hareketlenmesiyle Ege de harekete geçince yanımızda yalnızca Burak ve Engin kalmıştı. Batu'nun da uzaktan bavuluyla yaklaştığını gördüğümde gülümsedim.

DEĞİŞİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin