Fazla gecikmeden yeni bölümm <3
Yorumlarınızı ve voteleriniz eksik etmeyin, seviliyorsunuz çok çok :*
İyi okumalar..
HATIRLATMA..
"Bol bol ye. Maç sonrası ağlarsan sana dondurma almaya gitmeyeceğim.". Tam şu anda bir araba gelip beni kaçırsa , öldürmek için bile olsa mutluluktan neler yapardım bilemiyorum.
Söylediğim şeye sadece güldü. Gülerken çekici olmuyor değil tabi. Yeşil gözleri bir kere favorilerimdi. Her neyse şimdi oturup çocuğu anlatmayacağım.
"Sen dondurmanı ye Ege. Bende Trish'e birkaç hareket göstereyim.". Bana baktı ve gülümsedi. Ege önümüzden havalı bir şekilde çekildi ve yol verdi.
Sahanın içine girdiğimizde topla kısa bir bakışma anı yaşadık.
Batu'nun gösterdiği hareketleri tekrarlarken nasıl gözüktüğüm hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
Ayrıca kıyafetlerim konusunda iyi ki şortum diğerlerinden daha uzun. Yoksa namus falan kalmayacaktı.
Ege'nin yüzündeki sinsi ifade daha çok korkmama neden oldu. Yine de geri durmadım. Sahaya adımını attığında gerilmeye başlamıştım. Doğruyu söylemek gerekirse, Batu'nun özet geçtiği basketbol hakkında bildiklerimi de unutmuştum....
"Isınmadım daha!". Ne kadar kaçabilirsem kaçarım artık. Güldü.
"Bahaneler bahaneler.".
"Bahane değil!". Gözlerimi kısmış ve sert gözükmek için kaşlarımı biraz çatmış şekilde ona baktım. Hani belki birazcık korkar diye.
"Hazırsan başlayalım o zaman.". Benim öldürücü bile olamayan bakışlarıma karşı tek kaşını kaldırdı.
"Her zaman.". Batu iyi şanslar dileyip sahadan çıktı. Sahada tek ikimiz kalmıştık. Tişörtümü çıkarttım. İçimde sporcu atleti vardı . Bunu dikkat dağıtmak için yapmıştım. Elimden geleni ardıma koymamam gerekiyor sonuçta..Ayakkabılarım konusunda kapacak bir şeyim yoktu. 36 numara giyen bir erkek yoktur sanırım?
Çocuklar bizi izlemek için yerlerini almıştı.
"Bayanlar önden.". Topu hızla bana attı. Tutmuştum ancak sert geldiği için göğsüme çarpmıştı. Geri sendelememe neden olsa da yüz ifademi bozmamaya çalışmıştım. Evde bunun acısı fena çıkacaktı doğrusu! Fark ettiğini belli etmese ölürdü sanki!
Oyun başlayalı 3 dakika olmuştu ki benim elimdeki topu almaması için sektirerek sahayı turluyordum. Yakalamak için koşmuyordu bile.
"Bu yaptığın kurallara aykırı!". Sesli bir kahkaha attım.
"Kural koyduğumuzu hatırlamıyorum.". Güldüğünü duymuştum. Bir anda koşmaya başlayınca adrenalin hormonum fırladı ve koşmaya başladım. Arkamdan gelmişti. Belimden tuttu ve beni arkasından bir yere koydu. Sanki çantasını koyuyor!Ben şok içinde ona bakarken ilk basketini atmıştı.
"Hey! Kişiye temas ettin!". Tepkime karşı bana döndü ve gülümseyerek konuştu.
"Kural koyduğumuzu hatırlamıyorum.". Kaşlarını kaldırıp bana bakarken şaşkınlıktan küçük dilimi yutmuştum. Ellerimi belime koydum ve ona sinirle baktım. Benim silahımı bana karşı nasıl kullanabilirdi?
Topu tekrar bana attı. Topu alıp koşmaya başladım. Bu arada çocuklar tezahüratı bana yapıyordu. Ege gülümseyerek peşimden geliyordu. Dikkatsiz bir anımda topu elimden kaptı ve koşmaya başladı. Benim hareketimi yapıyordu. Bende onun gibi aniden koştum ve düşer umuduyla ona sertçe çarptım. Etki-tepki kuvveti nasıl bir etki yarattıysa yere kapaklanmıştım.
Batu ve diğer çocuklar içeri koştu. Onlar gelmeden Ege gelmişti.
"Hey,iyi misin?". Gözlerinin yeşiline dalmıştım. Nefes nefese yüzüne bakıyordum. Bir şey söyleyemedim.
Batu hemen beni yerden kaldırdı.
"Bu günlük bu kadar oyun yeterli.".
"Küçük kızı sahadan hemen çekiyor musun?". Küçük kız?
Yüzüme aptalca bir gülümseme yerleştirdim ve Batu'nun kolundan çıktım.
"Tamam sorun yok, ben iyiyim.".Şaşırmıştı. Belki azmime şaşırmıştır.
"Bu kızı sevdim.". Çocukların yorumları olumlu olmuştu. Batu bir süre dik dik baktı ancak bir şey söylemeden gitti ve geri yerine oturdu.
"Bu sefer dikkatli ol.". 32 diş gülüyordu. Onun devrilmeyeceğini nereden bilebilirdim ki? Her neyse artık biliyorum.
"Tabi.".
Oynayalı yarım saati geçmişti. Artık yorulmaya başlamıştı. Oyun boyunca sürekli fiziksel temasta bulundu. Hatta başlayalı 10 dakika sonra tişörtünü bile çıkarttı. Çocuklar bunu uygun bulmadı ama benim için sorun yoktu tabii.
Maç anında çok kez sırtına atlamıştım. Kural koymak belki de iyi olabilirdi.
Şu an maç skoru 18-15ti. Şaşırtıcı olan ise 15 sayı atmış olmamdı.
Ayrıca maç sırasında abartmıyorum en az 5 kere düşmüştüm. Bir tanesinde bileğimi burkmuş ancak önemsizmiş gibi davranmıştım. Belki 1 hafta baleme engel olacak bir burkulmaydı. Belki de ısınma hareketlerini yapmalıydım.
Maçın bitmesi için şu an takla atabilirdim. Batu yine hayatımı kurtarmıştı.
"Tamam bu kadar yeterli.". Ege gülmüştü.
"Kıskandın mı?". Elindeki topu potaya yolladı ve basket.
Batu biraz kızarmıştı. Sonuçta az 1 saat öncesinde bir nevi sevdiğini itiraf etmişti ve bu normaldi. Topu vermemek için sarılmıştım ve yere oturmuştum. Toptan tutup beni sürükledikten sonra üzerime oturup zorla elimden almıştı.
"Burada otura otura sıkıldık. Biz de oynamak istiyoruz.". Ege tişörtünü giydi.
"Ben bu sefer dinlenmek istiyorum!". Sesim oldukça yorgun çıkmıştı. Seke seke banka gittim. Ayak bileğimin ağrısı artmıştı.
Banka oturdum ve çocukları izlemeye başladım. Konuşmaları duyulmuyordu. Az sonra Ege de yanıma geldi.
"İyi maçtı.". Elindeki tişörtümü ve yarısını içtiği su şişesini bana uzattı. Bende biraz içmiştim.
Bir şey söylemedim. Bana baktı.
"Yenilmek o kadar da kötü değildir umarım?". Aptal. Tişörtümü giyerken sessizliğimi bozmadım. Burkulan bileğimi sallamaya çalıştım ama ağrıyordu ve şiştiğine emindim. Ayağımı sallarken ağzımdan küçük bir inilti çıkmıştı. Ege iç çekti ve ayağıma uzanıp dizinin üstüne koydu.
"Hey n'apıyosun?". Bana baktı.
"Saçma bir oyun yüzünden bir taraflarını kıracaksın.". Azar da işitiyoruz.
"Önemli değil.". Ayağımı çekmeye çalıştım ama bırakmadı.
Şişen yere dokundu. Ağzımdan tekrar inilti çıkmıştı.
"Burası mı?". Başımı evet anlamında salladım.
"Buz koymamız gerek. Şu kafelerden birisinde vardır.". Kolunu belime yerleştirdi ve kalkmama yardım etti. İlk sahanın etrafındaki demirliklerden çocuklara seslendi. Batu koşarak geldi.
"Biz kafelerden birisinde olacağız. Siz devam edin.". Batu endişelenmişti ve gelmek istedi. Ege izin vermedi ve oynamasına devam etmesini söyledi. Batu , Ege'nin belimdeki eline baktı ve geri dönüp oyununa devam etti. Umursamaz gözükemeyecek kadar sinirlenmişti.
Dondurmacıya gittik ve biraz buz istedik. Onlar getirene kadar biz oturmuştuk bile.
Ayağım yine Ege'nin dizindeydi. Buzu nazikçe bileğime koydu.
"İyi geldi mi ?". Gözlerinin içine baktım.
"Sanırım.". Bu anı bozabilecek tek şey,Batu'nun bize doğru koşarak gelmesi oldu.
"İyi misin?". Neden bu kadar abartıyorlardı anlamıyorum.
"Yalnızca küçük bir burkulma. Abartmayın.". Ege'nin gülümsediğini görebiliyordum.
Ayağımı yavaşça kalktığı sandalyeye koydu. Üzerine de buzu düşmeyecek şekilde yerleştirdi.
"Sizi yalnız bırakayım.". Gülümsedi ve omzuma dokundu. Dokunduğu yerdeki yanma hissi tekrar kendini göstermişti. Yavaş adımlarla basketbol sahasına, diğerlerinin yanına dönerken Batu yanımdaki yerini aldı.
Bir süre konuşmadan oturduk. Hatta diğer çocuklar gelmeseydi hiç konuşmayacaktık. Konuşup gülüşüyorlardı. Yanımıza oturduklarında ayağımı yere indirdim. Aralarında Ege yoktu. Merak etmemek içten değildi tabii..
"Ege nereye gitti?" .
"Sana ne Ege'den?". Tövbe bismillah. Batu'nun verdiği tepkiye öylece baktım. Çocukların bakışları da bize dönmüştü.
"Sadece teşekkür edecektim.". Kafasını eğip bir süre yere odaklandı. Bora konuyu değiştirmek için hemen işe girişti."Güzel oyundu. Gerçi topu alıp kaçmak pek oyun sayılmazdı ama en azından Ege'nin skoruna yaklaşabildin.". Diğerleri de gülmeye başlamıştı ama ben kendimi Batu'nun terslemesi yüzünden suçlu gibi hissetmekle meşguldüm. Yine de onlara katılmak kasvetli havayı dağıtabilirdi.
"Başka yapabileceğim bir şey varsa maç öncesi haber verin, bir dahaki sefere.". Diğerleri gülmeye başlamıştı. Batu'nun yüzünde oluşan tebessüm beni az da olsa rahatlatmıştı.
"Bileğin şişmiş olmasına rağmen hâlâ oynamak mı istiyorsun? Bacağını kırmak pek zevkli olmayacak.". Ege ve egosu, tekrar masaya geldi. Masadakiler gülmeye başlayınca karşıma oturdu ve gözlerini gözlerime sabitledi.
"O kadar kötü değil.". Doğrulurken ne yaptığını izliyordum. Buzu biraz bastırdı. Yüzümü buruşturarak acıdığını ister istemez belli ettim.
"Kesinlikle.". Tekrar arkasına yaslanırken dudağının kıvrılışını izledim. Yüzündeki muazzamlık yetersiz gibiymiş gibi gülmek de yakışıyordu!
"Kızı bu kadar üsteleme.". Elindeki su şişesinin içindeki suyun yarısını tek dikişte bitirdikten sonra şişenin kapağını tekrar kapattı. Bakışları tekrar beni bulduğunda yüzü biraz ifadesizdi. Bakışlarımı Bora'ya çevirdim.
"Teşekkürler Bora.". Cevap olarak başını onaylar şekilde salladı.
"Bu arada.". Mete lafa girdi ve Ege'ye yöneldi.
"Turnuvalar başlamak üzere. Antrenmanlara başlamamız gerekiyor başkan.". Ege gözünü Mete'ye çevirdi ve yüzünü biraz buruşturdu.
"Bir çaresine bakarız.".
"Çocuklar ben kalkayım. Size iyi eğlenceler. ". Buzu masaya koydum ve ayağa kalktım. Batu da benimle beraber kalktı. Ege hiç oralı bile olmamıştı. Egosu ağırlık yapıyordur, kalkamaz o.
"Ben de geleyim.". Batu'nun eşlik etmesine sevindim doğrusu.Gerek olmadığını söyleyene kadar elini belime koymuştu bile. Bende sessiz kaldım tabi."Görüşürüz çocuklar.". Hepsi ellerini salladıktan ve geçmiş olsun dedikten sonra Batu ile arabaya kadar yürüdük.
Arabamın önüne gelince durduk.
"Teşekkür ederim. Yani bugün için, sanırım. Bir de yardım ettiğin için.". Gülümsedim. O da gülümsedi. Tam bir şey söyleyecekken telefonum çaldı. Çabuk hareketlerle arayana baktım. Burak?
Biraz şaşırmıştım. Batu telefonu elimden çekip aldı.
"Dur açma!".
"Alo? Neden aradın?". Batu karşıdaki sesi dinledi. Ardından etrafına bakındı. Bir yere odaklandı. Odaklandığı yere bakana kadar beni arabaya itti.
"Şimdi izle.".Sırtım arabaya çarpmıştı. Hızla kolunu arabaya dayadı. Kendini üstüme bastırdı ve dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Bu yalnızca öpmeydi. Karşılık vermiyordum. Oldukça şaşırmıştım. Onu itmeye çalıştığımda yerinden bile oynamadı.
Bir süre böyle durduktan sonra geri çekildi. Bir şey hissetmemiştim doğrusu. Böyle ani ve saçma bir şeyden dolayı ondan iğrendiğimi bile söyleyebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞİM
Teen FictionYüreğimin önüne acılardan inşa edilmiş kalın, soğuk duvarların yıkıldığı an, hayatımın değiştiği andı..