30. Bölüm

5.2K 225 3
                                    

İyi okumalar..


HATIRLATMA..

"Ve bil bakalım bu kişi kim?". Gülümserken yaklaştı ve dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. Ona karşılık vermek için delirirken tek elimi ensesine diğer elimi de omzuna koydum. Ensesindeki elimle saçlarıyla oynarken gülmem öpüşünü kesmişti. O da gülünce geri çekildim. Belimdeki elini çekmemişti.

"Peki ya o kişi seni seviyor mu düşündün mü hiç? Aptal.". Sondaki sözcüğü iltifat gibi algılamış olmalıydı. Yüzündeki gülüşü bozmadı.

"Benden nefret etmesin yeter.". Dudakları tekrar dudaklarımla buluştuğunda ona 2. kez aşık oldum..

...



Kamp alanına doğru ilerlerken elimi tutma zahmetinden kaçınmamıştı.

"Geç kaldığımız için azar işiteceğiz.". Endişemi fark etmiş olacak elimi güven verecek şekilde sıktı.

"Ben halledeceğim.". Gülümsediğimde çoktan ateşin olduğu alana gelmiştik.

"Şimdi sessiz ol.". Fısıldayarak konuşunca ben de başımla onaylamakla yetinmiştim. Elimden tutarak bana yön verirken onu arkasından izliyordum. Bizimkilerin arkasından dolandı ve ateşin yanında ayakta duran müdürün bakmadığı bir anda Bora'nın yanına yerleşti. Ancak benim oturacak zamanım kalmamıştı. Müdür önünü dönünce Ege'nin elini bıraktım ve Sedef'in arkasına saklandım.

"Şş sessiz ol, benim Trish.". Sedef sessizliğini korurken müdürün arkasını dönmesini bekliyordum.

"Sanırım bütün hatırlatmaları yaptım? Unutmayın, bakın son kez söylüyorum. Kavga etmek yok, yardımlaşacaksınız ve ihtiyaçlarınızı birlikte karşılayacaksınız. Yarınki yürüyüş için de sularınızı ve sandviçlerinizi getirmeyin unutmayın! Akşama kadar geri dönemeyeceksiniz.". Ateşte yanan odunların çıkarttığı ses dışında başka ses duyulmuyordu. Sonunda sessizliği bozarak konuşmasına devam etti.

"Akşam yemeği için dağılabilirsiniz.". Müdür yemeğin dağıtıldığı tarafa doğru ilerlerken ben ise gittiğinden emin olana kadar yerimden kıpırdamadım.

"Tamam gitti, çıkabilirsin.". Sedef'in sesini duyduğumda arkasından çıktım çoğu kişinin oturduğu odun parçasına oturdum. Gerçi, çoğu kişi akşam yemeği için kalkmıştı bile..

"Acıktım ben. Hadi yemeğe gidelim?".

"Herhalde gideceğiz oğlum, kaç saattir açız.". Bizimkiler isyanlara çoktan başlamıştı bile. Alp, Bora, Cenk, Samet, Caner, Engin ve Mert ileriden giderken biz arkadan gitmeyi tercih ediyorduk. Burak, Sedef'in omzuna kolunu atmış bir şeyler anlatırken Sedef mutlulukla onu dinliyordu. 2 kişiden yalnızca 1 kişinin umuduyla aşk filizlenmiş, meyve vermek için can çekişiyordu. Bir kişinin karşılıksız sevgisi, birbirlerini ayırmayan bir bağ gibi günden güne güçlenerek diğer kişiye de yansıtabilmişti kendini. Bunu fark etmek bana huzur verirken Ege'nin sesi ile kendime geldim.

"Ne o daldın yine?". Ege'nin sesiyle ona döndüm. Eli omzumdaydı ve sarktığı yerde elini tutuyordum.

"Burak ve Sedef, çok sevimli değiller mi?". Güldüğünde samimi bir şekilde gülümsedim.

"Öyleler.". Yemeğin olduğu tarafa ilerlediğimizde açık büfe tarzında olduğunu gördüm. Buna biraz sevinmiştim doğrusu. Ege kolunu omzumdan çekerken tabak aldı ve elime tutuşturdu.

DEĞİŞİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin