31. Bölüm

5.3K 224 10
                                    







Üşüdüğümü fark edince Ege'ye iyice sokuldum.

"Korumazsan seni öldürürüm.". Güldüğünü hissettiğimde onun göremeyeceği bir şekilde tebessüm ettim.

Kollarını bana sararken gecenin soğuğunda bir yorgan görevi görüyordu. Bu iyi bir şeydi benim için, hasta olmak istemezdim.

"Geç oldu uyu.". Yumuşak ses tonuna karşı emrine uyarak gözlerimi geceye kapattım.

.....





"Bu hal ne? Trish! Orada!". Sedef'in sesine sevinsem mi üzülsem mi bilemedim doğrusu. Sabah sabah bağırması pek hoş değildi.

Sesim yatakta kalmaya mahkum, bir o kadar da yorgunluğa hapis gibi çıkmıştı.

"Ne var?". Çadırın açılma sesini duyduğumda Ege'nin kıpırdanmasıyla doğruldum.

"Allahım, şu hale bak! Sizi ararken yoruldum.". Şaşkınlıkla çadırın dağınıklığına bakarken gözlerimi ovuşturdum.

"Hadi kalkın, geç kaldınız, yine.". Son sözcüğü söylerken vurgulamış olsa da ciddi olmadığı gün gibi ortadaydı.

"Haklı. Git hazırlan. Fazla uzaklaşmış olamazlar.". Ege de doğrulduğunda müdürün bizim yokluğumuzu fark edebileceğini düşünüp Sedef'in arkasından hızla çıktım. Çarpışmamız an meselesiydi!

"Hadi çabuk ol.". Sedef'in ikazlarını duymazdan gelerek çadıra koştum. Hemen altıma siyah pantolon ve bulduğum bir tişörtü geçirerek çadırdan çıktım. Telefonumu almak için geri dönmek istesem de zaman yoktu. Ege ve Sedef'e yetişmek için koşmam gerekmişti. Tamam kabul, birazıcık makyaj yapmıştım. Ama el çabukluğum var, ne kadar zaman kaybetmiş olabilirdim ki?

"Trish, Ege!". Müdürün sesini duyduğumda öğrencilerin dönüp bakması adımlarımı hızlandırmıştı. Kendimi müdürün keskin bakışları altında bulunca keşke geç uyumasaydım diye kendime lanet ettim.

"Geç kalmamanız için uyardığımı hatırlıyorum! Dün gece arkadaşlarınızı yeterince rahatsız etmişsiniz, özür borçlusunuz!". Bağırınması bizi susturmaya yetmişti. Yanlış oldu, beni susturmaya yetmişti.

"Yapmadığımız bir şey yüzü-".

"Özür dileyin dedim!". Sesini yükselttiğinde hızla bizimkilere dönerek özür diledim. Ege bir süre daha müdüre baktıktan sonra o da döndü ve diledi. Egosu el vermemiştir.

"Şimdi yerinize geçin. Daha fazla ses istemiyorum. Buraya tatil için geldik. Huzuru bozmamanız için yeterince uyardım.". Bakışlarını önündeki bayıra çevirdiğinde yürümeye başladı. Öğrenciler de peşine takılınca biz de en arkadaki yerimizi aldık.

...

"Cidden daha çıkacak mıyız?". İsyanlara başlayalı çok olmamıştı, ancak yürüyeli epey zaman geçmişti.

"Çok kaldığını sanmıyorum.". Rahatlattı mı? Tabi ki hayır! 1 saattir aynı şeyi söyleyip duruyordu zaten!

"Pes! Siz devam edin. Ben burada iyiyim.". Kendimi yere attığımda yanımda su getirmediğim için bir kez daha lanet ettim.

"İyi ben de kalıyorum.". Bakışlarımı Ege'ye çevirdikten sonra gözlerimi daha önce fark etmediğim çantasına çevirdim.

"Yanında su var mı?". Gülerek çantasını eline aldı ve içinde yarım litrelik dolu su şişesi çıkarttı. Suyu elinden alıp dikerken bana dik dik baktı. Ardından şişeyi önce indirdi sonra elimden aldı.

"Yalnızca 1 şişe aldım.". Gözlerimi devirdim ve etrafı incelemeye başladım.

"Geldiğimiz yolu unutma.". Kalktım ve büyük bir kayanın üzerine oturdum. Etraf yeşillikti ve çiçekler, devasa ağaçların köklerini süslüyordu. Oldukça yüksekte olmalıydık, ilerideki dere görünüyordu.

DEĞİŞİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin