Geciktiği için üzgünüm, sevgili okurlarım.. Seviliyorsunuz çokça <3
İyi okumalar..
HATIRLATMA..
Beni korumak zorunda kaldığın için üzgünüm Ege,beni korumak için dövüldüğün için de.. Şunu bilmeni istiyorum ki.... Seni seviyorum..
..
Ağırlığıyla açmakta zorlandığım göz kapaklarımı açmak için direttiysem de karnımdaki acıyı hissederek geri kapatmak mecburiyetinde kalmıştım.
"Günaydın prenses.". Yiğit'in sesiyle gözlerimi açtım ve odaya kısa bir göz attım. Oldukça lüks, lacivert, siyah ve beyaz tonlarında döşenmiş odada, yatağın üzerineydim. Yeni ayılmanın verdiği sersemlik duygusundan henüz kurtulabilmiştim. Odada yalnız Yiğit ve ben vardık. Yatakta kalan gücümle toparlandım ve Yiğit'ten uzak köşeye sindim.
"Uzak dur be-benden.". Sesim yüksek çıkamayacak kadar yorgundu. Yarım ağız gülerek bana bakıyordu. Elimi yan tarafımda bulunan dolabın üstünde gezdirdim ve elime gelen ilk cismi fırlattım. Bunun vazo olduğunu attıktan sonra fark etmiştim. Yiğit'in gülümsemesi silinmişti. Ellerini hızla cebinden çıkarttı ve hızla dizini yatağa koyarak çıktı. Ben anlayana kadar ayaklarımdan çekmiş ve altına almıştı bile. Çırpınmalarıma karşı ellerimi başımın üstünde tek eliyle sabitledi.
"Şimdi ne yapacaksın? Ne kadar zayıf olduğuna bak! Göremiyorsan yardımcı olayım!".
Boştaki eliyle dalga geçer gibi ardı ardına tokatlar attı. Yavaştı ancak birkaç tane attığı için acımaya yetmişti. Kendime gelmem için yetmiş ve artmıştı. Tokatlar Ege'nin inlemelerini hatırlatmıştı. Ne halde olduğunu düşünerek gözlerimin dolduğunu hissettim. Yiğit, bu sırada başını boynuma gömdü ve içine derin bir nefeste çekti. Ardından ufak öpücüklerle gezinmeye başladı.
"Lütfen yapma, yalvarırım.". Sesim ağladığımdan boğuk çıkıyordu. Ben yalvarırken o umursamazca öpmeye devam ediyordu. Tekrar tepinmeye çalıştığımda beni azarladı.
"Uslu dur sürtük!". İçimdeki acı gittikçe büyürken yüksek sesle ağlamaya başladım. Üzerimdeki tişörtü kaldırmaya başlayınca içimi saran korku çığlıklar atmama neden oldu. Elinin soğukluğu belime değdiğinde karanlığın beni yok etmemesi için elimden geldiğince çırpındım. Ancak fayda etmiyordu. Umursamazca öpmeye ve elini belimde gezdirmeye devam ediyordu. Yalvarışlarımı hıçkırıklarım kesiyordu. Başını kaldırdı ve vurduğu yanağımı elinin tersiyle okşadı.
"Seni böyle elde etmek istemiyorum. Bir gün bana koşarak geleceksin." Üzerimden tek hamleyle kalktığında kendimi boşlukta hissetmeme rağmen hızla toparlandım. Odadan çıkarken göz göze gelmemek için gözlerimi kaçırmıştım. Kapının kilitlenme seslerini duyduğumda bacaklarıma iyice sarıldım ve kasılan vücudumu biraz rahatlatmaya çalıştım. Hıçkırıklarımı tutmaya çalışsam da becerdiğim söylenemezdi.
Ağlamasam da gözyaşlarım içimdeki burukluklarla beraber akmaya devam ediyordu. Sessizlik beni düşüncelerime hapsetmişti. Ege'nin inlemeleri kulaklarımda yankılandıkça kendimden daha çok nefret etmiştim. Ona bunları yaşattığım için çok pişmandım. Hayatını mahvetmek istememiştim. Belki buradan kurtulduğumda sevgimi içime hapseder ve babamın yanına giderdim. Doğru ya, beni istemeyen birisine kendimi kabul ettiremezdim. Belki taşınırdım. Ama öncelikle buradan kurtulmalıydım.
Ayağa kalktım ve titreyen bacaklarımla odayı gezmeye başladım. Karşıma çıkan aynada yüzümü incelememle ne kadar berbat hale geldiğimi gördüm. Saçlarım karışmış, sanki dün gece barda köküne kadar içmiş ve sabah yollarda uyanmış gibi bir halim vardı. Yanaklarım hâlâ kızarıktı. Kendimi düzeltemeyecek kadar halsizdim ve odayı incelemeye devam ettim. Kırmızı ve deri bir koltuk üzerinde beyaz yastıklar vardı. Renk uyumları ve tasarımı harika bir odaydı. Kapının kilidinin açılma sesini duymamla irkildim ve kapıya döndüm. İri yarı bir adam kapıdan girince vücudumda salgılanan adrenalinle birkaç adım geriledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞİM
Teen FictionYüreğimin önüne acılardan inşa edilmiş kalın, soğuk duvarların yıkıldığı an, hayatımın değiştiği andı..