Yeni bölüm!
Bu arada büyük finale yaklaşıyoruz, tahminimce 45 ile 50 arası bir bölümde bitecek. Umarım beğeniyorsunuzdur hikayeyi :)
İyi okumalar..
HATIRLATMA..
Tepsimi elime aldığımda bileğimi kavrayan eli umursamak istemedim. Kim olduğuna bakmadan silkelemeye çalışsam da bırakmamakta ısrarcıydı.
Sert bakışlarımı elin sahibine yönelttiğimde keskin bakışları, gözlerindeki yorgunluk ve hazmedememezlikle Dave tam yanımda duruyordu.
"Konuşmamız lazım.". Yüzü korkutacak kadar ifadesizdi.
Açtım ve bir şeyler yemek istiyordum, hepsi bu! Neden kimse beni yalnız bırakma taraftarı değildi?
Karnımın guruldaması üzerine elini gevşetti ve bir şeyler almama izin verdi, ne centilmen ama! Bir şeyler yemek için bile izin alır olduk!
Peşimden beni takip ederken bense tabağıma bir şeyler doldurmaya başlamıştım.
Ayak bileğimdeki ağrıyı hafifletmek için sekmeye devam etsem de toplum için dikkat çekmemek için fazla topallamıyordum.
Yerime otururken Dave de karşımda yerini aldı. Yüzündeki aynı donuk ifadenin üzerine çatık ve kalkık kaşların verdiği öfke ifadesi de eklenince sabrını daha fazla zorlamanın hiç iyiye işaret olmadığını anladım ve hemen lafa başladım.
"Ne konuşmak istiyorsun?". Ellerini masada birleştirdi ve iyice eğildi. Kapişonlum sayesinde yüzüme düşen gölgeden korkumu anlamamasını umarak dinlemeye hazırlandım. Aç olduğum halde birazdan yiyeceğim fırçadan dolayı tedirgindim. Bu yüzden yemeğime henüz dokunmamıştım.
"Ne düşünüyordun?". Bakışlarım onunkilerin içinde kaybolurken bir süre nefes alamadığımı hissetmiştim.
Ne mi düşünüyordum? Kaçmak istemiştim yalnızca. Yorgundum, çaresizdim, insanların bana olan güvenini yıkmıştım. Yapayalnız kalmıştım, yanımda kimse yoktu. Ortadan kaybolmak istemiştim yalnızca. Kırdığım kalplerin ruhumu kesmesinden korkmuştum. Alacağım yeni darbelerden kaçmıştım, canımın yanmasından korkmuştum, yine.. Her zamanki gibi yine korkmuş ve kaçmıştım. Cesur olmaktan korkmuştum, insanların düşüncelerinden, bana olan tavırlarından korkmuştum.. Bindiğim geminin battığını hissettiğim için acımıştı yüreğim, acısını kapatmak istemiştim yalnızca, üzerini kapatarak ondan kurtulacağımı sanmıştım işte.. Küçük bir kız çocuğu gibi yaptığımı hatayı bir çarşafla örtebileceğimi düşünmüştüm. Ancak becerememiştim, kaçmıştım işte..
Kaybolmak ve bulunamamak.. İçten içe çökmüş, sarsılmıştım. Toparlanmaya ihtiyacım vardı. Yalnızca bu..
"Hiçbir şey.". Ancak bunların hiçbirisini söyleyemedim.. Bana sorunlarım varmış gibi bakacağından emindim, sorunlarım vardı evet ancak başkalarının anlayabileceği sorunlardan değildi.
"O ormana koşarken, ne düşünüyordun.". Sorusunu tekrarladığında gözlerimi bir süre başka yöne çevirdim. Yiğit'in bana baktığını gördüğümde bakışlarımı başka bir yöne hızla çevirdim. Ondan kaçamıyordum, dönüp dolaşıp yine beni buluyordu işte! Bu canavardan kurtulamıyor, bataklık gibi kaçmak için bulunduğum her harekette biraz da giriyordum ve çıkamayacağımı düşündükçe korkuyor, tepiniyordum. Gözlerim tekrar Dave'i bulduğunda yüzündeki duygular aynıydı, en ufak bir değişim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞİM
Teen FictionYüreğimin önüne acılardan inşa edilmiş kalın, soğuk duvarların yıkıldığı an, hayatımın değiştiği andı..