Yeni bölüm :)
HATIRLATMA..
"Gül Teyze bize kıyak geçip bitmeden ayırmış.". Elindekileri uzatırken güldüm.
"Nereden tanıyormuş?". Omuz silkerken dolmalardan bir tane alıp ağzıma tıktı. Ardından 2. ve 3. derken yanaklarım hamster misali dolmuştu bile.
"Yavaş!". Tabii ki de sesim boğuk çıktığı için umursamamıştı bile. 1 tane de kendi ağzına atarken gülümsemeyi de ihmal etmiyordu. Hepsini beni keyiflendirmek için yaptığı aşikardı..
..
39 .BÖLÜM
Günler boş boş akıp giderken kampın son günü gelip çatmıştı. Hazırlıklar yapılırken biz de Sedef ile eşyaları bavullara yerleştirmek ile uğraşıyorduk. Ege, Alp, Cenk, Bora, Batu ve Burak çadırları sökmekle ilgilenirken; Engin, Mert, Samet ve Caner de yiyeceklerin düzenlenmesiyle ilgili müdüre yardım ediyorlardı.
Bavulları yerleştirirken kamp boyunca yapışık sülük gibi Ege'nin dibinden ayrılmayan Ece'den en uzak yeri seçmeye çalışmıştık. Ancak yine ne yapıp edip yapışmıştı Ege'ye.
"Canım içecek getirdim, yorulmuşsundur malum hava sıcak.". Sedef'in omzuna dokunarak hızla kalktım ve yanlarına gittim. Elindeki limonatayı hızla alıp kafama dikerken bana attığı bakışları görmezden gelmeye çalıştım. Ege de işini bırakmış bana bakıyordu. En son bitirdiğimde bardağı tekrar eline verdim ve karnımı okşadım.
"Valla yorulmuştum, çok iyi geldi. Sedef'e de getirsene bir bardak daha?". Yüzümdeki gülümseme onu sinirlendirirken elindeki bardağı yere fırlatıp sert adımlarla uzaklaştı. Bardağın kırılmasını izlerken Ege belimden tutup geri çekti.
"Geri gel kırıklar batar şimdi. Zaten ayakkabının tabanı yok.". Ayağımı yan kaldırıp tabanını gösterirken kızdım.
"Nasıl yok, var işte ya kör müsün?". Umursamamıştı bile.. Eğilip bardağın kırıklarını toplamaya çalışırken Batu ile kısa bir bakışma yaşadık. Gülümsediğimde alnından akan ter damlalarına rağmen o da gülümsedi. Son çadırı sökmekle uğraştığını gördüğümde biraz sevinmiştim aslında. Sonunda eve dönecek ve kendimi rahat yatağıma bırakıp güzel bir uyku çekecektim, böceksiz!
"Bunlar buraya sığmıyor, Trish!". Ege bana kısa bir bakış attığında çömelmiş olmasından faydalanarak köpek yavrusu gibi saçlarını karıştırdım. Gülerek Sedef'in yanına giderken intikam alacağını bilsem de zafer şimdilik benimdi.
"Neler sığmıyor, sığmış işte.". Bavulu kapatmaya çalışırken nefesini tuttuğu için yüzü kızarmış ve yanaklarını şişirmişti. Pes edip geri çekildiğinde bavulun yapağı yeniden açıldı. Saçımı düşünceli bir şekilde karıştırarak yanına oturdum.
"Gelirken gayet de kapanmıştı.". İçindekileri çıkartıp tekrar düzenli bir şekilde koyduğumda güneş en tepemizden vurmaya başlamıştı. Birkaç dakika sonra Sedef'le kendimizi ter kan içinde bavula eşyaları tıkıştırmaya çalışırken bulduk. Nefes nefese sırtımı bavula yaslayıp kendimi yere bıraktığımda Sedef de bavulun üstüne kendini bıraktı.
"Olmaycak bu böyle, başka bavula aktarma yapmamız lazım.". Sedef ile yaşadığımız kısa bakışmadan sonra hemen kalkıp Burak'ın yanına koştuk. Kampın başından beri boş bavuldan şikayet ediyodu. Fırsat bu fırsat!
Sedef Burak'ın koluna yapışırken ben de hemen karşısına geçtim. Çocuk korku dolu gözlerle bana bakarken parmağımı doğrulttum ve kaşlarımı çattım.
"Bize bavulunu ve canını yakmayalım!". Burak'ın gözlerini devirdiğini gördüğümde kaşlarımı daha da çattım.
"Sen kimsin ki Yüce Trish'e gülebilirsin! Seni sonsuza kadar lanetlerim bak!". Elleriyle durmamı işaret ederken gülmeye devam ediyordu. Sedef burnunu kırıştırdıktan sonra Burak'ın omzuna yumruk attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞİM
Teen FictionYüreğimin önüne acılardan inşa edilmiş kalın, soğuk duvarların yıkıldığı an, hayatımın değiştiği andı..