13. Bölüm

12.7K 500 13
                                    

Yeni bölümm :) 

Yorumlarınızı eksik etmeyin, seviliyorsunuz <3 

İyi okumalar..




HATIRLATMA..

"Batu konusunda emin değilim. Sevmiyorsam neden beraberim.".

"Sevmiyor musun?".

"Hayır.".

"O zaman ayrıl. Arkadaş kalmanızda sakınca olmadığını söyle.".

"Belki biraz daha beklemeliyim?".

"Senin kararın Trish. Ama Burak tatlı değil mi?".

"Sedef seni kapıya kadar eşlik edeyim ben.". Güldü.

"Zaten anneme temizlikte yardım edecektim. Senin annen ve baban nerede? Daha önce karşılaştığımızı hatırlamıyorum.".

Belki de onunla paylaşmalıydım? Buruk bir şekilde gülümsedim.

"A-annem ben doğduğumda ölmüş. Babam da ömür boyu bana düşmanlık yemini etmiş. Amerika'da şirketi var. Orada yaşıyor.".

"Gerçekten çok üzgünüm. Bilseydim sormazdım.".

"Alışıyor insan.".

"Ben kalksam cidden iyi olacak. Yarın okul var.". Onu kapıya kadar eşlik ettikten sonra sarıldım.

"Kimsenin ailemi bilmesini istemiyorum. Sır tutabileceğine eminim Sedef.".

"Sorun etme dostum.". Gülümsedi ve çağırdığı taksiye binerek el salladı. Ben de ona karşılık verdim. İçeri girip kısa bir gerinmeden sonra saatin 12 olduğunu görünce ağır adımlarla odama çıktım. Sıcak yatağıma uzandım ve kendimi uykuya teslim ettim.

....




Yine mi geç kaldım? Yeter artık bu hafta 3. Geç kalışım. Saati daha erkene kurmalıyım.

Okula koşar adım girdim. Daha zilin yeni çalmasına şükrederek sınıfa doğru koştum. Kapının önünde sırtını duvara yaslamış Ege'yi görünce biraz duraksadım. Sonra hiçbir şey olmamış gibi yanından geçip sınıfa girdim.

"Sanada günaydın.". Arkamı döndüğümde yakıcı gözleriyle bana bakıyordu. Umursamaz bir şekilde günaydın dedim ve sırama doğru harekete geçtim.

"İlk teneffüs geleceğim ve konuşacağız.". Attığı keskin bakıştan sonra ellerini cebine atarak sınıfına ilerledi. Umursamamaya çalışarak yerime oturdum. Sedef'e de günaydın dedikten sonra başımı sıraya koydum...


Sedef'in dürtmesiyle uyandım. Dersleri uzun zamandır dinlemiyordum. Bunun acısı kesinlikle çıkacaktı.

"Teneffüs oldu uykucu. Kapıda birileri seni bekliyor olmalı.". Gözlerimi kapıya yönelttiğimde Ege'nin duvara yaslanmış beni izlediğini gördüm. Onu izlediğimi fark edince gözlerini benden ayırdı ve sınıftan çıktı.

"Konuşmamız gerektiğini söylemişti. Hemen dönerim.". Gülümsedim ve hızla kapıya yöneldim. Batu ile çarpışmama az kalmıştı.

"Nereye böyle aceleyle?". Elimi başıma koydum.

"Başım ağrıyor. Yüzümü yıkayacağım.". Elimi tuttu. En azından hiçbir şey hissetmeyerek sevmediğim artık kesinleşti.
"İyi misin? Değilsen evine bırakabilirim?". Daha yeni geldim zaten ne evi? Zorlu bir gülümsemeyle konuştum.

"Önemli değil. Yüzümü yıkayınca geçer.". Bir şey söylemesini beklemeden yanından geçtim. Koridorda ilerlerken kolumu tutan ele doğru döndüm. Yangın merdivenine doğru çekmesine izin verdim.

"Yiğit?". Beni sorguya çeken Ege'ye olayları anlatmam ne kadar doğru olurdu bilmiyorum. Belki bazı şeyler bende kalmalıydı.

"Ufak bir yardım etti. Böyle davranmasını beklemiyordum.". Elleriyle zaten dağınık olan saçlarını karıştırdı ve tekrar bana odaklandı.
"Onu tanımıyorsun. Ondan uzak dur! Başına bela gelmesini istemiyorsan tabi.". Çene kaslarının gerilmiş olmasına rağmen sesi davranışları kadar sinirli değildi.

"Neden?". Gözlerimin içine baktı. Onu daha çok sinirlendirdiğimi düşünmeye başlıyorum artık.

"O iyi birisi değil Trish. Ondan uzak dur. Neler yapabileceğini bilmiyorsun. Ya da neler yaptığını.". Sesi sona doğru çatlamıştı. Öksürerek kapatmaya çalışsa da anlamayacak da saf değildim.

"Bilmek istiyorum.". Gözünü oldukça kısa bir süre kaçırmıştı. Neredeyse fark etmeyecektim!

"Gerek yok.". Arkasını dönüp giderken ben de peşinden gittim. Omzunu tuttum ve kendime doğru çevirdim. Bunu yapacak cesareti ya da gücü nereden bulduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu doğrusu! Gözlerini devirerek bana baktı.

"Bilmek istiyorum dediysem bilmeliyim.". Alayla güldü.

"Ondan uzak durman yeterli. Şimdi sınıfına geri dön. Sabrımı zorlama.". Sınıfına doğru yürürken bende sinirle ayaklarımı yere vura vura kendi sınıfıma yürüdüm.
Dersin başlamasıyla Ege ile konuşmamızı Sedef'ten gizlemeye çalışmam kolaylaştı. Gerçi şu Yiğit meselesini sormazsam bir yerimden bir şeyler eksileceğine emindim.

"Yiğit'ten kesinlikle uzak dur. Yiğit ve ekibi basketbol takımının baş düşmanı. O da futbol takımının kaptanı. Kesinlikle Yiğit iyi birisi değil. ". İçimi çektim.

"Neden değil ama!". Sesimin yüksek çıkması kimseyi rahatsız etmemişti. Sınıf zaten curcunaya dönmüştü.

"Doğrusu şu. Yiğit okuldaki çoğu kıza ya tecavüz etmiş ya da taciz etmiş birisi. Taciz ettiklerini de kolay kolay bırakmayan birisi.".
Gözlerimin sonuna kadar açıldığına eminim.

"Dahası var. Ege'nin sevdiği kıza da bunu yapmıştı. Kız dayanamayıp intihar etti. Çok acı bir olaydı doğrusu. Saklı tutulmaya çalışılsa da kısa sürede yayıldı. İntihardan önce rehabilitasyona falan da gitmişti kız. Aslında Ege platonikti ve Yiğit bunu biliyordu. Ege'nin çıkacağı ilk kız olacaktı. Ege o olaydan sonra yıkıldı. Fransa'ya taşındı 2 ay kaldı ve geri döndü. Döndüğünde tamamen değişmişti. Her gece başka kızlarla olmaya başladı. Hiçbirisiyle çıkmadı. 2.ilişkide de bulunmadı. Ama o masum kızlara asla dokunmadı. Onu Yiğit piçinden bu özelliği ayırıyor.".
Nefesimin kesildiğini hissettim. Sanki göğsüme baskı uygulanıyordu. İçimde hissettiğim burukluk midemi bulandırmıştı.

"S-sen bunları nereden biliyorsun.".

"Bağlantılar.". Gülümsedi ve devam etti.

"Daha öğrenecek çok şeyin var Trish.". Hala şoktaydım. Arkama yaslandım ve biraz dersi dinledim. Sonra sıkılıp düşüncelere daldım. Ege'nin ne kadar acı çektiğini düşündüm. Bu çok zor bir durumdu. Konuyu açmamaya çalışmak en iyisiydi.

"Bunlar ne zaman oldu?". Bana döndü.

"2 ila 3 yıl ya olmuş ya olmamıştır.". Şoku üzerimden atlatmaya çalışsam da olmuyordu. Midemin bulanması devam ediyordu. Ayağa kalktım ve hocanın yanına yürüdüm. Lavabo için izin istediğimde önce tereddüt etti. Ardından başımın ağrıdığını söylediğimde isteksizce kabul etti.
İçerisi boştu. Kapıyı sessizce kapattım ve elime doldurduğum suyu yüzüme çarptım. Suyun soğukluğu yüzüme işlerken bir yandan da aynadaki görüntüme bakıyordum. İnsanlar neler yaşıyordu. Ben ise yalnızca hiç görmediğim annemi kaybetmiştim. Bundan dolayı hayatta olan babamı da.. Benden kötü durumda olanlar vardı. Ama ben hep kendimi düşünmüştüm. Hayatımda kendimden başkasına asla yer vermedim. Belki de birilerine güvenmenin zamanı gelmiştir? Tuvaletin kapısının açılmasıyla bakışlarımı o yöne çevirdim. İçeri giren sarışın tatlı bir kız utangaç tavırlarla elini yıkadı.

"Sende mi dersten kaçıyorsun?".
Gülümsedi.

"Sanırım öyle.". Elimi uzattım.

"İsmim Trish.". Önce şaşırsa da çok beklemeden o da elini uzattı.

"Buse.". Yüzündeki tatlı gülümseme hayatında hiç acı çekmemiş küçük bir kızı yansıtıyordu. Elimi geri çektiğimde yüzümdeki gülümsemeyi sildim. Henüz acı çekemeyecek kadar saf, temiz bir kızdı o.. Kim ona kıyabilirdi ki? Yeni doğmuş bir bebekten farksızdı o.. Herhangi bir suç işlediğinde bile emin olamıyordu insan.. Küçükken oyuncağını kaybettiği için ağlayarak annesinin yanına koşan ve ona sarılan ufak bir çocuktan farksızdı.. Yüzündeki tatlı gülümseme adını yansıtıyordu.. Belki de intaar olayından sonra isminden de korkmaya başlamıştı? Kim bilebilirdi ki?

DEĞİŞİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin