25. Bölüm

6.5K 250 4
                                    










HATIRLATMA..

"Evet Trish, bir şey biliyorum. Ne olduğunu öğrenmek ister misin? Yiğit kefaletle serbest bırakıldı. Ve nerede olduğunu öğrenmek ister misin? Şuan dışarıda bir yerlerde serbestçe dolaşıyor. Peki, artık neler olduğunu anlatacak mısın?".

.....


   Gözlerimi gözlerinden ayırdığımda iç çekti ve ayağını sıkılmışçasına yere vurmaya başladı.

"Evet?". Bakışlarımı tekrar ona çevirdim. Belki de anlatmalıydım? Bazı yerlerini kesmeyi tercih ederek anlattım. Yiğit'in tacizlerini bir de şu son konuşmayı atlayarak anlattım. Sesim aralarda titremişti ancak Ege, bu konuda çok ısrarcı davranmamış ve düzelmesi için zaman tanımıştı. Tabi çalan zil sesimi kapatınca susmak zorunda da kalmıştım doğrusu. Ege'nin sinirlendiğini görmemek elde değildi. Bu durumdan korkuyordum doğrusu.

"Lütfen, lütfen kavga çıkartma. Sana yalvarıyorum. Oldu bitti, zarar bile görmedim. Bırak da her şey yolunda gitsin. Olduğu gibi kalsın her şey. Seni seviyorum ve.. ve benim yüzümden zarar görmemen için elimden geleni yapacağıma emin olmalısın.". Bunları söylerken sesim titremiş olsa bile cümlemi tamamlamaktan geri kalmadım. Ege beni bir süre izledi. Onun bana böyle bakması beni üzüyordu. İçimden bir şeylerin kırılması gözümden akan tek damlanın yanağımı ıslatmasından daha acıydı.

"Aptalın tekisin.". Tek adımla yanıma ulaştı ve elleri hızla boynuma giderken dudakları da dudaklarımı bulmuştu. Gözlerim refleks olarak kapanmıştı bile. Sıktığım omuzlarımı indirdiğimde vücudumun gevşediğini hissettim. Duyduğum alkış sesleri sanki olayı tekrar yaşayacakmışım izlenimi veriyordu. Vücudum tekrar gerildi ve dudaklarımı Ege'den ayırdım. Sesler yukarıdan geliyordu. Camlardan çıkmış öğrencilerin alkışladıklarını görünce şaşkınlığım ister istemez arttı. Ege başını onlara çevirdiğinde bakışlarımı Ege'ye çevirdim. Doğrusu ne tepki vereceğini merak ediyordum. Onun da şaşırmış olması olayın tamamen sürpriz olduğunu gösteriyordu. Destek almışçasına gülümsedi ve elimi kavradı. Ardından alkışlar ve ıslıklar sustu ve öğrenciler içeri girdi. Okulun bulunduğumuz arka tarafını ve ön bahçesini birleştiren ince koridordan ellerini arkasında birleştirmiş ve biraz sinirlenmiş olabileceğini düşündüğüm müdür duruyordu. Bu hoş olmamıştı gerçekten.

"Odama gitmenizi söylememe gerek yoktur umarım?". Oldukça sakin konuşması içindeki patlamakta olan volkanların simgesiydi resmen!

Elimi hızla Ege'nin elinden kurtardım ve önden odaya gittim. Arkamdan gelen Ege ve müdürün ayak seslerini duyabiliyordum. Bahçede beden dersi işleyen sınıftan başka hiçbir öğrenci olmaması gayet normaldi. Sonuçta ders başlamıştı ve biz bir nevi dersten de kaçmıştık.

Müdürün odasının kapısının önünde durdum ve giriş önceliğini müdürün almasına izin verdim. Belki bu davranışım, yiyeceğim azarı azaltır düşüncesi ufak da olsa bir umut veriyordu.

Müdürün içeri girmesiyle peşinden girdiğimde Ege'nin kapıyı kapatırken öksürmesi beni oldukça tedirgin etmişti. Müdür, kaşlarını çatmış bir şekilde önünde duran bir yığın kağıda bakıyordu. Ardından hepsini toparlayıp masanın düşmeyeceğini tahmin ettiği bir noktaya yerleştirdi. Bakışları önce Ege'yi ardından beni buldu.

"Okula aykırı davranışlarda ısrar etmeniz, uzaklaştırılmanıza, sicilinize işlemesine ayrıca da okuldan atılmanıza neden olabilir.". Bakışlarımı Ege'nin aksine zemine çevirmiştim.

"Daha önce de bu tür davranışlarda bulundunuz ve uyarıldınız. Size verebileceğim şans stoklarını doldurduğunuzu düşünüyorum. Özellikle sen, Ege.". Ege, tepkisizce müdürü izlemeye devam ediyordu. Bağırmaması daha da tedirgin ediciydi.

DEĞİŞİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin