36. Bölüm

3.8K 188 13
                                    

Yeni bölüm <3

    İyi okumalar canlarım..

Bu arada, şu yeni gelen uygulamayı da bir denemek istedim, yalnızca deneme olduğu için çok üstelemedim inşallah beğenirsiniz :D 

HATIRLATMA..

"Acıyor.". Sıcak elleriyle tişörtümü kaldırdığında yutkunduğunu duydum. Elini gezdirirken nazik olmaya ne kadar özen gösterse de Yiğit yeterince sert vurmuştu. Belimi tekrar geri çekerken elini çekmişti. Yüzünü hala göremesem de bana ne kadar öfkeli olduğunu anlayabiliyordum. Oradaki olayı yanlış anladığının kesinlikle farkındaydım.

"Müdürden krem isteyeceğim, burada bekle.". Sanki gitmeye halim varmış gibi..

Çadırdan çıkma sesini duyduğumda el fenerini ışığı ile yalnız kalmıştım. Gözlerimi kapattığım gibi uykuya dalacağıma emindim. Öyle de oldu..

....

Vücudumdaki ağrılarla gözlerimi araladığımda güneş henüz doğmamıştı. Bana dünün sabahını hatırlatırken ne kadar bilinçsiz davrandığımı tekrar fark ettim. Dünkü kadar kötü hissetmiyordum ya da yorgun. Uyku bana ilaç gibi gelmiş ve beni bir gecede tedavi etmiş gibiydi. Arkama dönerken belimin ağrısının hafiflemiş olduğunu fark ettim. Cennette miydim acaba? Orada acı olmadığını duymuştum, ölmüş olamam değil mi? Yok yok, olamam ya..

Başımı yana çevirdiğimde Ege'nin, bana dönük yüzüyle karşılaştım, neyse ki uyuyordu. Hala kokup kokmadığımı anlamak için dünden kalan tişörtümden derin bir nefes çektim. Keşke derin çekmeseydim diye düşünürken Ege'nin gece boyunca bu kokuya nasıl dayandığını düşünerek hem acıdım hem utandım. Acilen duş almam ve üzerimi değiştirmem gerekiyordu ve bunun için acilen Sedef'i bulmam gerekiyordu.

Yavaşça ayağa kalkarken üzerimden yeşil bir duman çıktığını hayal ederek kendi kendime kıkırdadım. Daha sonra Ege'nin uyanabileceğini düşünüp hemen çenemi kapattım.


Çadırdan çıkmak için hareketlendiğimde Ege'nin bileğime yapışmasıyla bir anda sıçradım. Korku yüzümü esir alırken kendimi mezarlıkta eline zombie yapışmış küçük bir kız gibi korktuğumu hissettim.

"Nereye böyle?". Gözleri kapalı ve uykulu sesiyle sorduğu soruyu zor anlamıştım. Sesimi düzeltmek için 2 kez öksürdüm. Yine de kısılmıştı çoktan, yapabileceğim bir şey kalmamıştı.

"Duş almam lazım, bu koku berbat.". Gözlerini aralarken bana tuaf tuaf baktı.

"Sesin neden böyle?". Bakışlarım onda birkaç saniye donuk kaldıktan sonra omuzlarımı silktim.

"Duşunu aldıktan sonra konuşuruz.". Tehditkar çıkan sesinden sonra bileğimi usulca bıraktı ve çıkmama izin verdi. Çadırdan çıktıktan sonra adımlarım düzleşince ayak bileğimdeki ağrıyı ancak hissedebilmiştim. Kıyafet almayı unuttuğumu fark edince geri dönmek istemediğimden, Sedef'te olduğunu umarak onun çadırına doğru ilerledim. Ayak bileğimdeki ağrı topallamama neden olurken ne kadar gülünç olduğu umurumda bile değildi doğrusu, yalnızca üzerimdeki yeşil dumandan bir an önce kurtulmak istiyordum.

Çadırlarının kapağını uyanmaları için hızla açtığımda tamamen Burak ile Sedef'in ayrı köşelerde yatıyor olmaları tam hayal ettiğim gibi değildi. Ben daha çok sarılmalarını falan bekliyordum. Birbirlerini sevdiklerini bildiklerini düşünüyordum. En azından Burak'ın da artık sevdiğini hissedebiliyordum. Çadır paylaşmalar falan derken bu sahneden sonra kendimi bir tuaf hissetmiştim. Çok odunsun Burak!

DEĞİŞİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin