selam uzuuuuuun bir zamanda sonra tekrar geri döndüm. umarım beni yalnız bırakmazsınız artık daha düzenli bölüm yayınlayacağım. iyi okumalar...
Sabah telefonun sesi ile gözümü açtım saate gözüm takılmıştı daha yedi buçuktu bu saatte kim arardı ki numarada tanıdık değildi telaşla efendim dedim.
"Ay çok özür dilerim uyuyordun affedersin ben heyecandan saate bakmamışım çok özür dilerim aslı" diyen sesi hemen tanımıştım.
"Derin dur sakin ol uyanacaktım zaten kötü bir şey yok ya numaranı mı değiştirdin sen".
"Ya evet anlatırım sonra. Özür dilerim ben çok erken kalktım bugün doğum günümde benimle kahvaltı yapar mısın diye soracaktım ama çok erken sanırım". Aynı kelimeleri tekrarlıyordu onun sakinleşmesini beklemek boşunaydı.
" kahvaltıya eve gel çocukları bırakıp çıkamam ben biliyorsun malum onları da bir süre daha çıkartmak istemiyorum".
"Şey özür dilerim rahatsız..." Deyince hemen sözünü kestim "hadi derin bak kızıyorum hemen çıkıp geliyorsun".
Derin son zamanlarda en iyi dostum olmuştu. Beni hiç yalnız bırakmamış zor günlerimde o da benimle perişan olmuştu. Hemen kalkıp duş aldım ve üstümü giyinip önce aşağıya indim. Nilgün ablaya kahvaltıya misafirimiz olduğunu masayı kış bahçesine hazırlamasını söyleyip Ömer'in odasına geçtim ve oğlumu öperek koklayarak uyandırdım. Dört yaşındaydı ve daha bir kere bile yüzü asık uyanmamıştı ilk kez suratı asık uyandı ve beni öpmeden odadan çıkıp banyoya gitti. Ne olduğunu anlamamıştım masalın odasına geçip onu da öpücüklerle uyandırdım oğlumun aksine her zaman aksi kalkan kızım bu sefer gülücüklerle uyanmıştı bugün kesin bir terslik vardı. Aşağıya indiğimizde Ömer hala surat asıyordu masalı sandalyesine bırakıp yanına geldim.
"Ömer annem neyin var kötü bir rüya mı gördün". Cevap vermemişti ve ben son zamanlarda yaşadıklarının etkisi yeni mi çıkıyor diye düşünmeden kendimi alamamıştım. Korku ile tekrar sordum.
" annecim hadi ama korkutma beni neyin var".
" Anne bugün kreşe gitmesem olur mu?"
"Neden annecim hasta mısın bir yerin mi ağrıyor".
"Hayır, iyiyim gitmek istemiyorum".
"Ama annecim bunu konuşmuştuk nedensiz gitmemezlik yapmayacaktık".
"Bugün baba-oğul günü herkesin babası gelecek ve onlara hediyeler verip oyunlar oynayacaklar". Ömer cümlesini bitirmeden ağlamaya başladı. Şimdi ne diyecektim ne uydurup ne ile ikna edecektim. Zaten son günler çok zor geçmişti onun için bir de böyle saçma sapan bir şeyle oğlum daha fazla üzülüyordu. İçimden "kerem yardım et" dedim ama dediğimin ne kadar ümitsiz bir şey olduğunu biliyordum.
"Dayını ya da amcanı çağırsak onlarda baba sayılır".
"Anne gitmesem" dedi hıçkırıklarının arasında o sırada kapı çalmış Nilgün abla derini içeri almıştı.
"Tamam, gitme oğlum ben ararım öğretmenini". Oğlum koynumda bir süre daha ağladı bende onunla ağlıyordum. Derine gözlerimle oturmasını söyledim.
"Hadi bakalım bu kadar ağlamak yeter bak misafirimiz var derin ablanı özlemişsindir. bende okulunu arayayım" Ömer hemen susmuş çapkın bir gülümseme ile derine bakıyordu. Sen çok güzelsin ya dedi derin kıkırdayıp onu hemen kucağına aldı ve sen de çok yakışıklısın dedi. her zaman ki ilk karşılaşma sözleri bu oluyordu derin ile. Bende bu arada kreşi aramış durumu anlatmıştım bir yandan da onlara kızıyordum sadece kerem değil üç çocuk daha vardı babası ya da annesi olmayan hediye hazırlamak neyse de böyle çağırmak ne oluyordu. Öğretmeni mahcup şekilde "haklısınız ama diğer sınıflar yapınca bizde yapmak zorunda kaldık" dedi. Daha fazla sinirlenmemek için her neyse deyip telefonu kapadım. Birkaç hafta sonra bitecekti kreş ve bizde gidecektik zaten. Ömer'in yılsonu gösterisinin hemen ertesi gün gitmeyi planlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLI (Bir Kalp İki Aşk 1#) #wattys2020
RomanceBazı insanlar yağmuru hisseder, diğerleri ise sadece ıslanır. aslı hayatın ona gönderdiği tüm yağmur damlalarını yüreğinde hissetti. yağmurun getirdiği güvenle huzur buldu. güveni kaybettiğinde umuda sarıldı. hayat onunla inatlaştıkça o da hayata in...