selam... 23. bölümüz geldi... umarım severek ve beğenerek okursunuz. iyi okumalar.
Hafta sonuna kadar şirkete gitmeye devam ettim. Araplarla yapılan tüm toplantılarda ve Portekiz mimar ile yapılan toplantılarda çeviriler yaptım. O kadar yoğun bir haftaydı ki yorgunluktan tükenmiştim resmen. Bazen komik şeylerde olmuyor değildi. Bir keresinde hem Arapça hem Portekizce çeviri yaparken aklım o kadar karıştı ki İtalyanca konuşmaya başlamışım farkında olmadan. Toplantı odasında ki herkesin bana anlamaz gözlerle bakması sonucu ne konuştuğumu fark edip gülmeye başladım. Durumumu algılayan herkes benimle birlikte bir süre gülmeye devam etti. Beni çok yorduklarını anlayıp toplantıya bir süre ara vermişler ve hep birlikte yemeğe gitmiştik. Yemekte yağız ile sohbet edip onunla arkadaş olmaya çalışmış sanırım başarılı olmuştum. Birçok ortak noktamızı keşfedip eğlenceli bir sohbete imza atmıştık. Yemekten sonra toplantıya dönmüş akşamda eve yorgun bir şekilde gelip yiğit ve çocuklarla uğraşmıştım. Herkes gibi bende artık çalışmanın bana iyi geldiğinin farkındaydım. Çoğu gece yorgunluktan düşünmeye bile fırsat bulamıyor keremli rüyalarla huzurlu uyuyordum.
Hafta sonu derine söz verdiğim gibi çocukları tanıştırmış derinin arabası olmadığı için onu almaya gelen yağız ile de kısa bir an olsa da çocuklarla konuşmuş ve evlerimize doğru yola çıkmıştık. Yine tüm haftayı şirkette geçirmiş cunda da ki ev ile gelişmeleri takip etmiş bütün haftayı yoğun bir şekilde geçirmiştim. Hafta sonu Mustafa babamlarda toplanmış haziranın gelmesi ve havaların ısınması ile mangal partisi yapmıştık. Yağız deniz ve derinde bu davette yer almışlardı. Gece boyu Ömer yağızın yanından ayrılmamış Murat'a bile yüz vermemişti. Yağız da Ömer ile aşırı ilgili onunla büyük biri gibi konuşup sohbet etmişti. Çok eğlenceli geçen yemeğin ardından herkes bir köşeye çekilmiş kahvelerini içiyordu. Salıncakta oturmuş Ömer kucağımda uyuduğu için onu izliyordum. Yağız yanıma gelip oturabilir miyim diye sorunca başımı salladım evet anlamında.
"çok zeki bir çocuk ayrıca çokta hassas".
"evet, bazen öyle şeyler söylüyor ya da soruyor ki cevap vermekte zorlanıyorum". Ömer'i uyandırmamak için oda bende kısık sesle konuşuyorduk.
"evet, bende bir ara zorlanmadım desem yalan olurdu. Masal daha içine kapanık galiba".
"Ömer ne kadar kolay ise masalda o kadar zor bir çocuk. Ömer tıpkı babası gibi dışa dönük sevgisini, ilgisini belli eden, masal ise tıpkı benim gibi her şeyi içinde yaşayan bir çocuk". Bir süre daha çocuklarla ilgili konuşmuş daha sonra çocukları da alıp eve gelmiştim. İkisi de uyuduğu için Mustafa yardımcı olmuş yine Ömer'in yanında uyumuştum. Ömer uyandığında beni öpücüklere boğmuş yağızı ne kadar sevdiğinden bahsedip derinle evlenmek istediğini söylemiş aramıza katılan masal ile sabaha gülerek başlamıştık. Pazar gününü bahçe de oynayarak geçirmiş çocuklarla bol bol eğlenmiştik.
Hafta başı projelerle ilgili son toplantılara katılıp yerime çok iyi bir çevirmen ayarlayıp cundada ki ev ile ilgili alışverişlerimi tamamladım. Evin bitimine henüz iki ay vardı. Ama şimdiden resimlerinde gördüğüm kadarı ile çalışmalar çok iyi gidiyordu. Cuma günü katılmam gereken bir toplantı için şirkete gittim. Yönetim kurulu toplantısı vardı ve bazı bölümlere yeni müdürlerin ataması yapılacaktı. Yoğun ve gergin bir toplantıdan çıkmış odamda dinleniyordum. Ali abi geldiğini de sandalyemden kalkıp onunla oturma grubuna geçtim.
"aslı katılmamız gereken bir lansman var ama herkes düğüne gidecekmiş. Bizde damlanın kardeşinin nişanına gideceğiz. Sende gidiyor musun düğüne diye bir sorayım dedim".
"yok, ben katılmayacağım bazı sevimsizlerin de olacağı bir düğün olacak abi". Keremin ailesi de kesin katılacaktı düğüne çünkü gelin bizim üniversiteden arkadaşımız damat ise keremin babasının ortağının oğlu idi.
"sen gider misin peki programın yoksa".
"giderim abi problem değil". Ali abi gittikten sonra Gül'den lansmanın yapılacağı yerin bilgilerini alıp eve geçtim.
Sabah erken kalkıp kahvaltı yaptıktan sonra çocuklarla birlikte Mustafa babamlara gittik. Eve döndüğümüzde odama çıkıp duş aldım. lansman için lacivert diz üstü ince askılı bir elbise tercih etmiştim. Üst kısmı dar alt kısmı belimden sonra bollaşan şifon bir elbiseydi. Ayağıma aynı tonda topuklularımı elime de gümüş rengi bir çanta almıştım. Mustafa ile birlikte gitmiştik ve bu sefer gazetecilere yakalanmadan içeri girebilmiştim. Tam ilerliyordum ki yağızın "geç kalmadım umarım" diyen sesine döndüm. Geleceğini bilmediğim için şaşırmış bunu da ona söylemiştim. "Ali abi unuttu sanırım söylemeyi" deyip birlikte tanıtımın olacağı kısma geçtik. Birçok kişi ile selamlaşarak masalardan birinin başına geçip tanıtımın başlamasını bekliyorduk.
" yine çok güzel olmuşsun. Tüm bakışlar üstünde bu durum beni çok zorluyor" etrafı izlerken yağızın sözlerine şaşırıp ona doğru döndüm.
"neden seni zorluyor anlamadım".
"sana bakan adamları dövmeye kalksam buradan çıkamam muhtemelen".
"abartıyorsun bana kimsenin baktığı falan yok. Bakanlarda sadece meraktan bakıyordur" deyip konunun gittiği tehlikeli yerden çevirmeye çalıştım.
"hayır, merak falan değil hemen hemen hepsi hayranlıkla bakıyor bu çok belli".
"bence abartıyorsun hadi bak sunum başladı bakalım rakiplerimiz neler yapıyor". Konuyu çevirmek için fırsatı kaçırmamıştım. Tanıtım ve konuşmalar bitmiş müzik başlamıştı. Geceyi sonlandırmak için "gecenin en önemli kısmı artık bittiğine göre gidebiliriz sanırım" dedim. Yağız ise "benimle dans etmeden hiçbir yere gidemezsin" deyip elimden tutup sahneye doğru çekmeye başladı beni. Çalan parçada dans etmem mümkün değildi ve bunu yağıza anlatmaya çalışıyordum ama o beni duymuyor resmen sahneye zorla sürüklüyordu. Beni şık bir hareketle kendine doğru çektiğinde "ben o kadar da iyi bir dansçı değilim" dedim. O ise "uyum sağlayacağına eminim müziğe bırak kendini" dedi ve dans etmeye başladık. Bir yandan dans edip bir yandan da bana şarkının sözlerini söylüyordu. Sen gündüzüm, gecem... Sen kanımın rengi... Sen ilacım hastalığım... Sen dokunmak istediğim tek şey... Sevdiğim gibi sev beni...
Dansımız bittiğinde düşündüğüm tek şey bir an önce yağızın bakışlarından ve kollarından uzaklaşmaktı. Öyle derindi ki bakışları içinde kaybolmak işten bile değildi. Şarkının her bir sözü ile aslında duygularını anlatmıştı. O ise beni bırakmamış yine elimden tutarak çantamı alıp dışarıya doğru yürümeye başlamıştı. Tam kapıdan çıkacaktık ki gazetecileri fark edip girdiğim transtan çıktım. Elimi çekip "ayrı ayrı çıkmamız iyi olacak" dedim ve hızlı adımlarla yanından uzaklaştım. Arabaya bindiğimde hala aklım dansta ve yağızın sözlerinde idi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLI (Bir Kalp İki Aşk 1#) #wattys2020
RomanceBazı insanlar yağmuru hisseder, diğerleri ise sadece ıslanır. aslı hayatın ona gönderdiği tüm yağmur damlalarını yüreğinde hissetti. yağmurun getirdiği güvenle huzur buldu. güveni kaybettiğinde umuda sarıldı. hayat onunla inatlaştıkça o da hayata in...