"Ne biçim kadınsın sen? Bir dükkâna bile sahip çıkamadın."
Çiftliğin sahibi kadına bağırıyordu, ki adam haklıydı. Toprak konuşmaya başladı.
"Eşinizin bir suçu yok tüm hata bizim, o elmaları satmamamız gerekiyordu."
"Sizin bir suçunuz yok, nerden bilecektiniz ki iyilik yapmak istemiştiniz. Suç Zeliha'nın size söylemesi gerekiyordu."
Adam kadına bağırıp duruyordu yazık kadının da hiç sesi çıkmıyordu. Bu kez Ahmet amca konuşmaya başladı.
"Elmalar ne zaman teslim edilecekti?"
"Bu gece bitmeden teslim etmemiz gerekiyordu."
"Tam olarak ne kadar olması gerekiyor peki?"
"20 kasa olması gerekiyor."
"Tamam o zaman biz bu geceye kadar 20 kasa elma toplayabiliriz dimi çocuklar?"
Hemen heyecanla hepimiz onayladık Ahmet amcayı ama Poyraz hariç, o yine huysuzluğunu göstermişti.
"Nasıl ya buraya tatil için gelmedik mi?"
Şuan kimse onu takmıyordu açıkçası. Çiftliğin sahibide bunu yapabileceğimize inanmamıştı aslında ama biz onuda takmadık. Bugün kimseyi takmıyorduk anlaşılan. Hepimiz kasaları alıp ağaçlara çıkmaya başlamıştık bile. Elmaların üzerinde en ufak bir çizik bile olmaması gerekiyordu en özel elmaları seçmemiz gerekiyordu o yüzden anamız ağlamıştı. Ama ne olursa olsun biz gerçek bir aile gibiydik başımıza ne gelirse birbirimiz için herşeyimizi ortaya koyabilirdik ki, yaptıkta.
********************
Saat tam 22-30 olmuştu ve biz bu saate kadar 20 kasa elmayı toplayabilmiştik. Ama canımızda çıkmıştı. Ne lan bu ayaklarıma kara sular inmişti ağaç tepelerinde anam ağladı resmen. Yorgunluktan hepimiz kendimizi çimlere atmıştık. Ama şuanki yorgunluğumuzu bile unutturan şey Ahmet amcanın gitarla şarkı söylemesiydi. Adam bildiğin uyduruyordu ama bu kadar saçma bir şarkı uydurması ayrı bir komikti. Zaten yorgundum bu adamın şarkılarıyla gülmekten daha çok yoruldum.
Bir kahve dükkanım var..
Benden daha yakışıklı...
İçinde prenslerim...
Fink atarlar aralarında...
Bu kadar saçma bir şarkı olamazdı. Şarkısı bittikten sonra hepimiz yemeklerimizi yedik sonra Ahmet amca ayağa kalkıp etrafımızda dönüp;
"Burası o adamın kendini astığı yer sanırım, hâlâ ruhunun buralarda gezdiğini duymuştum."
Ahh bu batıl inançlar. Bunu söyleyince herkesin yüzünde bir korku oluştu. Bir anda ayaklandılar hele Toprak altına yapacak gibi duruyordu hemen konuşmaya başladım.
"Ne korkaksınız lan."
Bu kez Eren konuştu.
"Sen gelmiyor musun?"
"Yok be ben nereye geleceğim burası baya iyi hem ben sizin gibi ödlek miyim?"
"Sen gitmiyorsan bende gitmiyorum."
Dedi ve yanıma oturdu Eren. Ama diğerlerinin hepsi kaçmıştı.
"Eren Toprak o kızı ne zamandan beri seviyor?"
"Ordan bakınca sır tutamıyormuş gibi görüyorum dimi."
"Hayır ben o anlamda demedim, yani sadece merak ettim."
"Olsun olsun, zaten sır tutamam ben."
Buda ayrı bir deliydi ya. Boğazını temizleyip konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Prensi
HumorBabasını 14 yaşında kaybeden ve o günden sonra kendini evin reisi olarak gören bir kız çocuğu. Kızların aşık olduğu aptal bir yakışıklı. Ama o yıllardır kuzeninin eski sevgilisine aşık olan bir adam. Tek derdi sadece düzenli bir işte çalışmak, tam...