Zorlu bir sürecin ardından nişan telaşımız sona ermişti. Hayatımda bu kadar stres yaptığımı hatırlamıyordum doğrusu. Toprak zaten beni delirtecek vaziyetteydi. Elinde olsa cafeye gelmemi bile engelleyecekti. Zaten saçlarım uzadıktan sonra tamamen işler rayından çıkmıştı. İstemsiz olarak basit bir göze göze gelmeyi bile sorun edecek duruma gelmişti. Artık onunla dışarıya çıkmaya utanıyordum resmen. Çoğu defa tanımıyormuş rollerine bile girdim. Bu durum en çok Eren'i eğlendiriyordu, sürekli benim Deniz'im diyerek ortalarda dolaşıyordu ve bu durum Toprak'ı deli edecek vaziyetteydi. Poyraz'la Selim'e o kadar takılmıyordu ama, Eren'in adı bile geçince adama bişi oluyordu. Sözde kardeş kadar yakınlardı, benim yüzümden çocuğu bir numaralı piç ilan etmişti. Ama bazen Eren'de hak ediyordu, Toprak'ı görünce piç inadına bana yaklaşıyordu.
"Benim Deniz'im, benim Deniz'im." işte, yine coşkuyla bana doğru koşuyordu. Bu hâline gülümsemeden edemedim.
"Ne var yine gerizekalıcım?" diyerek şefkatle bu coşkusunun sebebini öğrenmek için ona baktım. Aynı coşkuyla yanıma gelip, kolunu omzuma attı ve telefondan bir fotoğraf gösterdi. Bir kızla beraber çekilmiş bir fotoğrafı. Bu kız cafede Eren'i rezil eden kızdı. Eren'e sımsıkı sarılmış, çok mutlu bir şekilde gülümsüyordu. Oysa ki o gün Eren'den fazlasıyla nefret ediyor gibi görünüyordu. İşte kız milleti, hepsi dikkat dikkat çekmek için yapılan bin bir türlü oyundan biriydi.
"Kanka baksana nasıl mutlu. Size demiştim dimi bu kızı kendime âşık edeceğim diye, şimdi o benim peşimden ayrılmıyor." açıkçası Eren'i içten içe tebrik etmiştim, cidden bunu başarmıştı. Çocuk kadınları tanıyor, en başından anlamıştı böyle olacağını. Ben böyle bir şeye imkân bile vermemiştim.
"Buna pek inanasım gelmedi açıkçası." dedim içimden geçirdiklerimi tamamen yalanlayarak. Ne yapayım yani? Ona bu şekilde söyleyip egosunu tamamen tavan yapacak kadar salak değildim.
"Kızım görmüyor musun? Bana bakarken kızın gözlerinin içi gülüyor resmen, birde inanasım gelmiyor diyorsun." garibim ya inandırmak için çabalıyordu resmen. Bu çocuksu hâllerine daha fazla dayanamadan yanaklarını sıktım.
"Tamam tamam seviyor." ben böyle yapınca şebek gibi sırıtmaya başladı ama öyle bir darbe aldı ki, sırıtması acıya dönüştü. Toprak bir anda boynunu kolunun altına alarak, Eren'i acıdan kıvrandıracak hâle getirmişti. Hemen olaya müdahale ettim.
"Toprak bırak çocuğu bişi olacak şimdi." ama yok ben böyle diyince daha çok bastırdı tabi Eren'de bağırmaya.
"Ulan ben sana demedim mi bu kızın 1 metre yakınına dâhi yaklaşma diye." bu defa bana döndü.
"Ulan ne diye bu piçin yanağını sıkıyorsun, gavat lan bu gavat. Sen onun yanağını sıkarken o neler düşünüyor bir fikrin var mı?"
"Yaaa kanka ne düşüneceğim ya? O benim Deniz'im sen neden böyle yapıyorsun?"
"Lan gavat hâlâ anlamadın mı? O benim Deniz'im."
"Kanka vala alınıyorum artık."
"Ulan pezevenk alın, alın anasını satayım artık alın. Senin kadar gurursuz bir piç görmedim. Bu ne lan, bela mısın başıma?"
"Ayyy valla kalbimi kırıyorsun artık, bir kız için sattın beni."
"Kalk siktirgit şuradan, valla katil olacağım artık." bu atışmalarına bayılıyordum resmen. Zorda olsa Eren Toprak'ın elinden kurtulmayı başarmıştı. Elini tehdit edercesine sallayarak,
"Aramızda ki herşey bitti, bu ilişki için artık zamana ihtiyacımız var. Tek çabalayan taraf ben olmaktan yoruldum." ciddi ciddi Toprak'a bunları söylüyordu, ben bu hâline kahkahalarla gülerken Toprak sinirden kuduracak vaziyete gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Prensi
HumorBabasını 14 yaşında kaybeden ve o günden sonra kendini evin reisi olarak gören bir kız çocuğu. Kızların aşık olduğu aptal bir yakışıklı. Ama o yıllardır kuzeninin eski sevgilisine aşık olan bir adam. Tek derdi sadece düzenli bir işte çalışmak, tam...