Akın'ın kucağındayken kendimi çok garip hissettim. Ona bu kadar yakınken irademi toplayamıyordum. Yavaşça beni yere indirdi ve beni süzmeyide ihmal etmemişti. Kendimi toparlamak için biraz kendimi geri çektim. Oda utandığımı anlamış olacak ki;
"Geç kaldık gidelim istersen." dedi. Bende ona uyum sağlayarak kabul ettim. Arabasına binip serginin olduğu mekana geldik. Acaip kalabalıktı, herkesten zenginlik kokuyordu. Tabi ben bunların arasında acaip sırıtıyordum. Evet güzel olmuş olabilirdim ama bu topuklular beni rezil etmek için yeterliydi. Amk yürüyemiyordum, resmen yalpalayarak adım atıyordum eee tabi buda herkesin bana bakıp gülmesini sağlıyordu. Duvarda birbirinden acaip resimler asılıydı bende bu cahillikle bir bok anlayamıyordum. Bir resim kaplumbağanın kabuğuna benziyorken, adamın tekinin gözünde gizemli okyonusa benzemesi ciddi sorundu. Kızlara hava atacağım derken saçmalamasıda ayrı bir komikti. Akın'a baktığımda hiç böyle şeylerle uğraşmadığını farkettim, onun dikkat çekmek için böyle şeylere ihtiyacı yoktu ki. Duruşu bile ayrı karizmaydı. Smokinin içinde de ayrı bi yakışıklıydı bugün. Ben Akın'a dalmış bunları düşünürken burnuma nefis kokular gelmeye başladı. Tabi ya burada yemek olmaması imkânsızdı. Kokuyu takip edip açık büfenin olduğu yere geldim. Pastalar, çörekler, börekler hepsi enfes görünüyordu. Tek tek hepsinden alıp yemeye başladım, Akın'da bana bakıp sırıtıyordu.
"Bu küçük tatlı kız da kim böyle?"
Konuşan kişiye baktığımda Beyza olduğunu anladım. Lanet olsun beni tanımamalıydı. Hemen arkamı döndüm, sonra sessizce Akın'la konuşmaya başladım.
"Beyza'nın burada ne işi var?'
"Onu tanıyor musun? O Bu serginin sanatçısı."
"Neden bana söylemedin şimdi o beni tanıyacak."
"Saçmalama tanıyamaz."
O sırada Beyza bize doğru yaklaşmaya başladı. Saçlarımla yüzümü saklamaya çalıştım ama ne kadar başarılı oldum bilemiyorum. Böyle olmayacağını anladığım için lavobaya gitmeye karar verdim. Biraz uzaklaşmak iyi gelebilirdi. Bu topuklularla ne kadar oluyorsa o kadar koşarak lavobaya geldim. Hemen aynaya baktım evet aynadaki ben bana benzemiyordu ama bu onların anlamayacağı anlamına gelmezdi. Ses tonumdan bile anlayabilirlerdi. Yüzümü yıkayarak kemdime gelmeye çalıştım. Sanırım bütün günü saklanarak geçirecektim. Lavobadan çıktıktan sonra salonda kapının arkasına saklandım. Beyza ve Akın sarmaş dolaş bir halde sarılıyorlardı. İçimde oluşan kıskançlığı tarif edemezdim. O sırada içeriye Toprak girdi son anda ondan saklandım. Akın ve Beyza'yı o şekilde görünce donup kaldı. Şuan onunla aynı duyguları paylaşıyorduk. Bunlarda iki kuzen aynı kadına valla çok zavallılar. Toprak onların yanına gidince Beyza beni gördü ve Akın'a birşeyler söyledi. Akın bana doğru gelmeye başladı. Ellerimle gelmemesini işaret ederken geriye doğru adım attım ama Akın beni yakalamıştı.
"Nereye gidiyorsun yanımıza gelsene."
"Bak Akın ben teşekkür ederim bugün için, ama artık gideyim yetti bana bu kadar eğlence."
"Olmaz saçmalama, hadi gidiyoruz."
"Yaa Toprak geldi beni tanıyacak lütfen bırak gideyim."
"Hiçbirşey olmaz merak etme tanımayacak güven bana. "
Tabi sana söylemesi kolay. Resmen sürükleyerek beni onların yanına götürdü. Şuan tek yapabildiğim saçlarımla ki, bana ait olmayan saçlarımla yüzümü saklamaya çalışıyordum. Toprak fazlasıyla gergindi o bakımdan beni farkedeceğini sanmıyordum. Beyza konuşmaya başladı.
"Akın yemeğe çıkmam gerekiyormuş basın olacakmış hadi sende gel beraber gidelim."
Bu kez Toprak konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Prensi
HumorBabasını 14 yaşında kaybeden ve o günden sonra kendini evin reisi olarak gören bir kız çocuğu. Kızların aşık olduğu aptal bir yakışıklı. Ama o yıllardır kuzeninin eski sevgilisine aşık olan bir adam. Tek derdi sadece düzenli bir işte çalışmak, tam...