Toprak o kadar ciddi bakıyordu ki, kendimi ciddi anlamda bir denklemin içinde hissetmiştim. Ben her dâim olaylara hep kendi açımdan bakardım ama bugün durum çok farklıydı. Bu karşımda ki kaçık az önce bana evlenelim demişti ve bu yetmezmiş gibi birde şaka olduğunu sanarak hunharca gülünce bakışları altında ezilmiştim. Ahhh cidden ne büyük ironi. Mal gibi kalmıştım, tek kelime dâhi edemiyordum. O kadar umutla bakıyordu ki, hayır dersem günaha girecekmiş hissetmiştim. Ama hayır demekten başka bir seçeneğim yoktu ki. Bir kere herşey çok fazla yeniydi, birbirmizi tam olarak tanımıyorduk bile. Hem âilesi bu durumdayken böyle bir şeye kalkışmak büyük bir çılgınlık olurdu. Sanırım Toprak mantıklı düşünemiyordu. Ki Toprak ne zaman mantıklı düşünmüştü ki? Mantıklı düşünen taraf ben olmalıyıdım yine, sadece onun içinde değil, ben kendim içinde mantıklı düşünmeliydim. Şöyle bir zamanda âilemi bırakıp nasıl evlenebilirdim ki? En azından Tuğba'nın üniversite süreci bitmeden evliliği düşünemezdim. Ama sorun şuydu ki, bunu nasıl Toprak'a söyleyecektim. Şuan yaşadığım durum o kadar boktandı ki, neyi nasıl diyeceğimi bilemiyordum. Ne şekilde söylersem Toprak bir tık daha az kırılırdı?
"Bir cevap vermeyi düşünmüyor musun?" Toprak'ın sesiyle bir anda düştüğüm düşüncelerin batağından çıktım. Ama hâlâ ne cevap vereceğimi bilmiyordum.
"Iıı şey." ağzımda geveleyerek konuşunca,
"Ney?" dedi sinirle. Mecburen en sadeleştirilmiş hâliyle konuşmaya başladım.
"Ben evlenemem Toprak." ahh bunu neden söyledim ki? Gözlerinde ki geçişen duygular beni ürpertmişti.
"Neden evlenemezsin?" buna nasıl cevap verecektim şimdi? Off Allah'ım ahiret sorusu gibiydi.
"Toprak durumları biliyorsun, şu sıra nasıl evlilik düşünebiliriz ki?"
"Ne durumu kızım, ne durumundan bahsediyorsun?" ahh yine o öfkeli ses tonuyla konuşmuştu.
"Senin âilen, benim âilem. Evlenmek için çok erken." bunu nasıl söyledim, inanın bende bilmiyorum.
"Neyse Deniz, ben anlayacağımı anladım." işte böyle olacağını biliyordum, beni yanlış anlamıştı.
"Yanlış anladın Toprak." dedim bana inanması çabalayarak.
"Cidden neyse, hadi eve git." dedi ve bana doğru uzanıp kapımı açtı.
"Toprak yanlış anladın diyorum." dedim üsteleyerek. Açtığı kapıdan şimdilik çıkmak gibi bir düşüncem yoktu.
"İn dedim hadi." kapıyı işaret ederek inmemi söyledi, cidden bu kadar abartacağını düşünmemiştim.
"Toprak?" diyerek üstüne gittim.
"Sana in dedim." diyerek daha sert bir ses tonuyla konuştu. Sanırım biraz zaman geçince konuşmak daha iyi olacaktı.
"Peki o zaman bu konuyu daha sonra konuşuruz." dedim ama o cevap bile vermedi. Açtığı kapıdan çıkarak yavaş hareketlerle kapıyı kapattım. Hızla arabayı çalıştırıp yanımdan ayrıldı. Off ya herşey iyi gidiyorken, birde bu durum çıkmıştı ortaya. Valla birgün tamamen mutlu olacak mıydık, bilmiyordum. Burada dikilmenin bir anlamı olmadığı için, eve girmek için bahçeye girdim. En iyisi eve gitmekti, ne yapacağıma o zaman karar verirdim.
***
Dün gece eve gidince Toprak'ı aradım ama açmadı, dün geceden beri sayısız mesaj yolladım ama tek birine bile geri dönmedi. Şimdi ise cafede onun gelmesini bekliyordum. Bu evlilik olayına fazla takıldı sanırım. Yoksa böyle yapmazdı. Mutfakta dolapları düzenlerken bir anda arkamda biri belirdi, bir anlık ürpertiyle istemsiz olarak arkama döndüm. O sırada Toprak'la yüz yüze geldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Prensi
HumorBabasını 14 yaşında kaybeden ve o günden sonra kendini evin reisi olarak gören bir kız çocuğu. Kızların aşık olduğu aptal bir yakışıklı. Ama o yıllardır kuzeninin eski sevgilisine aşık olan bir adam. Tek derdi sadece düzenli bir işte çalışmak, tam...