Piknik

1.2K 92 28
                                    

"Kim lan bu parmağını böbreğime kadar sokuyor?" ahhh yine beni uyandırma seansları.

"Uyanmıyorum ya, uyanmayacağım. Önümüzde ki 5 ay boyunca uyanmamayı planlıyorum, beni rahat bırakın." diyerek yorganı olabildiğince kafama çektim. Belkide burada nefessiz kalarak sonsuz uykuya dalabilirdim. Ama anasını satayım, ayağımdan ne istiyorsun? Biri ayağımı gıdıklamaya başladı, huylanarak  ayağımı kendime doğru çektim, ulan Tuğba buradan kalkınca sana göstereceğim.

"Lan Tuğba, eğer başımdan gitmezsen seni balkondan aşağıya atarım, ama öncesinde üzerinde bilim kurgu filmlerine konu olacağın fanteziler kurarım. Lan siktirgit!" neden ya neden, neden benim kardeşim bu kadar mal olmak zorunda? Neden kimse bana saygı göstermiyor? Ya belki ben uyumak istiyorum, belki ben bugün bu lanet yataktan çıkmak istemiyorum. Harbi bu mal neden hiç sesini çıkarmıyordu? Gerizekalı sesini çıkarmayınca onun olacağını tahmin edemeyeceğimi falan zannediyordu herhalde. Bu mal hiç bana çekmedi, oysa ki ben ne kadar da zekiyim. En sonunda yorganın altından elini sokup burnumu sıkmaya başlayınca, avazım çıktığı kadar bağırdım.

"Anneeeeeee? Tuğba eve erkek atmış, çok kötü şeyler oluyor, anneeeee valla Tuğba'ın ırzına geçecekler, gel bu kızın hayatını kurtar, anneeeeeeeeeee." biri tarafından ağzım kapatılınca mecburen bağırışıma son vermek zorunda kaldım, ama hâlâ gözlerimi açmamakta kararlıydım, iyide Tuğba'nın elleri ne ara bu kadar büyümüştü? Ne oluyor lan? Bu el kime âit? Ulan anneme Tuğba'ın ırzına geçecekler derken benim ırzıma geçecekler. O anki korkuyla hızla gözlerimi açtım. Karşımda hafif kumral, yanağında gamzesi olan, acaip yakışıklı bir adamı beklemiyordum.  Benim hâyâlimde canlandırdığım, at hırsızlarına benzeyen, esmer, iğrenç sakalları olan bir adam vardı.

"Ne böğürdün be." gülerek bunları söyleyince sinirle omzuna vurmaya başladım.

"Ya sen manyak mısın be adam? Sabahın köründe burada ne işin var?" hâlâ sinirle omzuna vurmaya devam ediyordum. Gülerek kolumu tutup sabitledi.

"Kızım ne sövdün be. Yeminle Tuğba'ya acıdım."

"Offf git ya, insan bir ses verir. Seni Tuğba zannedip demediğim şey kalmadı." açıkçası şuanda utanmıştım, biraz daha kalsa ana avrat dümdüz ilerlerdim artık. Yine ellerini saçlarıma daldırıp,

"Şuna bak, birde utanırmış."

"Saçımı bırak ya." diyerek her zaman ki gibi geri çekilmeye çalıştım. Ama yok bu adamdan kurtulmak mümkün mü?

"Hem sen sabahın bu saatinde neden geldin?

" Sabah mı? " dedi hayretle, sonra devam etti.

"Saat 1'e geliyor."

"Ohaaa, ben nasıl o kadar uyudum ya?" diyerek şaşkınlığımı dile getirdim.

"Bugün Pazar ya ondandır." diyerek tatil günümü hatırlattı bana. Tabi tatili hatırlayınca tekrar uzanıp yorganı başıma çektim.

"Yaaa tatil günümde neden beni uyandırıyorsun?" diyerek neredeyse ağlayacaktım. Vallahi bunların hepsi işkenceydi. Toprak yorganı kafamdan çekerek beni omuzlarımdan tutarak oturur pozisyona getirdi. En ağlamaklı ses tonumla,

"Valla bak, uykusunu alamamış bir insandan fayda beklemeyin. Cidden bak, hem kendi günümü, hem senin gününü berbat ederim bu hâlde. Ne olur bırak gün boyu uyuyayım." dedim, bu hâlime acımazsa eğer, bana bir daha hiç acımazdı.

"Kızım olmaz, bugün uyuyamazsın." dedi, hâlâ beni uyandırmaya daha doğrusu ayıltmaya çalışıyordu.

"İyide neden?" diyerek en acılı hâlime büründüm.

Kahve PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin