İlk Öpücük

2.4K 155 13
                                    

O sinirle kendimi sahil kenarında buldum, harbi ben hangi ara buraya kadar geldim ki? Deniz her zaman bana iyi gelmiştir, bu huyumu babamdan almışım, oda denizi çok severmiş adımı da o yüzden Deniz koymuş. Tabi buna annemin denizde   doğum yapması eklenince, adım Deniz olmak zorunda bırakılmış..

Denize dalıp bugün ki kavgayı düşünürken birinin bana seslendiğini duydum arkamı döndüğümde Akın karşımdaydı.

"Heyy ne bu halin, bu kadar dalgınsın?"

Kendimi toparlayıp yanına gittim.

"Kafamı toparlamak için geldim bişi yok, sen neden burdasın?"

"Bende arabayla Body'i gezdirmeye çıkarmıştım. Bir tur atalım mı?"

Aslında bu dediği tam ihtiyacım  olan bir şeydi uzatmadan kabul ettim. Arabaya  binerken;

"Yalnız çok hızlı gidelim şuan buna ihtiyacım var." dedim.

"Sen bir arabaya binde o zaman düşünürüz." dedi. Bu adamı bu yüzden çok seviyordum, olayları sorgulamadan hareket edebiliyordu. Arabayı ilk çalıştırdığında normal hızla ilerliyorduk, ama bir anda öyle bir hız yaptı ki, uçuyoruz sandım. Camı açıp bağırmaya başladım.

"Topraaaaaaak, senden nefret ediyorum. O lanet olası egona isim takacağım. Patron kılıklı piç, adi pislik, umarım o çok yüce olan egonla boğulursun!"

Oh be rahatlamıştım, içimde ki bütün nefreti kusmuştum. Akın'a baktığımda bana sırıtıyordu;

"Şu Toprak'ın ifadesini almak lazım ne yaptı da seni bu kadar çıldırttı?"

"Senin o kuzenin varya o kuzenin, pisliğin teki, ya birazcık sana benzeseydi ya, dengesiz ya yemin ederim ki dengesiz. Bir iyi oluyor iki dakika sonra yine mal mal davranıyor, ne yapacağımı şaşırıyorum resmen."

Kahkahayla gülmeye başladı.

"Biliyorum Deniz hemde çok iyi biliyorum, ve malesef yapacak hiç bişi yok, Toprak has kütüğün teki."

Bu adamı daha çok sevmeye başladım, duygularıma tercüman olmuştu.

***

Ahhhh her gün zorla bu yataktan kalkan ben, bugün lanet olsun ki uyuyamıyordum. En sonunda dayanamayarak yataktan çıktım, aşağıya indiğimde annem kahvaltıyı hazırlamıştı, hemen kuruldum sofraya acaip acıkmıştım. Tuğba bana dik dik bakıp konuşmaya başladı.

"Sen neden cafeye gitmiyorsun?"

"Ayrıldım cafeden gitmeyeceğim artık."

"Ne oldu yine?"

"O gerizekalı Toprak bana bir ton laf söyledi, büyük kavga ettik bıraktım bende işi."

"Aman be abla, siz Toprak'la sürekli kavga ediyorsunuz zaten, buda onlardan biridir bence git sen cafeye."

"Yok kızım bu sefer ki başka, hem kendim ayrıldım işten bir daha geri gidemem."

"Ayyy sende yeri gelince gurursuzluğu doruklara kadar yaşarsın, şimdide basit bir şeyde gurur yapıyorsun."

"Sus be Tuğba! Bir bok bildiğin yok."

"Aman be ne halin varsa gör" diyip masadan kalktı.

Aynanın karşısına geçip bana seslendi, elinde benim telefonum vardı.

"İşe yaramaz kim abla? Seni aramış." masadan öyle bir kalkışım var ki sandalyeyle beraber yere yuvarlandım resmen.

"Ohaaa ne zaman aramış, ben neden duymadım, kızım göstersene!"

Kahve PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin