Akşama kadar belimde ki bu havluyla hayal kurmuştum. Ve saatin hangi ara bu kadar geciktiğini anlamamıştım. Saat 18-58 ve ben hâlâ ne giyeceğime karar vermemiştim. Yataktan öyle bir fırlayışım var ki, havlum belimden düştü. Ee başka ne olabilir ki? Dolabın kapağını açtım, acaba ne giysem? Takım elbise çok fazla gelirdi dimi, rahat şeyler giyeyim en iyisi. Spor takılmak her zaman için daha iyidir. Dolaptan siyah dar paça pantalonumu üzerinede, gri tşörtümü çıkardım. Bunları üzerime geçirip, aynada kendime baktım. Yemin ederim taş gibi adamdım. Ciddi yakışıklıydım, her zaman tipim ön planda olmuştur zaten. Kızlar tarafından çok ilgi görülen bir insandım, tabi karşılığını veriyordum orası ayrı konu. Kıyafetimi giydikten sonra sıra muhteşem saçlarıma gelmişti. Gür saçlarım vardı, yemin ederim Allah bütün güzellikleri bana vermiş sanki. Saçımla ne kadar uğraştım bilmiyorum, ama saate baktığımda 19-25 olduğunu görmemle telaşla ayakabımı giymeye koştum. İyice liseli çocuklara dönmüştüm. Ben bir kız için bu kadar heyecanlanır mıydım? Tabi o kız Beyza'ysa bu normaldir. Birşey unuttum mu diye kendi etrafımda dönüyorken, parfüm sıkmadığım geldi aklıma. Koşup parfümümüde sıkıp son kez aynaya baktım. Baya iyi görünüyordum.
"Bekle beni Beyza, kalbini çalmaya geliyorum."
Arabamın anahtarını alıp odadan çıktım. Kırmızı, üstü açık arabamda benden havalıydı. Bende arabama havalı bir giriş yapayım dedim, üstünden atlayacaktım. Ama son anda kapıya çarpıp, arabanın içine bodoslama girişim, bütün havayı söndürdü. Amk rezil olmuştum. Resmen insanların dalga geçen yüz ifadeleri bana girmişti. Senin neyine Toprak havalı girişler. Allah'tan Beyza'nın yanında yapmadım, yoksa kızın gözünde ne olurduk bilemeyeceğim. Daha fazla rezil olmadan burdan gitmek en iyisiydi. Bari gidişim havalı olsun diye var gücümle gaza basıp ilerledim. Bu defa başarmıştım. Ama karşıma çıkan kediyle buda bok olup gitti.
Bugünde sanki herşey Toprak rezil olsun diye ilerliyordu. Kesin sabah ki kezbanın ahı tuttu. Bir daha kezbanlarla yatarsam iki olsun, bu nedir ya kendileri gidiyor, bu sefer ahları peşimden geliyor. Bu kezbanlara söve söve kendimi Beyza'nın kapısında buldum. Saat 19_53'e geliyordu. Toplam 7 dakika erken gelmişim. Ahh Beyza bana neler yaptırıyorsun böyle. Bir 5 dakika daha arabada bekledim, sonra kornaya bastım, oda sanki beni bekliyormuş gibi anında çıktı. Gerçekten gördüğüm en güzel kadındı. Ondan öncesinde esmerlerden hoşlanmazdım, ama Beyza'da başka birşey vardı. O ela yeşil karışımı gözleri beni benden alıyordu. Siyah bir elbise giymişti, dümdüz kalem elbise bir insana nasıl bu kadar yakışırdı ki?
"Toprak? Toprak iyi misin? Toprak cevap ver!"
Onun bu sözleriyle kendime geldim.
"Beni büyülediniz hanımefendi. Güzelliğiniz beni kendimden geçirdi."
Yine o en sevdiğim gülüşünden gönderdi. Kızım gülme şöyle ya, bir gün şu gülüş karşısında can vereceğim.
"Kadınların dilinden çok iyi anlıyorsunuz beyfendi. Ama sizde fena değilsiniz. Görüşmeyeli baya değişmişsin."
Bu kız bana iltifat mı etti şimdi? Ana valla etti lan, ya kızın yanında olmasam acaip hayvanlaşacağım ama, kız var yapamıyorum. Bende gülüp, arabanın kapısını açtım. Ön koltuğa oturdu bende hemen yerime geçip arabayı çalıştırdım. Bu kez havalı giriş yapmaya falan girişmedim, bide rezil olmaya gerek yoktu.
"Eee anlat bakalım yakışıklı, gönlünü çalan biri var mı?"
"Evet var, hâlâ aynı yerde sayıklıyorum."
Ne dediğimi anladı, o yüzden sustu. Yemeğe kadarda hiç konuşmadı, bende konuşmadım. Şık bir restauranta gelmiştik, inip Beyza'nın kapısını açıp inmesini bekledim, oda inince beraber içeriye girdik. Önceden rezerve olan masaya geçtik. Bunu hangi ara yaptın dersenizde yaptım işte bir ara. Benim gibi mükemmel bir adam neyi yapamaz ki. Garson gelince siparişleri verdik ve sonunda Beyza'yla başbaşa kaldık. O benden önce davrandı.
"Akın nasıl? Bıratığımda pek iyi değildi."
"Akın, biraz toparladı, albümü üzerine çalışıyor şuan o yüzden pek görüşemiyoruz, ama eskisi gibi değil, daha iyi."
"Buna sevindim, peki hayatına birini aldı mı?"
Hâlâ Akın'ı seviyorsun dimi?
"Hayır almadı, o senin veya benim gibi değil, sadık kalanlardan."
Bunu söyleyince gözlerinin dolduğunu gördüm, ben bu kadının tek bir göz yaşına ömrümü verebilecek kapasiteye sahiptim. Karşımda kuzenim için ağlaması beni derinden etkilerdi.
"Haklısın, ben sadık kalamadım, o kadar pişmanım ki Oğuz'la Amerika'ya gittiğime. Çok büyük bir hata yaptım."
"Oğuz'la bitti mi?". Derin bir nefes aldı.
"Evet bitti, zaten hiç başlamaması gerekiyordu."
"Peki şimdi ne yapacaksın? Akın'ın karşısına çıkmayı düşünüyor musun?"
Yüzünde saf pişmanlık vardı. Bir kadın nasıl bunca şeyden sonra bu kadar masum olabilirdi?
"Sanırım düşünüyorum, ama ne zaman bilmiyorum. Akın'ın nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyorum, birazda korkuyorum. Aslında biraz değil, çok fazla korkuyorum."
"Korkmakta haklısın. Çünkü sen gittiğin zaman Akın yıkıldı, perişan oldu. En sevdiği şey olan müzikten bile vazgeçti. Kendini alkole verdi, bir ara aklını kaybetti sanmıştım. Ama sonra birşey oldu, ne olduğunu bilmiyorum toparladı kendini, hepimize senin adını yasakladı. Müziğe tekrar başladı, sen yokmuşsun gibi davranıyor, hiç olmamışsın gibi. O yüzden her ne kadar benim için çok değerli olsanda, Akın'ın tekrar o hale dönmesine izin veremem. Onun karşısına çıkmadan önce iki kere düşün!"
Konuştuklarımdan sonra gözlerinden yaşlar boşalmaya başladı. Ahhh ağlayan kadın en nefret ettiğim. Ama bu ağlayan kadın yıllardır aşık olduğum kadınsa bu daha fazla nefret ettiğim birşeydi. Ama hiçbirşey yapamamakta fazla zoruma gidiyordu.
"Çok pişmanım Toprak, onu böyle yaraladığım için çok pişmanım. O kadar çok özledim ki onu, gözlerine bakmayı, nefesini hissetmeyi, ona dokunmayı çok fazla özledim. Ne yapacağım ben?"
Yapma Beyza bu kadar canımı yakma. Bende seni seviyorum lan, bana bari yapma bunu. Allah'ım çok büyük sınanıyorum şuan, aşık olduğum kadın bana kuzenime olan aşkını anlatıyor. Ve ağlayarak.
"Tamam Beyza. Yeter artık, benimde duygularım var, karşımda ağlayarak kuzenimi anlatman koyuyor kızım anlıyor musun?"
Bunları söyleyince hemen kendini toparlayıp 'peki' dedi. O sırada da yemekler gelmişti. Sessiz bir şekilde yemeğimizi yedik, hiç böyle hayal etmemiştim. Ahh Akın yine herşeyin içine sıçtın. Yemeğimizi bitirince;
"Kalkalım mı?" dedi. Bende onayladım.
"Sen arabanın oraya git, bende hesabı ödeyip geliyorum."
"Tamam." deyip gitti. Bende hesabı ödeyip Beyza'nın yanına gittim. Dışarıya çıkmamla gördüğüm manzara kanımı dondurdu. Yüzünde maske olan bir serseri, Beyza'nın çantasına yapışmış, büyük bir zorlukla çantayı almaya çalışıyordu. En sonunda başardı ve Beyza'yı çok kötü bir şekilde itip, çantayı alıp kaçtı. Beyza'nın acı dolu çığlığıyla kendime geldim.
"Aaaaaaaaaah."
"Beyzaaaaaaa."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Prensi
HumorBabasını 14 yaşında kaybeden ve o günden sonra kendini evin reisi olarak gören bir kız çocuğu. Kızların aşık olduğu aptal bir yakışıklı. Ama o yıllardır kuzeninin eski sevgilisine aşık olan bir adam. Tek derdi sadece düzenli bir işte çalışmak, tam...