Toprak'ın Ağzından
Hayatımda hiçbir zaman bu denli bocalamamıştım. Herşeyimden süphe etmeye başlamıştım. Sadece bir kaç aydır tanıdığım bir çocuk, nasıl bu kadar beni himayesi altına alabilirdi ki? Bir hafta, koskoca bir hafta boyunca bu evin içerisinde herkesten, herşeyden kendimi soyutlamıştım. Evet ben her zaman yalnızlığı seven bir insandım ama, bu tarzda bir yalnızlık hiç yaşamamıştım. Herşey o kadar çok üst üste geliyordu ki, hangisine kafa yoracağımı şaşırmıştım. Babamla en son ki konuşmamızdan sonra bir daha karşılaşmamıştım. Büyükannem yeni ameliyatı atlatmıştı, annem beni ne kadar merak etmişti, ama ben sadece küçük bir serseri yüzünden herkesle iletişimimi kesmiştim. Sadece dün gece Eren yanıma gelmişti, evin halini görünce yüzünün aldığı şekil aklımdan gitmiyordu. Öyle bir hâle gelmiştim ki, gülemiyordum. Bu nasıl bir çelişkiydi, nasıl bir araftı? İkimizin hiçbir oluru yoktu, ben nasıl bir erkekle beraber olacaktım? Büyükannem bunu nasıl karşılardı, annem nasıl tepki verirdi, peki ya babam? Zaten işe yaramazın teki olduğumu düşünüyordu, böyle bir şeyi yaptığımı öğrense, tamamen benden nefret etmeyecek miydi? Eren, bu bir haftadır Deniz'in cafede çok mutsuz ve ruhsuz olduğunu söylemişti. Oda benden farksız değildi, ama tek fark vardı ki, o böyle şeylere alışkındı. Eren'e Deniz'den hoşlandığımı söylediğimde,
"Benim Deniz'imden mi hoşlanıyorsun, bende ondan hoşlanıyorum ama senin gibi acı çekmiyorum." demişti. Ne kadar saf olduğunun farkında mıydı acaba? Sonrasında ne demek istediğimi anlayınca tek bir kelime dahi edememişti. O bile beni bu yalnızlığın ortasında bırakıp gitmişti. İşte ben eğer Deniz'le olursam herkesi tek tek kaybederdim. Ya zaten empati kuruyorum, etrafımda erkek erkeğe birini görsem oturup önlerinde kusardım. Ve ben hâlâ bir erkekle ilişki yaşayacağımı düşünemiyordum. Midem bulanıyordu lan, ama Deniz öyle değildi. Herşeyden öte o erkek gibi değildi. Ben hep ona bakınca, erkek olmaya özenen küçük bir kız çocuğu görüyordum. Bir defasında bana,
"Kız olsam nasıl olurdu?" demişti, o zaman iyiki kız olmadığını söylemiştim. Oysa onun kız olması için herşeyimden vazgeçebilirdim. Ben kimseyi bu çocuk kadar istememiştim. Ve herşeyden önemlisi onun canının yanması beni ayrı etkiliyordu. Eren'le konuştuktan sonra dayanamadım cafeye gitmeye karar verdim, büyükanneme olan sözümü yerine getirmeliydim. Ama ona bu kadar yakın olmak benim için işleri fazlasıyla zora sokuyordu. Hiç pes etmeden bana yaklaşmaya çalışıyordu, benden uzaklaşması için tüm acımasızlığımla ona yaklaşıyordum, ama o her defasında daha çok geliyordu. Beraber siparişleri dağıttığımız zaman beni çileden çıkaracak gibiydi. Hiç istemeyerek var gücümle ona bağırmıştım ve o hâlâ direnmekte inat ediyordu. En sonunda var gücümle onu arabadan atmıştım, ama o yine pes etmemiş arabanın önünde durup, en samimi şekliyle sitemini dile getirmişti. O an ona o kadar acımıştım ki, keşke ölseydim dedim içimden. Keşke herşeyi böylelikle düzene sokabilseydim. Ona buradan bir ay sonra gideceğimi söylediğimde, yıkılmış gibi görünüyordu. Bu aldığım karar, ikimizin de kurtuluşu olacaktı. Birbirimizi görmediğimiz taktirde, herşey daha katlanılabilir hâle gelecekti. En azından burdan gidene kadar, birbirimize bulaşmadan devam etmeliydik. Ama bu Deniz'le pekte kolay olmuyordu. Şöyle bir sorun vardı ki, bende ondan uzak duramıyordum. Mutfağa gittiğimde bulaşıkları yıkıyordu, aslında getirdiğim tabakları direk bırakıp gidebilirdim ama, ben onun yanına gidip yardım etmeye başladım. Yıkadığım tabakları ona temas etmemeye çalışarak yanına koyuyordum. Ama bir anda ikimizide donduran bişi oldu. Suyun içinde ikimizinde elleri birbirine temas etti. Bu sanki elektrik çarpmış gibi etkiledi beni. O anki heyecanla donup kaldm, ama sonrasında idrak edip elimi sudan çıkardım. Hızla havluyla ellerimi kurulayıp onun yanından uzaklaştım.
***
Deniz ve benim acaip moralim bozuk olduğu için, Eren biraz renklenelim diye cafeyi kapatacağamız sırada Selim'ide yanına alıp, müziği açtı ve dans etmeye başladı. O sırada sipariş ettiği pastalar ve içkiler de gelmişti. Şuan en çok şaşırdığım şey ise, Poyraz'ın da onlara katılmasıydı. Ve Akın'ıda burda görmeyi beklemiyordum, birileri demekki onuda çağırmıştı. Biz ikimiz oturmuş, çocukların dansını izliyorduk, onları gördükçe kendimi yaşlı hissetmeye başlıyordum. Akın'ında bana katıldığı her halinden belli oluyordu. Deniz'de kendi halinde pastasını yemeye çalışıyordu, o sırada Poyraz kolundan tutup, dansa kaldırdı. Bir anda içimde anlamdıramadığım bir kıskançlık oluşmaya başladı. Gözlerimin önünde dans etmesine izin veremezdim, tam kalkıp Deniz'i Poyraz'ın kolundan alacaktım ki, Selim Deniz'i ondan ayırıp kendisi dans etmeye başladı Poyraz'la. Bu niye böyle yapmıştı ki şimdi? Ama bunu bir yere not edip bir ara bu çocuğu ödüllendirmeliydim. O sırada Deniz yanımıza gelip bir paket çıkarıp Akın'a verdi. İkimizde merakla Deniz'e bakıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Prensi
HumorBabasını 14 yaşında kaybeden ve o günden sonra kendini evin reisi olarak gören bir kız çocuğu. Kızların aşık olduğu aptal bir yakışıklı. Ama o yıllardır kuzeninin eski sevgilisine aşık olan bir adam. Tek derdi sadece düzenli bir işte çalışmak, tam...