@worldland09 ithafen
Deniz'in Ağzından
Dayanamıyordum... Onun karşımda bu kadar çok acı çekmesine dayanamıyordum. Gözlerimin önünde göz yaşı dökmesine dayanamıyordum. Kendimi affedemiyordum, sadece iş için kimseye bu kadar çok acı çektirmeye hakkım yoktu. Bu bencillikti, bu benlikti, bu vicdansızlıktı, bu herşeyden öte bana yakışmamıştı. İlk aşkım böyle acıyla mı sonuçlanacaktı? Tam gözlerimin içine bakıp, ona herşeyin yalan olmasını söylemem için adeta yalvarmıştı. O an, o an öyle bir acı yaşamıştım ki, erkek olmayı istedim. Sadece ona yalan söylemiş olmamak için erkek olmayı istedim. O akıttığı göz yaşları için, kendime lanet ettim. Ailesinden sonra ikinci kazığı ben atmamak için belkide ölmek istemiştim. Ama ağzımdan sadece aciz bir özür çıkmıştı. Bunca yaptığım şey üzerine, kuru bir özür yeter miydi? Benim üzgün olmam tüm bu acıları geçirecek miydi? Allah'ım, ben nasıl bu işin içinden çıkacaktım? Toprak'ı nasıl iyileştirecektim? Nasıl tekrar ona güvenmeyi öğretecektim? Bitmeyecekti, izin vermeyecektim, daha yeni başlamış olan hikayemiz bitmeyecekti. Beni affedene kadar onu bırakmayacaktım, cafeden çıkmayacaktım, vazgeçmeyecektim. Dışarda güçlü olacaktım, onun karşısında güçlü olacaktım ama, evde şuanda olduğu gibi mal gibi ağlayacaktım. Annem ve Tuğba bana acıyarak bakıyorlardı. Haklılardı, beni neredeyse hiç ağlarken görmemişlerdi. Babamın ölümünde bile bir köşeye çekilip gizli gizli ağlamıştım. Ama şimdi gizleyemiyordum, bu defa sadece kendim için ağlamıyordum çünkü. Bu defa Toprak içinde ağlıyordum, günlerdir cafeye gelmiyordu, yalnız başına daha fazla kötü olacağını biliyordum, neden kendine bu kadar eziyet ediyordu ki? Şuanda yerde sırt üstü uzanmış, ayaklarımı uzatmış, peçetenin tamamını yüzüme kapatıp ağlamamı gizlemeye çalışıyordum. Ama başarılı olduğum söylenemezdi. Tuğba başımda mal mal konuşuyordu.
"Sana o kadar şey söyledi ve sen sadece özür mü diledin? Abla cidden çok salaksın, hem oda niye bu kadar abartıyor ki, erkek olman onun içinde zor değil miydi? Şimdi rahat bir nefes alabilir bence." rahat bir nefes alabilir öyle mi? Peki rahat bir şekilde nasıl tekrar güvenecek? Konuşmaya halim olmadığı için, bunları içimden geçirmekle kalıyordum.
"Zaten onu başından beri hiç sevmemiştim memnuniyetsizin teki, ben sana başka birini bulurum, hadi ağlama artık." dedi. Bu kadar kolay değildi ki. Zorda olsa yüzümdeki peçetenin altından konuşmaya başladım.
"Bir daha beni affetmeyeceğini bilsemde, yüzüme dahi bakmayacak olsada, burdan gidecek olsa bile ki, gidecek. Yinede ona, onu sevdiğimi söylemeliyim." dedim, bu dediklerimin üzerine, Tuğba'yı görmemiş olsamda eminim bana göz devirdi. Bu kız beni hiçbir zaman anlamayacaktı. Yüzümdeki peçeteyle gözlerimi ve burnumu sildim. Sonrada kafamı masanın altına soktum, biraz gizlenmek iyi gelebilirdi.
***
Şu sıralar iştahım o kadar kapanmıştı ki, kahvaltı bile yapmadan direk cafeye gidiyordum. Yine erkenden cafeye gelmiş, Toprak'ı görme arzusuyla dolup taşıyordum. Bingo, Toprak yine yok. Ama Eren var sağolsun, Toprak yerine o bana yeterince sövüyordu.
"Ne kadar yüzsüzsün sen hâlâ nasıl işe gelebiliyorsun?" dedi tüm acımasızlığıyla, ilk etapta cevap vermedim ama o devam etti sövmeye.
"Burada sadece prensler yani erkekler çalışabilir, burda durman mantıksız." dedi bu defa bende sessiz kalmadım.
"Bana işten ayrıl demeyene kadar hiçbir yere gitmeyeceğim. Burda kalıp, ona samimiyetimi göstermek istiyorum." dedim bu defa iç çekerek konuşmaya başladı.
"Ahhh, cidden anlamıyorum. Se..." daha cümlesini tamamlayamadan Poyraz konuşmaya başladı.
"Anlama o zaman." dedi tüm umursamazlığıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Prensi
HumorBabasını 14 yaşında kaybeden ve o günden sonra kendini evin reisi olarak gören bir kız çocuğu. Kızların aşık olduğu aptal bir yakışıklı. Ama o yıllardır kuzeninin eski sevgilisine aşık olan bir adam. Tek derdi sadece düzenli bir işte çalışmak, tam...