Deniz'in Ağzından
Pizzalar, köfteler, İskender, sarmalar, mantılar, börekler, yemekler. Allah'ım cennetteyim sanki, bu nasıl bir sofra kim hazırladı bu sofrayı. Etrafa göz gezdirdiğimde masanın baş köşesinde Toprak'ın oturduğunu gördüm. Sofraya öyle bir kurulmuş öyle bir yemekleri götürüyor ki hemen açtım ağzımı.
"Oooo sırık yemek yersinde hemde böyle bir sofrada beni çağırmassın olur mu?"
"Seni çağıracağımı kim söylemiş zaten hiçbirşey yiyemezsin."
"Nedenmiş o?"
"Hırsızlık yapmanın bedelini böyle ödeyeceksin."
"Ama ben hırsız değilim ki."
"Hayır sen bir hırsızsın."
Bir anda kötü kadın kahkahası atmaya başladı. Amk sanki kadın. Elimi masaya götürmemle masanın geriye doğru gitmesi bir oldu.
"Bu yemeklerin hepsi benim sen yiyemeyeceksin."
Allah'ım bu nasıl bir imtihan, önümde bu kadar yemek var ve ben yiyemiyorum. Ben yemeklere koştukça yemekler benden kaçıyordu sanki. Sırık hâlâ kötü kadın kahkahası atmaya devam ediyordu. Allah'ım bu ne iğrenç bir kahkaha. Şuan yemeklerin benden gidişine mi üzüleyim, bu sırığın kahkahasına mı kusayım bilemedim? Ama yemekler daha önemliydi. Koştum yemeklerin peşinden ama ben koştukça yemekler de benden kaçtılar, artık hepsi havalanmaya başladı ve etrafımda tabaklar dönmeye başladı ben hiç birini yakalayamadım.
"Sarmalar gitti, börekler gitti, durun açım durun, duruuuuun."
"Deniz kızım iyi misin?"
"Anne sarmaları yakala çok açım anne."
"Ne sarması Deniz sabah sabah."
Yavaşça gözlerimi açtım, etrafıma bakınmaya başladım. Tabakların hiçbiri yoktu ortada, sırıkta yoktu. Demek ki rüyaymış. Adama bak be rüyamda bile beni rahat bırakmıyor.
"Anne saat kaç?"
"Saat 07-45"
"Ohaa anne sen neden beni kaldırmadın ben geç kaldım."
Hemen koşarak yataktan çıktım dolaptan elime ne geçtiyse üzerime geçirdim ayakabılarımı ayağıma geçirip evden çıktım. Anasını satayım hâlâ motosikleti yaptırmamıştım mecbur otobüs durağına gittim. Dolmuş geldiği gibi bindim. Birde bunun gidişi vardı. Offf ya birde Toprak'ın azarlarını yiyecektim. Şarjımında biteceği tutmuştu, şimdi beni aramıştır kesin onu kandırdığımı düşünmüştür. Dolmuştan indiğim gibi otele koştum, kapının önünde birini arıyordu, sinirden küplere binmiş. Beni gördüğü gibi üzerime gelmeye başladı.
"Nerdesin sen saat kaç oldu sekizde buluşacaktık sözde."
"Ben uyuyakalmışım özür dilerim."
"Ahhh lanet olsun beni dolandırdığını düşündüm."
"Neden seni dolandırayım ki, bu işe benimde ihtiyacım var."
"Tamam neyse bugün şu işi kökünden halledelim, dün de bir sürü aptal kızlarla buluştum zaten."
"Tamam o zaman ne yapacağız şimdi."
Önce bir beni süzdü, bazen bu adamın gay olduğundan şüpheleniyorum. Sürekli bir göz gezdirmeler, süzmeler falan hoş olmuyor yani.
"Sen bu kıyafetler mi geldin cidden?"
Üzerime baktım, gri kaprim ve kırmızı tşört vardı ne var yani.
"Evet ne olmuş?"
"Ahhh sen beni delirteceksin. Bunlarla yanımda gezeceğini mi sanıyorsun sen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Prensi
HumorBabasını 14 yaşında kaybeden ve o günden sonra kendini evin reisi olarak gören bir kız çocuğu. Kızların aşık olduğu aptal bir yakışıklı. Ama o yıllardır kuzeninin eski sevgilisine aşık olan bir adam. Tek derdi sadece düzenli bir işte çalışmak, tam...