Yaw bu nedir böyle ya? Çağırın ya Murat Sakaoğlu'nu, çağırın hiç çekinmeyin. Şuan öyle bir haldeyiz ki vinelik hayat yaşıyoruz.
"Artist dedim sana yeme diye, ne bok yediğini gördün mü? Ulan ayda yılda bir doğru düzgün yemek yemiştim, onuda sayende şimdi ben çıkaracağım. Ama ben senin gibi masaya değil, direk ağzına yapacağım o işi."
Yemin ederim gerizekalı bu çocuk. Yaw sen kendini ne sanıyorsun benimle yemek yarışına giriyorsun? Allahım neden çevremde bu kadar saçma insanlar var. Resmen bunların saçmalıklarından bende etkileniyorum. Belkide bunlar yüzünden ben bu kadar aptalım. Yada onlarda benim saçmalıklarımdan etkileniyor olabilirler. Off tamam ya iyice kafam karıştı, sonuçta ortada bir saçmalık dönüp duruyor. Bilinç altımlada kavga eden ilk insan olarak tarihe geçeceğim birazdan.
"Tuğba kalk şu salağı lavobaya falan götür, ağzını yüzünü temizleyin. Sakın ölmesine izin verme! Eğer ona bişey olursa kendini de öldürmeden gelme. O bana lazım daha, hesabı ödedikten sonra ölebilir ona karışmam."
Bunları diyince Tuğba bana göz devirdi.
"Deniz varya sadece kendini düşünüyorsun. Hep senin yüzünden oldu zaten bunlar, bunun gibi bir malla yarışa nasıl girersin?"
"Kes lan sesini! Gaza getiren ben miydim? Yok 'erkek dediğin böyle olur' yok 'mükemmelim' bunları ben mi söyledim? Hem senin pisliğini temizliyoruz burda, laf yapma bana hadi. Yürü git şunu temizle midem alt üst oldu."
Bu gerizekalıda hâlâ 'meleğim' diye sayıklıyordu. Meleğin seni siksin emi.
Yaklaşık 15 dakika sonra geldiler. Harbi şimdi acıdım çocuğa. İki dakikada çöktü lan çocuk. Ama ben mi dedim ona benimle yemek yarışına gir diye. Şimdi garsondan hesabı istesek, bu rezaletten sonra vereceği hesap evlat acısı gibi oturur insanın içine. Ama malesef acı gerçekle yüzleşmesi gerek. Garsona seslendim.
"Birader bizim hesabı getir bakayım."
Garson bana öyle bir bakış attı ki inanın olduğum yere sindim. O nedir lan öyle, sanki eve kız atacakken gelen davetsiz misafir gibi hissettim kendimi. O yüzden hiç sesimi çıkarmadım. Hesabı masaya öyle bir atışı var ki, kafama atsa daha makbule geçerdi. En azından dalmak için bir sebebim olurdu. Bu malda neyin tribine giriyorsa? Gözüm Selim'e kaydığı zaman;
"Töğbe bismillah" deyip önüme döndüm. Çocuğun şarkülü kaymış be, ağzıyla burnu yer değiştirse bu kadar olmaz. Utanmasam 'Deli sikmiş lan bunu' diyeceğim. Ama o kadarda patavatsız değilim yani.
"Oğlum ne oldu lan sana? Yoksa hesap sana feci halde girdiği için çarpıldın mı?"
Patavatsız değilim demiştim değil mi? Yok abi ben dibine kadar patavatsızım. Bu lafımdan sonra daha beter hâle geldi. Şu ağzına bir sahip çıkamıyorsun Deniz. Hah. Birde ağlarsa tam olur. Bu sahneyi daha fazla görmeye tahammülüm olmadığı için, kendimi attım dışarıya. Havada ciddi anlamda insanı bunaltacak derecedeydi. Bir müddet bu iki salağı bekledim, anasını satayım ya alt tarafı hesabı ödeyip çıkacaklar, ağaç oldum burda. Dayanamadım burdan bağırmaya başladım.
"Tuğba, Selim oğlan nerdesiniz lan? Siz hesaba değil, hesap mı size kapak attı? Çıkın lan artık?"
Ben bunları söylerken çevremden de pis bakışlar alıyordum. Bugün de herkesten bana bir pis atışlar, bir göz devirmeler.
Ne oluyor be cenabetmiyim ben?‰ Ciddi göz hakaretlerine mahsur kalıyorum şuan. Sonunda çıkabildiler, Tuğba Selim oğlanın koluna girmiş, yürümesine yardım ediyordu. Ama bunların acısını Selim oğlandan çıkaracağı bariz belli oluyordu. Yanıma geldiklerinde sende yardım etsene bakışı attı. O nasıl oluyor demeyin şuan cidden çok yorgunum anlatamayacağım. Daha bir gün bile bitmedi. Bende ona hiç işim olmaz bakışı attım. Tabi biz kardeştik bakışlarımızdan ne bok yediğimizi anlardık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Prensi
HumorBabasını 14 yaşında kaybeden ve o günden sonra kendini evin reisi olarak gören bir kız çocuğu. Kızların aşık olduğu aptal bir yakışıklı. Ama o yıllardır kuzeninin eski sevgilisine aşık olan bir adam. Tek derdi sadece düzenli bir işte çalışmak, tam...