Harry'nin Harry olduğunu biliyordum tabii. Fakat yakından çok daha kusursuz ve ekranlarda gördüğünüzden daha mükemmeldi. Bir an elini hala sıktığımı farkettim. Utanç içinde geri çekerken Harry hala yüzündeki ki çarpık gülümsemesiyle bana bakıyordu. Tanrım... Utanmıştım... Neler olduğunu anlamaya çalışan Niall ortamdaki gerilimi bozan oldu. "Eh şey içeri geçmiyor muyuz?"
Hep beraber pizzalara gömülürken oturduğu koltukta Harry ciddi bir şekilde telefonuyla uğraşıyor, arada kafasını kaldırıp konuşmalarımıza katılıyordu. Çocuklar oldukça eğlenceliydi ve o an Niall'ın benim için doğru bir karar aldığını düşündüm. Louis elindeki peçeteyle pizza sosu olmuş ellerini temizlerken, "Hey, Londra'ya ilk defa mı geliyorsun?" Diye sordu. Temiz olan parmaklarımla iyice bollaşmış at kuyruğumdan fırlayıp gözüme giren saçları kulağımın arkasına yerleştirmeye çalışırken "evet." diye cevapladım. "Bu harika, hep beraber takılırız o zaman?"
Bu kulağa eğlenceli geliyordu. Yani çocuklarla takılmak. Niall sorarcasına bana baktı. "Tabii, güzel olur." Diye ekledim Louis'e gülümseyerek. Çocuklar koltuklara geçip derin bir muhabbete girince, bende pizza kutularını çöpe atmak için mutfağa yürüdüm. Kutuları çöpe sokmakla uğraşırken arkamdaki sesle birden o yöne döndüm. "Ah korkuttuysam afedersin." Muhtemelen şu an suratımdaki garip ifadeye gülüyordu. "Korkutmadın. Sorun yok." "Pek öyle gözükmüyor. Suratını görmeliydin" Dedi boğuk sesiyle gülümsemesini daha da büyüterek. Evet az önce yüzümdeki garip ifadeye gülüyordu... "Komik misin Harry?" Dedim onun gibi gülmeye çalışarak bir yandan da mutfağı toparlamakla uğraşıyordum. "Ah istersen mükemmel bir espri yapabilirim." O sırada içeri giren Louis 'ah tanrım yine mi' bakışlarıyla gülerek Harry'e dönüp, "Bence senden soğumasını istemiyorsan espri yapmamalısın Harold." Dedi. Harry kısa bir kahkaha attı. Louis sonra bana dönüp pis bardakları getirdiğini işaret ederek, bardakları bulaşık makinesine yerleştirdi. Mutfaktan çıktığında Harry hala taburede oturmuş beni izliyordu. Ben tezgaha yaslanmış bilekliklerimle oynuyordum. Birdenbire ciddi bir havaya girmiştik. Aklım yine olmadık yerlere gidiyor canımı sıkıyordu. "Ne zaman döneceksin?"
Sorusu karşısında dikkatimi bilekliklerimden ona verdim. "Henüz bilmiyorum, yanımda fazla eşya yok."
Durgunluğumu anlamış olacak ki "Bir şey mi oldu?" Diye sordu. Gülümsemeye çalışarak kafamı iki yana salladım. "Pekala." Diyerek oturduğu bar taburesinden kalktı. Üstüne fazlasıyla dar olmasına rağmen oldukça hoş duran dizleri yırtık pantolonunu düzelterek kafasıyla içeriyi işaret etti. Beraber diğer çocukların yanına geçtik. Konuşmalarından ve gülüşlerinden anladığım kadarıyla eğleniyorlardı. Liam, Louis ve Zayn'nin kız arkadaşları olduğunu öğrenmiştim. Hepsi beni tanıştırmak istiyorlardı ve çok iyi anlaşacağımızdan neredeyse emin gibi bir şekilde konuşmuşlardı. Hepsi iyi çocuklardı. Harry yine telefonuyla oyalanırken aklımdaki derin düşüncelerimle bir an ona daldığımı farkettim. Telefona bakarak gülümsüyor, parmaklarıyla hızlı hızlı ekranda bir şeyler yapıyordu. Onu gülümsetenin muhtemelen kız arkadaşı olduğunu düşünüp kendi meselelerime geri dönüş yaptım. Zaten hep böyleydi. En büyük kahkahamın arasında bile, o gece, aldatıldığım, sevgilimi en yakın arkadaşım dediğim kızla aynı yatakta gördüğüm gece geliyordu aklıma. Hayatta en nefret ettiğim şey haketmediğim halde yaşadıklarımdı. Ve ben kesinlikle bunu haketmemiştim. Hem en yakın arkadaşım hem de sevgilim tarafından ihanete uğramayı. İkisinden de nefret ediyordum. Asıl acıtan kısım kendime yediremiyor olmamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNEXPECTED
FanfictionAkan göz yaşıma engel olamadan arkamı döndüm. Yüzünü görmek bana acı veriyordu. Öfke. Hüzün. Hayal kırıklığı. Bütün duygularım birbirine karışmıştı. Koluma değen eliyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Darcy, seni seviyorum. Lütfen beni dinle..." Demişti...