Bölüm-28

43 5 0
                                    

Harry evden çıktıktan sonra, Niall'ın sorgulayıcı bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Ne yapmalıydım? Ne demeliydim?

Harry'i öyle görmek içimi parçalamıştı. Tanrım, evet. Onu öyle dolu gözleriyle, hayal kırıklığına uğramış bir şekilde görmek birden sarsılmama sebep olmuştu. Ona ne diyecektim? Tek bildiğim o an her şeyin aniden gerçekleşmiş olmasıydı. Darren'ı henüz doğru düzgün tanımıyordum bile! Ama olan olmuştu ve ne kadar harikadır ki, Harold bunlara şahitti.

Evet, gerçekten mükemmel bir ilk öpücük olma konusunda yalan söylemeyeceğim. Ama içimdeki sesin sürekli bunun keşke Harry'le olmuş olmasını hatırlatmasına engel olamıyordum. Çünkü gerçekten de böyle hissediyordum. Onu keşke, sarhoşken o barın arkasında öpmektense, aynı bu şekilde ayık kafayla ve ellerimiz birbirine kenetliyken öpebilseydim. Ah neler düşünüyordum ben böyle? Onun lanet olasıca bir ilişkisi vardı ve ben neler düşünüyordum? Gerçi onu anlayamıyordum da. Evet bir ilişkisi vardı, onu sevdiğini söylediğini de dün gibi hatırlıyordum. Daha doğrusu bunu unutmak mümkün bile değildi. Ama birbirimizden bir türlü uzak duramıyorduk. Ona karşı garip duygularım vardı. Mesela sürekli yanında olmak istiyordum. Onu bir başkasıyla görmek istemiyordum. Çünkü... Çünkü kıskanıyordum ve bu duyguya karşı gelemiyordum. Niall, bu hissin karşılıklı olduğunu iddia etsede, önümde bu iddiayı yalanlayacak bir sürü örnek vardı. Bunlardan biri, Kendall'dı.

Darren'la bu olanlar olmamalıydı. O an aklım neredeydi bilmiyordum ama bunlar olmamalıydı. Peki, Harry neden öyle bir tepki vermişti? Kendimi Niall'ın, Harry'le hislerimizin karşılıklı olduğuna dair söylediklerine inandırabilmeyi çok isterdim...

"Heeey!" Önümde şıklattığı parmaklarıyla kendime gelebilmiştim. Şaşkınca suratıma bakıyor, neler döndüğünü anlamaya çalışırcasına gözlerini kırpıştırıyordu.

"İki saattir seninle konuşuyorum, telefonuna da elli tane mesaj geldi. Darcy bok gibi gözüküyorsun. Neler olduğunu anlatmayı düşünüyor musun?" Başını benim hizama indirmiş, mavi gözleri endişeyle benimkilere bakıyordu.

"Bok gibi hissediyorum, Niall." diyebildim sesimin kısılmasına engel olamadan.

"Bunu görebiliyorum." Kollarıyla beni kendine çektiğinde buna karşı gelmeden ona sarıldım. Ne zaman kendimi kötü ve çaresiz hissetsem, bir Horan sarılışı her şeyi daha iyi yapabilirdi. Çünkü güvende ve huzurlu hissettirirdi.

Kollarından ayrıldığımda beni içeriye, salona doğru yönlendirdi. Aklım hala Harry'deydi ve Niall'a ne anlatacağıma dair tek bir fikrim bile yoktu.

"Seni eve o mu bıraktı?" diye sordu ufak sessizliğin ardından. Başımı hafifçe eğip, parmaklarıma odaklandığımda yavaşça başımı evet anlamında salladım. Kendimi suçlu hissediyordum. Ve sanırım hissetmeliydim de. İçimdeki ses Harry'nin yanına gitmemle ilgili bir şeyler zırvalıyordu. Onunla konuşulması ve halledilmesi gereken çok şey varmış gibi hissediyordum. Öylece yanımızdan giderken ben sadece donakalmıştım. Onu bu kadar kırgın ve dolu dolu hiç görmemiştim. Dur diyememiştim. Hareket bile edememiştim. Ve gitmişti.

"Harry o yüzden mi böyle hayal kırıklığına uğramış gibi çekip gitti?" Hayır, bunun başka bir sebebi vardı...

"Aslına bakarsan, sebebi bu değil." Başımı yavaşça kaldırıp Niall'a baktığımda soran gözlerle beni inceliyordu. Başını 'nasıl yani' der gibi geri çektiğinde yutkundum. Gerçekten söyleyecek miydim?

"Biz... Ah şey... Yani Darren ve ben..."

"Hayır?" Dediğimi anlamış gibi başını iki yana salladığında derin bir nefes aldım.

UNEXPECTEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin