Niall
Üstümdeki yorganı uyuşukça kaldırdım. Uyanmak hiç bu kadar zor gelmemişti. Yavaşça yatağın üzerinde doğrulduğumda pencereden giren güneş ışığı, gözlerimi kısmama sebep olmuştu. Londra'da hava bir süredir güzeldi, güneşliydi. Bu biraz garipti ama kesinlikle bu durumdan şikayetçi değildim.
Ayaklarım yerle temas ettiğinde gerindim. Hala daha uykumu yeterince alamamış gibi hissediyordum.
Telefonumun zil sesiyle komodine doğru uzandım. Arayan Liam'dı.
"Naber İrlandalı?" Dedi her zaman dediği gibi. Sesi oldukça neşeliydi.
"Irkçılık yapmayı kes Lee!" Şakayla karışık ona bağırdığımda hafifçe kıkırdadı.
"Ama İrlandalısın?"
"Ee, sonuç?" Dedim sanki görebilecekmiş gibi gülerek.
"Sonuç, kahvaltı hazırla. Size geliyoruz. Çocukları ben ararım."
"Harika, son dakikada haber vermek neden Payno?"
"Dostum, mükemmel bir kahvaltıya gerek yok, bilirsin." Haklıydı. Bizde düzen denen o şeyden yoktu. Ne bulursak yiyebilirdik.
Telefonu kapatıp yatağın üzerine bıraktım. Gidip Darcy'i uyandırmalıydım ve şu kahvaltı konusunda bana yardım etmeliydi. Dün gece morali oldukça bozuktu ve bu yüzden onu uyandırmak konusunda tereddüt etmiştim. Harry ve o ne olacak, hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim ikisinin birbiri için ne kadar doğru olduğuydu.
"Darcy!" Diye seslendim kapısının arkasından. Hala daha uyuyor olmalıydı çünkü ses vermemişti. Tekrar seslendiğimde yine cevap alamamıştım. Yavaşça kapısını araladım. Başımı içeriye doğru uzattığımda, gördüğümle yerimde donakalmıştım. Bu nasıl olmuştu? Tanrı aşkına bunlar nasıl böyle olmuştu? Harry ne zaman gelmişti?
Darcy kafasını Harry'nin boynuna gömmüş bir şekilde ona sarılarak uyuyordu. Harry'de kollarını Darcy'nin beline sarmış, başını da onun başına yaslamıştı. Bu fazla garip bir durumdu. Hala daha şaşkınca kaşlarımı kaldırmış onları izliyordum. İkisinin de uyanmaya niyeti yok gibi gözüküyordu. Peki ikisinin bu durumundan rahatsız olmuş muydum? Tabiki hayır! İkisi de en yakın dostlarımdı ve az önce de söylediğim gibi, birbirleri için fazla doğruydular. O yüzden bunu sonuna kadar desteklerdim fakat garip olan kısım, nasıl bu durumda oldukları ve olayların bu kadar hızlı nasıl geliştiğiydi. Daha dün gece olanlar böyle düşünmeme sebep olmuştu.
Odamdan gelen telefon sesini duyduğumda kendime gelmeyi başarabilmiştim. Şaşkınlığımı bir kenara bırakıp odadan yavaşça çıktım. Onları uyandırmamak en iyisiydi. Kendi kendime gülümseyerek başımı salladığımda bu hallerinin ne kadar tatlı gözüktüğünü düşünüyordum. Odama vardığımda çalmakta ısrarcı olan telefonuma baktım. Arayan yine Liam'dı.
"Dostum, Lou'yu aradım. Eleanor ve Dani'de gelecek, dönmüşler. Fakat Harry'e ulaşamıyorum." Dediğinde istemsizce kıkırdadım.
"Dün geceden tahmin etmiş olmalı." Dedim hala daha gülerken.
"Bu da ne demek oluyor?" Anlamamış gibi sorduğunda başımı iki yana salladım.
"Harold zaten burada. Darcy'le uyuyorlar. Az önce uyandırmak için odasına girdiğimde farkettim, burada olduğundan haberim yoktu."
"Sen ciddi misin? Ama nasıl?"
"Emin ol, bunu bende merak ediyorum."
Darcy
Yavaşça gözlerimi araladım. Pencereden giren güneş içeriyi aydınlatıyordu. Boynundaki başımı yavaşça kaldırıp yüzüne bakma fırsatını yakaladığımda belimdeki elini sıkılaştırıp, beni kendine biraz daha çekti. Onu bu kadar yakından izleyebilmek inanılmazdı. O çok kusursuzdu. Kirpikleri, her nefes alışverişinde titreşiyordu. Çenesindeki sakalları henüz daha yeni çıkmaya başlamıştı. Cildi o kadar pürüzsüzdü ki... Her şeyiyle mükemmeldi ve onu izlemekten asla sıkılmazdım. Bu biraz sapıkmışım gibi hissettiriyordu ama doğruydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNEXPECTED
FanfictionAkan göz yaşıma engel olamadan arkamı döndüm. Yüzünü görmek bana acı veriyordu. Öfke. Hüzün. Hayal kırıklığı. Bütün duygularım birbirine karışmıştı. Koluma değen eliyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Darcy, seni seviyorum. Lütfen beni dinle..." Demişti...