Ağırlaşan göz kapaklarımı zorlukla açtım. Başım ağrıdan neredeyse çatlamak üzereydi. Dün geceyi hatırlamaya çalıştım. Fakat pek başarılı olamamıştım. En son hatırladığım şey yerimden kalkıp tuvalete giderken, etrafımda çılgınlar gibi dans eden insanlardı. Devamı ise henüz yoktu. Yavaş hareketlerle yerimde doğruldum. Elimi başıma götürüp yüzümü ekşittim. Neden bu kadar içmiştim?
Hayatımda ilk defa kör kütük sarhoş olmuştum.
Pişman olacağım şeyler yapmamış olmayı dilerken banyoya ilerledim. Üzerimde hala dün geceki elbisem vardı. Makyajım akmıştı ve saçlarım birbirine girmişti. Şu anki halim, konuşmama gerek kalmadan dün geceyi açıklıyordu. Çalan telefonumla, aynayla kesişmeyi bırakıp odama geri döndüm."Efendim?"
"Tatlım! Nasılsın?" Geceden kalma, ve başım çatlıyor.
"Sanırım iyiyim, sen nasılsın anne?" Sesim oldukça yorgun çıkmıştı.
"Seni özledim bebeğim. Onun dışında her şey güzel."
"Ben de özledim." Dedim yüzümde oluşan hafif gülümsemeyi engelleyemeden.
"Sesin yorgun geliyor, iyi olduğuna emin misin?" Dedi merakla. Dün gece sarhoş olduğumu söylemeli miydim?
"Dün biraz eğlenmeye gittik de." Dedim söylememeye karar vererek. İçmem hoşuna gitmezdi.
"Hardy'le neler oluyor?" Diye sordu kıkırdarken.
"O Harry anne..." Dedim gülüp sanki görecekmiş gibi başımı iki yana sallarken.
"Ah neyse işte, anlatsana!"
"Onun sevgilisi var ve ımm şey biz arkadaşız." Dedim elimi saçlarıma daldırırken. Bu konuyu konuşmayı sevmiyordum.
"Kapatmalıyım anne, seni seviyorum ." Dedim. Üzerimi değiştirip şu pasaklı görüntümden kurtulmalıydım.
"Pekala tatlım, ama benden kaçamazsın. Seni seviyorum, görüşürüz!"
Telefonu kapatıp, üzerimdeki elbiseyi çıkardım. Daha rahat bir şeyler giydikten sonra dağılan saçlarımı düzeltip, akmış makyajımı sildim. Başımın ağrısı hala geçmemişti ve kahveye ihtiyacım olduğunu düşünerek, aşağı indim. Niall salonda oturmuş, önünde duran defterine bir şeyler karalıyordu. Geldiğimi farkettiğinde başını kaldırıp gülümsedi.
"Günaydın Ni." Kalemi defterin üzerine bırakıp gerildi.
"Günaydın prenses. İyi misin?" Diye sordu dün geceyi kastederek.
"Başımın ağrısı dışında, evet. Sanırım iyiyim." Dedim.
"O kadar içmemeliydin."
"Dün gece neler oldu?" Diye sordum merakla.
Bir şeyler hatırlıyordum evet. Harry, Kendall'ı sevdiğini söyleyip beni öpmeye kalkmıştı. Ona zar zor karşı koyabilmiştim. Daha sonra da Kendall'ı alıp yanımızdan ayrılmıştı. Sonrası ise kesik kesik aklımdaydı. Sağlam içmiştik."Merak etme rezil olmadın. Harry Kendall'ı aldıktan sonra sinirden kudurup içtin." Dedi kıkırdarken.
Güzel, rezil olmamıştım.
"Neden sinirlendin Darc?" Hala daha gülümsüyordu. İmalı bakışlarına göz devirip, kahve yapmak adına mutfağa yöneldim. Resmen benimle eğleniyordu!
Dün gece barda;
Harry"Hadi seni içeriye bırakayım." Dedim ayakta durmakta zorlanan Darcy'e bakarak. Gözleri kapanmamak için zor dururken, hafifçe başını salladı. Belinden tutup yürümesine yardım ederken iyice göğsüme sokuldu.
Çocukların yanına geldiğimizde Niall merakla bize döndü.
"Nerede kaldın Darcy? Ve senin burada ne işin var dostum, gitmemiş miydin?"
"Geri döndüm, Darcy'le konuşmalıydım." Dedim onun anlayabileceği bir şekilde göz kırparken.
"Hmm. Demek öyle." Dedi Louis. Darcy'i Niall'ın yanına oturttuktan sonra, kafasını direk omzuna yaslayıp uykuya dalmıştı bile. Tanrım çok masumdu...
"Eğer Darcy yarın sorarsa, benim bu gece geri dönmüş olduğumu söylemeyin." Dedim. Darcy barın arka kapısında olanları hatırlayıp, pişman olmamalıydı. Kendine kızmamalıydı.
"Neden?" Dedi Liam anlamamışça bakarken.
"Lütfen çocuklar. Sadece söylemeyin işte." Dedim kararlılıkla. Onaylarcasına homurdandılar.
Yanlarından ayrılıp barın arka kapısından çıktım. Burada patlayan flaşlar ve size soru soran insanlar yoktu. Bara neden geri döndüğüme dair dedikodular yayılmasın diye arabamı buraya bırakmıştım.
Yüzümdeki gülümsemeye engel olamıyordum. Bu gece hayatımın en güzel gecesiydi. Cebimden anahtarımı alırken arkamda duyduğum sesle duraksadım.
"Hey! Popstar bozuntusu." Gözlerimi devirirken, tanıdık sese doğru döndüm. Alex... Bıkmamıştı. Dayak yemekten, gerçekten bıkmamıştı.
"Ne vardı?" Dedim derin bir nefes verirken.
"Kavga etmeye gelmedim. Konuşmalıyız." Dedi adımlarını bana yaklaştırırken. Garip bir şekilde savunmasız duruyordu.
"Dinliyorum." Dedim kollarımı birbirine dolarken.
"Darcy'e değer veriyorsun değil mi?" Dedi gözlerini kaçırırken. Tam karşımda duruyordu. Boylarımız neredeyse aynıydı.
"Evet. Hem de çok." Söylediklerimi başımla onayladım.
"Ben kötü bir adam olmak istemedim. Ben onu çok sevdim ve geri dönüşü çok zor olan hatalar yaptım." Sıkılarak verdiği nefesinden sonra devam etti.
"Onu geri kazanmayı denedim. Çok yanlış yollarla denedim, biliyorum. Başaramadım. Görebiliyorum o da sana değer veriyor." Bu konuşmaları beklemiyordum. Samimiyetinden emin olamıyordum. Devam etmesi için başımı salladım.
"Onun daha fazla üzülmesine izin verme." Dedi elini ensesine götürerek. İstemsizce ağzımdan bir kahkaha çıktı. Ciddi olamazdı. Sanki onu eve kilitleyip az kalsın tecavüz edecek olan o değilmişçesine gelmiş karşımda konuşuyordu. Hala daha hatırladıkça karıncalanıyordum ve şu an dalmamak için kendimi zor tutuyordum.
"Bitti mi?" Dedim. Yüzümde hala alaylı gülümsemem vardı.
"Bir şey daha var." Kaşlarını çatmış yere bakıyordu.
"Neymiş?"
Elini cebine götürdü.
"Bunu ona ver. Gitmeden önce almayı unutmuş. Ama ihtiyacı olacaktır." Dedi. Avucumun içine bıraktığı kolyeye baktım. Zincire geçirilmiş bir yüzüktü. Evlilik yüzüğüne benziyordu.
"Anlamı ne?" Dedim başımı kolyeden kaldırıp ona bakarak.
"Babasının yüzüğü. Darcy onu çok küçükken kaybetti... O günden beri bunu takmadığı bir gün bile yok. Babasına çok bağlı olduğunu biliyorum. Bunu ona verebilir misin?" Darcy bundan hiç bahsetmemişti. Gerçi ne zaman bahsedecekti ki... Kolyenin olduğu avcumu sıkıp, dudaklarımı birbirine bastırdım. Başımı onaylarcasına salladığımda, yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Babasını kaybetmiş olması, küçük yaşında onu çok sarsmış olmalıydı. O an onu asla yalnız bırakmayacağıma ve üzülmesine izin vermeyeceğime dair kendime söz verdim.
"Ondan uzak durmalısın." Dedim kararlılıkla. Darcy'e yaklaşmamalıydı. Onu yeterince param parça etmişti zaten.
"Merak etme, daha fazla üzmeye niyetim yok." Dedi içimden geçirdiklerimi duymuşçasına.
"Güzel. Bittiyse, gitmeliyim." Dedim. Başını salladığında arkamı dönüp arabama ilerledim.
"Sağol dostum!" Diye seslendi.
Kapımı açtığımda duraksadım. Sırtım ona dönükken cevapladım.
"Hala dost değiliz." Histerik kahkahası kulaklarıma dolarken arabama bindim. Derin bir nefes verip arabayı çalıştırdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNEXPECTED
Fiksi PenggemarAkan göz yaşıma engel olamadan arkamı döndüm. Yüzünü görmek bana acı veriyordu. Öfke. Hüzün. Hayal kırıklığı. Bütün duygularım birbirine karışmıştı. Koluma değen eliyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Darcy, seni seviyorum. Lütfen beni dinle..." Demişti...