Harry
"Dostum, birazdan burada olur zaten. Artık şuraya gelsen?" Diye seslendi Niall oturduğu yerden.
Gördüğüm karşısında donakalmıştım. Gözlerimin yandığını hissedebiliyordum. Onun için bu kadar basit miydi?
Kapının kilidinin yavaşça açılmasıyla kendime geldim. Muhtemelen gözlerim kıpkırmızı olmuştu. Ve işte Darcy... Karşımda duruyordu. Yüzündeki ifadeyi anlamak zor değildi. Hayal kırıklığı, pişmanlık, üzüntü... Hepsi bir aradaydı.
"Harry..." Sesi o kadar fısıltıyla çıkmıştı ki. Az önce gördüklerimi, görmemiş olmayı dileyerek başımı eğdim.
"Sonunda geldin Dars!" Niall yanımıza gelmişti.
Hissettiğim sinir, yerini hayal kırıklığına bırakmıştı. Bunu hissetmeye hakkım var mıydı bilmiyorum. Tek bildiğim, onu kimseyle paylaşmak istemediğimdi. Bu hisse anlam veremiyordum. Daha önce kimseye karşı hissetmediğim türden şeylerdi. Kıskanmış mıydım? Belki. O barın arka kapısında, beni öptüğü zaman aklımdan bir türlü çıkmıyordu. O sarhoştu. Ayık olduğunda beni böyle öper miydi diye düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi.Büyük ihtimalle iki güne kalmadan o Darren denen herifle çıkacaklardı. Bunun düşüncesi bile içimi yakıyordu. Ayrıca ne kadar da hızlıydı bu çocuk böyle?
"Sizin neyiniz var böyle?" Dedi Niall bir ona bir bana bakarak.
Gitmeliydim. Biraz buradan uzaklaşmalıydım. Onu suçlayamazdım. Benden uzak duracağını, ilişkimin arasına girmek istemediğini söylemişti. İlişkim... Böyle düşünmekte haklıydı da. Bunun tek sorumlusu bendim. O sadece hayatına kaldığı yerden devam ediyordu.
"Hi-hiç. B-ben gitmeliyim." Tanrım kekelemiştim... Niall'sa kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Ters bir şeyler olduğunun farkındaydı. Fakat hiçbir şey görmemişti. Bunu ona ben de söyleyemezdim. Ne diyecektim? "Ah, az önce şu Darren denen piçle Darcy öpüşüyordu ve ben de bunu HD kalitesiyle izliyordum. Şimdi izninizle, kırılan hayallerimi onaracağım." Mı? Hadi ama...
Niall soran bakışlarını ikimiz arasında gezdirirken, yavaşça kapıya yürüdüm. Kapıyı açtığımda yüzüme vuran ılık rüzgar biraz olsun rahatlamama sebep olmuştu. Gözlerimin hala yandığını hissedebiliyordum. Derin bir nefes aldım.
"Görüşürüz." Diyebildim sadece Niall'a bakarak. Gözlerimi onunla buluşturamıyordum. Yüzüne bakamıyordum.
Niall endişeli gözüküyordu fakat ben başımın çaresine bakabilirdim. Annemle konuşmalıydım. Bana en iyi o yardım edebilirdi, beni en iyi o anlayabilirdi.
Çalan telefonum beni düşüncelerimden ayırdığında, çoktan arabama binmiştim. Arayan bilin bakalım kimdi... Ah evet, doğru cevap. Kendall...
Telefonu açıp yavaşça kulağıma götürdüm.
"Efendim Kendall?"
"Seni merak ettim. Neredesin? Senin evindeyim ve seni bekliyorum." Son sözlerindeki imayı anlayabilirdiniz ve tanrım... Evimin anahtarını ona vermekte büyük aptallık etmiştim.
"Birazdan gelirim." Sesim mırıltı gibi çıkmıştı.
"Sen iyi-"
Hayır.
"Evet." Dedim sözünü bölerek.
İyi değildim.
"Pekala."
Daha fazla Kendall'a haksızlık edemezdim. Ona karşı, onun bana beslediği duygulardan beslemiyordum. Sadece takılıyorduk. Ama onun saf duygularından haberim vardı. Onu daha fazla yanımda tutamazdım. Ve Darcy'le hiçbir şey yoluna girmiyordu. Bir ilişkim olduğu için. Darcy bu ilişkiyi bozmamak için benden uzaklaşmıştı. Ve ah, bir başkasıyla öpüşmüştü.
Telefonu kapattığımda sıkılarak bir nefes verdim. Her şey karmakarışık geliyordu. Canım yanıyordu. Direksiyondaki ellerim, sıkmaktan bembeyaz olmuştu.
Evin garajına girdiğimde, Kendall bahçedeki koltuklara uzanmış beni bekliyordu. Arabadan indiğimde hızla yerinden kalkıp bana doğru koştu. Ellerini boynuma sarıp, dudaklarıma ufak bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi. Kocaman gülümsemesiyle bana bakıyordu. Ben nasıl yapacaktım?
"Konuşmalıyız." Dedim başımı eğerek.
"Sorun ne Harold?" Harold... Bunu Darcy, sürekli söylerdi ve doğrusu bu, o söylediğinde hoşuma giderdi.
Başımı tekrar kaldırdığımda hafifçe öksürdüm. Yüzündeki gülümseme, yerini endişeye bırakmıştı. Garajın önünde durduğumuzu farkederek, içeri girmemiz için başımla evi işaret ettim.
Eve geçtiğimizde, vücudum kaskatı olmuştu. Hala nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum.
"Hadi, Harry." Dediğinde daldığımı farketmemiştim bile. Kısa süreli sessizlikten sonra konuşmaya başladım.
"Pekala... Ben... Ben ayrılmak istiyorum." Tanrım... Bu beklediğimden hızlı bir giriş olmuştu.
"Ne?" Şaşkın ve hayal kırıklığıyla bakan gözleri benimkileri bulduğunda, yavaşça omuzlarımı kaldırdım.
"Olmuyor, yapamıyorum."
Hızla başını iki yana sallamaya başladığında gözleri dolmuştu bile.
"Hayır, hayır, hayır Harry. Bu olmayacak biliyorsun değil mi? Biz ayrılmayacağız." Sesi titremişti. Yavaşça yutkunduktan sonra tam ağzımı açacağım sırada konuşmaya devam etti.
"Onun yüzünden değil mi?" Bağırmıştı. Ve bana bağırması hoş değildi. Fakat şu an bunun tartışmasına girmeyecektim. Gözlerimi kaçırdım.
"Biliyordum... En başından beri oydu..." Bu sefer ağlamaya başlamıştı. Fakat az öncekine oranla sesi daha sakin çıkmıştı.
"Üzgünüm Ke-"
"Hayır, değilsin! Lanet olsun, seni çok sevdim..." Konuşmama izin vermeden devam etmişti. Sonlara doğru sesi iyice kısılmıştı. Söyledikleri beni delip geçmişti. Çünkü az önce bir insanı param parça etmiştim. Ama böyle olması gerekiyordu. Çünkü bu ilişki biraz daha devam etseydi, ben param parça olacaktım. Çünkü aklımda sadece Darcy vardı...
"Ben özür dilerim... Sevgine gereken karşılığı veremediğim için."
"Beni hiç sevmedin mi?" Diye sorduğunda hiçbir şey diyememiştim. Hiçbir şey.
"Ah, pekala." Alayla güldüğünde, masanın üzerindeki çantasını aldı. Elinin tersiyle göz yaşlarını sildikten sonra kapıya doğru yürüdü. Bense olduğum yerde donakalmıştım. Onun kalbini kırmıştım. Ama bunu kırmadan yapmanın başka bir yolu yoktu sanırım.
"Size mutluluklar." Akan makyajını umursamayarak alayla gülümsedi ve sinirle açtığı kapıdan çıktı.
Ve işte. Bitmişti. Bitmesi gerekiyordu ve bitmişti. Şimdi yalnızlığımda boğulabilir, Darcy hakkında ne yapacağımı düşünebilirdim. O çocuktan uzak durmalıydı ve ben bir şekilde bunu sağlamalıydım. Çünkü bu gün gördüklerimin beni bu hale sokmasının tek bir açıklaması vardı. Evet her geçen gün ona biraz daha bağlanıyordum, bu doğruydu. Fakat iş artık bağlanmaktan çıkmıştı. Daha önce kimseye karşı hissedemediğim bir şeyi hissediyordum yavaş yavaş. Aşkı...
İlk gördüğümde o bunu başarabilmişti. Beni etkisi altına sokmayı başarabilmişti. İçimdeki ses sürekli yanımda olmasını istediğini söylüyordu. Sürekli onu korumam gerektiğini hatırlatıyordu. Bu sefer uzak durmasına izin vermeyecektim. Veremezdim. Uzak durması için artık bir engel de yoktu. Darren. Tanrım evet Darren... O sorunda ortadan kalkacaktı. Beraber olmalarını istemiyordum. Ve olmamaları için elimden geleni yapacaktım. Belki bencilce düşünüyordum evet, ama kimsenin onun yanından geçmesini bile istemiyordum. Bu neydi? Saplantı mı, aşk mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNEXPECTED
Fiksi PenggemarAkan göz yaşıma engel olamadan arkamı döndüm. Yüzünü görmek bana acı veriyordu. Öfke. Hüzün. Hayal kırıklığı. Bütün duygularım birbirine karışmıştı. Koluma değen eliyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Darcy, seni seviyorum. Lütfen beni dinle..." Demişti...