Bölüm-24

41 5 2
                                    

Multimedya: Darren Manfred

Sarışın kız kahveleri teker teker karton kutuya yerleştirirken telefonumu kontrol ettim. Evde yeterince sıkıldıktan sonra stüdyoya, çocukları ziyarete gitmeye karar vermiştim. Ve giderken de hepsine kahve götürmenin iyi bir fikir olabileceğini düşünmüştüm. Bu aralar fazla yoruluyorlardı.

Kızın uzattığı kutuyu alırken hafifçe gülümsedim. Arkama dönmemle sert bir şeye çarpmam bir oldu. Kahvelerin dökülmemiş olduğunu umarak kafamı kaldırdım. Kahverengi dağınık saçları ve koyu gözleriyle mükemmel uyum içinde olan çocuk endişeyle bana bakıyordu.

"Afedersin, umarım kahvelerini dökmemişimdir." Yüzünde büyüyen gülümsemesini hayranlıkla izlerken kafamı yavaşça iki yana salladım. Şu an utanç verici göründüğümden şüphem yoktu... Ve kesin yine kızarmıştım.

"Ah hayır, dökmedin. Sorun değil." Diyebildim en sonunda gülüşüne aynen karşılık vererek.

"Darren. Darren Manfred." Uzattığı elini hafifçe sıktım.

"Darcy Dean."

"Seni tanıyorum, sanırım." Dedi kaşlarını çatarak. Buna şaşırmamıştım. Muhtemelen daha önce görmüştü. Çocuklar sağolsun artık birçok insan da beni tanıyordu.

"Harry Styles'ın kız arkadaşı?" Sorarcasına kaşlarını yukarı kaldırmıştı. İşte bu garipti. Gerçekten insanlar ikimizi sevgili mi sanıyordu? Hemde Kendall varken?

"Sadece arkadaş diyelim." Dudaklarını birbirine bastırmış bana bakıyordu.

"Hey müsait misin?" Diye sordu aniden. Tanrım mimikleri o kadar güzeldi ki... Hayranlıkla onu izleyebilirdim. Ama gerçekten, Harold kadar kusursuz değildi. Harold gördüğüm en mükemmel kişiliğe ve en kusursuz hatlara sahip insandı. Her neyse...

"Ah aslında arkadaşlarımın yanına gidecektim." Dedim elimdeki kahveleri göstererek.

"Pekala sorun değil, ama bir şey isteyebilir miyim?" Yüzüne yayılan gülümseye odaklandım. Dişleri o kadar beyazdı ki!

"Nedir?" Gülümsemesine aynen karşılık verirken, utanarak başını eğdi.

"Numaranı istesem?" Elini ensesine götürmüş, kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu. Bu haline gülümsedim. Biraz şaşırmıştım fakat bence sorun değildi. Yeni insanlar tanımaktan zarar gelmezdi. Ayrıca hoş birine benziyordu. Hemde fazlasıyla.

"Olur, pekala." Bunu bekliyormuş gibi elini arka cebine götürdü. Çıkardığı telefonunun kilidini açtıktan sonra bana uzattı. Kendi numaramı tuşlayıp kaydettikten sonra telefonunu geri verdim.

"Teşekkürler." Bana içten bir gülümseme bahşettikten sonra artık gitmem gerekiyor diye düşündüm.

"Önemli değil, ah ben gitmeliyim."

"Pekala, umarım tekrar görüşürüz. Seni ararım?" Dedi sorarcasına.

"Olur, görüşürüz." Hafifçe sırıtıp kapıya yöneldim.

Harry

"Hayır, Kendall sonra konuşsak? Stüdyodayım." Derin bir nefes alıp sakin kalmayı deniyordum. Kendall, geçen gece bara dönüp dönmediğimi soruyordu. Ben de döndüğümü söylememekte kararlıydım. Çünkü bu yüzden bir kavgayı çekemezdim.

"Umarım dönmemişsindir. O kızdan nefret ettiğimi biliyorsun. Aynı ortamda bile bulunmanızı istemiyorum."

"Daha sonra görüşürüz, Kendall." Dedim ve telefonu kapattım. Yoksa sinir krizi geçirecektim. Darcy benden uzak durma kararı almıştı. Sırf Kendall'la ilişkimin arasına girmek istemediği için. Yanlış anlaşılmalara sebep olmak istemediği için. İşte Darcy bu kadar düşünceliydi. Kendall'sa yalnızca kıskançlıktan kudurmayı biliyordu. Ne zaman bir araya gelsek söylediği tek şey, 'o kızdan uzak duracaksın.' dı. Ona 'o kız' diye hitap etmesi bile sinirime dokunurken, habire ondan uzak durmamı söylemesi kriz derecesine getiriyordu. Ama sadece kendime kızıyordum. Kendall'a giden bendim. Bana hiçbir zaman hayır diyemeyeceğini bildiğim için ona gitmiştim. Aşık olmaktan kaçmak için, saçma bir düşünceyle ona gitmiştim. Ama bu kaçtığım duyguları hissetmeme engel olmamıştı. Ben yine de Darcy'e bağlanmıştım. Hatta bu artık bağlanmaktan da öte bir şeydi. Daha önce hiç kimseye karşı hissetmediğim bir duyguydu. Onu ne zaman görsem ürperiyordum. Ve onu şimdiden özlemiştim. Konuşmuyorduk. Görüşemiyorduk. Uzak durmayı tercih ediyordu. Ve kim bilir nasıldı. Halinden memnun muydu?

"Harry?" Dedi arkamdaki ses. O ana kadar, büyük camlardan dışarıya baktığımı farketmemiştim bile. Öylece dalmıştım.

Louis endişeli bir şekilde bana bakıyordu.

"Dostum, çok dağılmış gözüküyorsun. Darcy'le konuşmamı ister misin?"

"Hayır. Hayır, buna gerek yok."

"Ne düşünüyordun?" Diye sordu sanki cevabını bilircesine.

"Darcy. Onun için anlam ifade etmiyorum ama o benim aklımdan çıkmıyor." Dedim ellerimi saçlarıma daldırırken.

"Hayatında biri varken ne demesini bekliyordun?" Haklıydı.

"Sence gerçekten tüm sorun Kendall'mı?"

"Evet dostum." Dedi Niall yanımıza geldiğinde.

"Çok istediği için senden uzak durmuyor. Kaç gündür odasından çıktığı yok Harry. Hislerinizin karşılıklı olduğunu düşünüyorum."

Söylediklerini kafamda tekrar tekrar tartıyordum. Bu durumdan demek o da memnun değildi.

"Ayrıca birazdan buraya gelecek." Diye ekledi.

"Ciddi misin?" Dedim başımı aniden kaldırıp Niall'a bakarak. Hafifçe başıyla onayladıktan sonra göz kırparak gülümsedi.

"Bu arada öpüşmelerinizi biliyorum pis herif." Dedi omzuma vurarak. Louis'le beraber büyük ihtimalle kızarmış olan yanaklarıma kıkırdıyorlardı.

"Çocuklar, Darcy geldi! Hey kahve de getirmiş! Tanrım bu kız harika!" Diye seslendi Liam içeriden.

Bu biraz gerilmeme sebep olmuştu. Darcy'i özlediğimi söylemiştim değil mi?

Niall ve Louis önden giderken peşlerinden onları takip ediyordum. Ne zaman gerilsem yaptığım gibi parmaklarımdaki yüzüklerimle oynuyordum. Geniş koltukların olduğu alana vardığımızda duraksadım. Niall ve Lou biraz daha ilerlediklerinde Darcy koşarak Niall'ın boynuna atladı. Niall, Darcy'i sarıp, hafifçe kaldırarak etrafında döndürdükten sonra tekrar yere indirdi. Lou'la da sarıldıktan sonra bakışları beni buldu. Yüzündeki gülümseme yavaşça giderken tekrar gülümseyip eliyle 'merhaba' işareti yaptı. O kadar resmiydi ki. Bu canımı yakmıştı. Gülümsemesine karışılık verdiğimde elindeki kahveleri masaya koydu. Yanlarına gidip tekli koltuğa oturdum. Darcy kutudaki kahveleri çıkardı. Kendikimi aldığımda bakışları tekrar beni buldu.

"Teşekkür ederim." Dedim içten bir gülümsemeyle.

Cevap vermeden sadece gülüşüme karşılık vermişti. Böyle mi olacaktık yani? Bu kadar soğuk mu olacaktık?

"Ah, Liam! Bir şarkı vardı geçen üstünde çalışıyorduk ya dostum. Aklıma bir kaç söz geldi gidip onları ayarlasak?" Dedi Lou imalı bir şekilde sırıtırken. Bu kadar güzel saçmalanamazdı, tebrikler Lou!

"Acelesi yok Lou." Liam anlamamışça bakıyordu.

"Acelesi var. Bilemiyorum ilham perilerim gitmemeli." Dedi Louis Niall'ı dürterken.

Amaçlarını anlamışçasına gülerken başımı eğdim. Elimdeki kahvenin kapağıyla oynuyordum. Bizi yalnız bırakmaya çalışıyorlardı ve bunu eminim ki Darcy'de anlamıştı.

"Evet acelesi var." Dedi Niall ayağa kalkıp. Liam sonunda anladığında kalkarak diğerlerinin peşine takıldı. Ve işte. Yalnız kalmıştık.

UNEXPECTEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin