Multimedya: Darcy Dean
"Ah hadi ama Niall..." Dedim koltuğumda ceset gibi yatan Niall'a bakarak. Dün gece hiç de muhteşem şeyler yaşadığımı söyleyemezdim aslında. Ne mi olmuştu? Eski sevgilim olacak piç kurusu beni aldatmıştı... Tanrım, hala aklıma geldikçe hem sinirden hem de üzüntüden kuduruyordum. Ve nasıl sakinleştim diye sorarsanız da bunu en yakın arkadaşım Bay Horan'a borçluyuz. Sabaha kadar ağlamamı durdurmak için aklınıza gelebilecek her türlü şaklabanlığı yapmıştı ve en son işe yaramadığını anladığında göğsünde ağlıyordum. Bütün gece 'ben bunu haketmedim' temalı böğürmelerim onu sıkmış olmalıydı. Hatta belki Londra'dan kalkıp buraya geldiğine bile lanet etmiş olabilirdi. Ama biz böyleydik işte, bebekliğimden beri tanıdığım insanı zor anında ne ben yalnız bırakabilirdim ne de o beni bırakırdı. Dostluk bu değil miydi zaten?
"Ah günaydın prenses." Dedi açmakta zorlandığı gözlerini ovuşturarak. Bu haliyle çok tatlı göründüğünü söylemeden edemeyeceğim. "Hey bu ara bir planın var mı senin?" Diye sordu üstündeki battaniyeyi iterken. Tanrım yine neyin peşindeydi. "Ah hayır, neden sordun?"
"Seni Londra'ya götüreceğim." Dedi. Yüzündeki gülümseme büyürken şaşkınca Niall'a baktım.
"Sen ciddisin?" Dedim sorar gibi.
"Evet prenses, düşündüm de seni çocuklarla tanıştırayım. Hem çok eğlenceliler, kafan dağılır."
Ah pekala. Londra...
"Hey bir dakika?"
"Sorun ne Darcy?" Muhtemelen şu an yüzümdeki şaşkın ifadeye gülüyordu.
"Şey... Beni diğerleriyle mi tanıştıracaksın?"
"Evet. Seni merak ediyorlardı hem."
Yavaşça boynumu kaşıdım. Fikri sevdiğimi söylememe gerek var mıydı? Kafamla onaylarken gülümsedim. Kafamı dağıtmak açısından bunun iyi geleceğini biliyordum. Ki Niall da öyle düşünmüştü belli ki.
"Pekala, ben şu yarattığım dağınıklığı toplarken sen de muhteşem pankeklerinden yapabilirsin?" Dedi kıkırdayarak.
"Evet, tamam." Dedim gülümsemesine aynı şekilde karşılık vererek. Oturduğum yerden kalkıp mutfağa doğru yürümeye başladım."Tanrım, bu pankeklerin hepsini yiyebilir miyim? Bu işi Ellie teyzeden kaptığını hepimiz biliyoruz Bayan Dean..." Dedi ağzındakileri çiğnemeye çalışırken. Normalde bir insanın ağzı doluyken konuşması ne kadar itici olur bilirsiniz. Ama bunu Niall yapınca gayet sempatik durduğuna 10 Euro'suna bahse girerim.
"Hey asıl annem benden öğrendi!" Dedim nutella bulaşmış parmaklarımı temizlerken. Niall bana 'hıhı kesin' bakışını atarken gülümseyerek kafamı iki yana salladım. "Annen demişken, Londra için onunla konuştun mu?" Diye sordu ciddi bir havaya bürünerek. "Pekala, sen şu yarattığım dağınıklığı toplarken ben de annemle konuşayım?" Dedim bilmiş bilmiş gülümserken. Gülerek devirdiği gözleri bana şu an 'bu işten nefret ediyorum' der gibi bakıyordu. Omuz silkerek masadan kalktım ve annemi aramak için telefonumu almaya, odama yürüdüm.Uzun süreli, ağlamalı ve özlem gidermeli bir konuşmadan sonra telefonu kapattım. Üzüntülerimi anneme anlatmak beni her zaman rahatlatırdı. Çünkü beni en iyi o bilir, nasıl yardım edeceğini ne diyeceğini iyi bilirdi. Niall'ın Londra fikrinin bana iyi geleceğini o da söylemişti. Elimdeki telefonu arka cebime yerleştirdikten sonra bir kaç dakika oturduğum yerde boş boş etrafa bakındım. Aldatıldığım gerçeği içimi paramparça ediyor ve bu gözlerimin dolmasına sebep oluyordu. Nasıl atlatacağıma dair bir fikrim gerçekten yoktu. Sonunda boğazımdaki yumruya engel olamayıp kendimi serbest bıraktım. Belki de dün geceden beri bu bininci serbest bırakışım falandı.
Kapımın sertçe açılmasıyla gözyaşlarımı sildim. Niall oturduğum yerde dizlerimin önüne çökerek yavaşça çenemi tutup kafamı kaldırmamı sağladı. "Niall..." Diyebildim sadece. Yine o iğrenç duygular içindeydim. "Ah Tanrım... Ağlama prenses..." Diyerek bana sımsıkı sarıldı. "Biliyorum, zor. Seni tam olarak anlayabilmek de çok zor. Ama yanında olmaya çalışıyorum güzelim. Bak buradayım, ağlama lütfen. Hadi eşyalarını toparlayalım bak çok güzel olacak her şey..." Dedi saçlarımı okşarken. Kafamı kaldırıp onunda dolmuş gözlerine baktım. Yavaşça kafamı salladım. "Hey Niall... Ben teşekkür ederim." "Her şey için." Bana iç ısıtan bir gülümseme bahşettikten sonra elimden tutup ayağa kalkmama yardım etti. "Yeter ki ağlama sen." Dedi gözyaşlarımı silerken. Hafifçe gülümseyerek karşılık verdim. Niall sahip olduğum en iyi dosttu. Ne olursa olsun, her zaman.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNEXPECTED
FanfictionAkan göz yaşıma engel olamadan arkamı döndüm. Yüzünü görmek bana acı veriyordu. Öfke. Hüzün. Hayal kırıklığı. Bütün duygularım birbirine karışmıştı. Koluma değen eliyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Darcy, seni seviyorum. Lütfen beni dinle..." Demişti...