Harry'nin odama kadar getirdiği kahvaltı ve yaptığı mükemmel pankekler sayesinde güne güzel başlamıştım. Uzun süredir ilk defa kendimi iyi hissediyordum ve az sonra beraber alışverişe çıkacaktık. Bunun iyi geleceğinden emindim ve Londra'da geldiğimden beri ilk defa güneşliydi.
"Aşağıda seni bekliyor olacağım."
Sesiyle kafamı nutella bulaşmış parmaklarımdan kaldırdım ve ona baktım. Gülümsüyordu. Gülümsemesine içten bir karşılık verdim.
"Teşekkürler Harry, hemen hazırlanırım."
"Her zaman."
Çok centilmence davranıyordu. İyi niyetinden şüphem yoktu ve anladığım kadarıyla halime üzülmüştü ve yardım etmeye çalışıyordu...
Dizlerimdeki tepsiyi alıp yavaşça ayağa kalktı. Kapıya doğru yürürken bende yerimde doğruldum. Aralık kapıyı omzu yardımıyla daha da açtıktan sonra bana dönüp tekrar iç ısıtan bir gülümseme bahşetti.Buraya geleli daha çok az olmasına rağmen dönmek hiç istemiyordum. Oraya döndüğümde eski anıların ve yaşanmışlıkların tekrar beni içine çekmesinden korkuyordum ve burası bana iyi gelmişti bile.
Giyinip hazırlandıktan sonra hafif yaptığım makyajımla son kez aynaya baktım. Harry'i bekletmemeyi deneyerek elimden geldiğince hızlı kıyafet seçimimi yapmıştım ve şu an tam anlamıyla hazırdım. Çantamı da aldıktan sonra hızla merdivenleri indim. Kapının eşiğine yaslanmış telefonuna bakarak gülümseyen Harry beni görünce birden kafasını kaldırdı. Gülümsemesi daha da büyüdü ve baştan aşağı süzdüğünü farkettiğimde kıpkırmızı kesildiğime yemin edebilirim. Tanrım şu kızarma sorunsalına bir çözüm bulmalıyım...
"Sevgilin beni alışverişe çıkarmana kızacak." Dedim. Tüm o telefona bakarak gülümsediği zamanları düşünüp, bir kız arkadaşı olduğu konusunda karara varmıştım.
"Ah o öyle şeylere takılmaz." Dedi. Gülmemek için kendini zor tutuyor gibi bir hali vardı. Ve evet, doğru tahmin etmiştim.
Kapıyı açtı ve başıyla haydi diye işaret yaptı. Hareketine karşılık bende dışarı çıktım.
Arabayı ıssız bir yerde durdurduğunda bunun olası bir hayran baskınından dolayı olabileceğini düşündüm. Arabadan inip bir kaç sokak döndükten sonra alışveriş merkezinin arka kapısındaydık.
"Merak etme yasadışı bir iş yapmıyoruz, haberleri var."
Kıkırdayarak kafamı salladım. Bize açılan kapıdan içeri girdik ve işte alışveriş merkezindeyiz!
Aklınıza gelebilecek her mağazının altını üstüne getirmiştik ve bunu yaparken emin olun Harry'de benim kadar zevk alıyordu. Bir ara kostüm mağazasına girip saçma kostümlerle birbirimizi eğlendirdik bile! Saçma çektiğimiz fotoğraflar bir yana Harry'nin tarzı bayağı hoşuma gitmişti. Arada kaldığım elbiseler konusunda yardım etmişti ve kararı beraber vermiştik. Normalde erkeklerin alışverişten sıkıldığını düşünenlerdenim. Fakat Harry ya oldukça sabırlıydı ya da çoğu erkeğin aksine alışveriş yapmaktan zevk alıyordu. Bana kalırsa ikinci! En son yorulduğumuzu farkedip bir kafede oturma kararı aldık. Tüm bu süre boyunca Harry'i tanıyıp yanına gelen kimse olmadı mı diye sorarsanız, ah evet oldu. Benim için ilginç bir deneyimdi açıkçası. Bir çok kız Harry'le fotoğraf çekilmeye gelmişti ve bazıları bana ölümcül bakışlar atmıştı. Sanırım bir yanlış anlaşılma var hey hadi ama... Daha öncesinden Niall'la olan bebekliğimize dayalı arkadaşlığımız sayesinde bazıları beni tanıyordu. Çünkü Niall'la bir çok fotoğrafımız vardı ve bunlardan birkaçıysa hem onun instagramında hem de benim instagramımda yayımlanmıştı.
Kahvemden bir yudum aldıktan sonra gevşediğimi hissettim. Sıcak kahve boğazımı yakarak geçerken Harry karşımda doğruldu.
"Daha yeni tanıştık ama sanki uzun zamandır tanışıyor gibiyiz." Suratındaki gamzeleri belli olunca bunu iyi anlamda söylediğini anlamıştım.
"Evet, tanıştığımız için cidden mutluyum ve şey açıkçası çok iyi zaman geçiriyorum. Her şey için sağol..."
Düşündüğümde sabahtan beri kendimi bir kez bile kötü hissetmemiştim. Neredeyse sabahtan beri her saniyemiz gülerek geçmişti ve Harry'nin, Louis'nin "senden soğumalarını istemiyorsan espri yapmamalısın." Diyerek tanımladığı esprilerine maruz kalmıştım. Hey açıkçası o kadar da kötü değildi. Şey... Değildi galiba. Ya da... Ah her neyse sonuç olarak ondan soğumamıştım.
"Teşekkür etmeyi kesmelisin, bunları aynı zamanda kendim istediğim için de yapıyorum, zorunluluktan değil." Gözleri parlıyordu ve içleri gülüyordu. Bunu samimiyetle söylediğini o an anlamıştım.
"Ah pekala... Sevgilinden bahsetsene?" Konuyu değiştirip gerilimi atmak istemiştim. Ve sanırım başarmıştım da. Aniden kahkahasıyla yerimden sıçradım, da bunda gülünecek ne vardı ki?
"Ah sevgililerim demek istiyorsun galiba..."
Bu da ne demek oluyor?
Kaşlarımı kaldırarak ters ters Harry'e bakıyordum. Durumu anlamış olacak ki sağ elini ensesine götürüp kafasını eğdi. Bir yandan gülümsemeye devam ediyordu.
"Bunu yapmıyorsun değil mi?"
"Hayır tabiki de... Sadece fanlarım. Onlar sevgilimden görmediğim sevgiyi gösteriyorlar ve bu hoşuma gidiyor. Bizim için fazla çabalıyorlar ve bende onlara bu şekilde hitap ediyorum. İnan daha fazlasını hak ediyorlar ama işte..."
Bu haline güldüm. Gerçekten çok tatlı bir düşünceydi ve hayranlarına böyle minnettar ve sevgi dolu olması hoşuma bile gitmişti.
"O zaman sevgilin yok?" Dedim. Ve sonra içimden bunu dediğime lanet ettim. Çünkü yanlış anlaşılır diye korktum. Hani ne bileyim işte, neden beni ilgilendiriyo bu kadar diye düşünebilir belki?
Dudaklarını birbirine bastırarak kafasını hayır anlamında salladı.
Telefonumun masanın üstünde aniden titremesiyle ikimizde irkildik. Gelen mesaja baktığımda parmak uçlarımın karıncalandığını hissetmiştim. Ekranda yazan mesajı anlamaya çalışıyordum. Gözlerim yerlerinden fırlayacaktı sanki. Tepkimin nedenini merak etmiş olacak ki tereddüt etmeden Harry telefonu elimden çekti. Kaşlarını çatmış mesaja bakıyordu. Sesli bir şekilde okudu;
"HEMEN ORADAN KALK YOKSA O LANET OLASI HERİFİN KIÇINI FENA TEKMELEYECEĞİM!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNEXPECTED
FanfictionAkan göz yaşıma engel olamadan arkamı döndüm. Yüzünü görmek bana acı veriyordu. Öfke. Hüzün. Hayal kırıklığı. Bütün duygularım birbirine karışmıştı. Koluma değen eliyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Darcy, seni seviyorum. Lütfen beni dinle..." Demişti...