Bölüm-5

81 7 0
                                    

Çok utanıyordum. Evet çok üzülüyordum ve bazı zamanlar az önce de olduğu gibi kendimi tutamıyor, ağlamaya başlıyordum. Ve her seferinde benim için perişan olan insanlara karşı çok mahçup hissediyordum. Sonuçta hiçbiri bana yardım etmek zorunda değildi. Kısacası yük oluyormuş gibi hissediyordum.

Niall sağımda, Harry ise solumda oturuyordu. Sakineleşebilmiştim. İkisi de  ellerinden geleni yapmıştı iyi hissedebilmem için. Harry'le daha yeni tanışmıştım fakat ona olanların hepsini anlatmıştım. Bana güven verircesine sarılmıştı. Kendime söz vermiştim. Benim üzülmem insanları da üzüyordu. Bunu görmüştüm bu gün. Bu yüzden kendimi üzmemeyi deneyecektim.

"Uyusan iyi olur güzelim."

Niall'ın sesiyle kafamı kaldırdım. Evet uyumam gerekiyordu. Yavaşça başımla onayladım. Bakışlarımı Harry'e çevirdim. Parlak yeşil gözleriyle umut verircesine gülümsüyordu. Bu gülüş farklıydı. Biraz endişe, biraz umut vardı gülüşünde. "Harry, gerçekten teşekkür ederim. Sıktıysam afedersin." Dedim mahçupluğumu belirtmek adına.
"Saçmalama. Ne zaman olursa buradayım. Niall'da. Sakın bizi sıktığını düşünme Darcy, paylaştıkça rahatlarsın."
Niall'da destekler bir şekilde elimi tuttu.

"Yarın seni alışverişe götürebilirim?" Dedi Harry sorarak. Niall ve benim aramda giden gözleri sanki Niall'dan izin almaya çalışır gibi bakıyordu. Bu haliyle oldukça tatlıydı. Ve evet alışveriş kulağa oldukça iyi geliyordu.

"İzin almayacaksın değil mi dostum?" Dedi Niall gülmeye başlayarak.

"Şey o zaman... Darcy?" Kaşlarını hafifçe kaldırmış bana bakıyordu.

"Evet yeni kıyafetler kulağa harika geliyor."

"O zaman yarın seni buradan alırım. 12.30 gibi?"

"Tamamdır, anlaştık."

Uyumak için yerimden kalktım. İkisine de dönüp iyi geceler diledikten sonra kapıya yürüdüm.

Yatakta yatmış öylece tavanı izliyordum. Ve sanırım bu eylemi baya uzun zamandır yapıyordum çünkü artık uçan tek boynuzlu atlar görmeye başlamıştım. Kendimi rahatlamış hissediyordum. Sanırım ağlamak iyi gelmişti. Ve Harry haklıydı. Paylaşmak gerçekten rahatlatmıştı. Londra bana iyi gelmeye başlamıştı. Tüm bu düşünceler iyice uykumu getirince kendimi uykunun şefkatli kollarına bıraktım.

Harry

Sabah için Louis hepimizi kahvaltıya çağırmıştı. Bense Darcy'i alışverişe götüreceğimi söylemiştim. Bu yüzden onlara takılmayacaktım. Ama anlayışla karşıladılar ve iyi eğlenceler dilediler. Saat 11.30'a doğru geliyordu. Niall'dan evinin anahtarlarını alıp arabama atladım. Louis'nin evi Niall'ınkine yakındı ve bu yüzden neredeyse 15 dakika içinde varmıştım. Muhtemelen Darcy uyuyordu ve onu uyandırmamak adına sessiz olmayı deneyerek kilidi açtım. Yavaş adımlarla odasına çıktım. Yarı açık kapısından içeriye baktım. Uyuyordu. O an içimden, bir insanın uyurken bile nasıl bu kadar güzel olabiliceğini geçiriyordum. Bakın yine yanlış anlamayın, aşık olmuyorum canım... Ben aşık olmam ki. Sevmek ve aşık olmak çok karıştılıyor birbirine. Ben hiç aşık olmadım.
Tüm bunları düşünürken, uyuyan Darcy'e dalmış bir şekilde kapı eşiğinde dikildiğimi farkettim. Muhtemelen bir sapık gibi duruyordum. Aklıma ona kahvaltı hazırlamak gelmişti. Kapıyı biraz çekerek mutfağa indim. Ona muhteşem pankeklerimden yapacaktım.

Tepsiye, sıktığım portakal suyuyla nutella sürdüğüm pankekleri koyduktan sonra merdivenlere doğru yürüdüm. Omzum yardımıyla aralık olan kapıyı iyice açtım. Darcy hala uyuyordu. O kadar masum gözüküyordu ki o an onun canını yakan herkesi mahvetmek istedim. Tepsiyi yavaşça baş ucundaki beyaz komodine koydum. Yatağının kenarına oturarak elimi saçlarına götürdüm. Yumuşacık saçları vardı. Uzun ve kahverengiydiler. Onu bu kadar yakından inceleme fırsatımı değerlendiriyordum. Kendi kendime gülümsedim. Ona doğru yaklaşıp, "Darcy." Dedim. İkinci kez adını söylediğimde hafifçe kaşlarını çatarak gözlerini ovuşturmaya başladı. Sonunda açmayı başarabildiğinde koyu kahve gözlerini bana dikmiş bakıyordu. "Harry?" Dedi şaşırmış gibi. "Niall nerede?"

"Diğer çocuklarla kahvaltıya gittiler bende katılamayacağımı söyledim. Bu gün beraberiz."

"Tanrım bilseydim ben şey.. Başka zaman takılırdık." Biliyordum kendine sürekli olarak kızıyordu. Bizi sıktığını düşünüyordu, sanki yük oluyormuşçasına fakat alakası yoktu. Onunla vakit geçirmek, onu mutlu edebilmek neden bilmiyorum ama beni de mutlu ediyordu.

"Ben seninle takılmak istedim." Dedim hayranlarımın 'içinde uyuyabilirim' dediği gamzelerimi göstererek sırıtırken.

"Ah pekala..." Dedi. o da hala uykuluydu. Dirseklerinin üzerinde duruyordu.

"Bak sana kahvaltı hazırladım." Dedim komodindeki muhteşem tepsimi göstererek.

"Aman Tanrım Harry! Pankek mi yaptın?"

Büyük bir iş başarmış gibi güldüm.

"Çok mu seviyordun?"

"Emin olabilirsin, çok..." Dedi tepsiyi heyecanla kucağına alırken.

"Bundan sonra hep yaparım o zaman?"

Pankeki ısırmaya çalışırken,

"Sen benimkinden denemelisin." Dedi. Sonra utancından kıpkırmızı olmuş bir şekilde sesli yutkundu. Bu haline gülmemek için kendimi çok zor tutuyordum çünkü utanınca fazla tatlı gözüküyordu.

"Ş-şey be-ben öyle demek i-istememiştim... Pankekten şey ba-bahsediyordum..."

Kendimi tutamayıp gülmeye başlamıştım. Dediklerine değil, şu anki yüz ifadesine gülüyordum.

"Biliyorum." Dedim gülmeye devam ederken.

"Ah lanet olası pankekler..." Diye mırıldandı.
Onda beni çeken müthiş bir kuvvet vardı. Kimseye karşı hissetmediğim türden. İlk andan beri. Ve bunun ne olduğundan emin değildim.

UNEXPECTEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin