Aradan neredeyse 2 hafta geçmişti. Bense İrlanda'ya daha çok eşya almaya geri dönmüştüm. Annemin de desteğiyle Londra'ya taşınmaya karar vermiştim. Bir süre Niall'ın evinde kalıp kendi paramı kazandığımda eve çıkacaktım. Tatilim bittiğinde de okula burada devam edecektim.
Şu an ise havaalanında, ultra yorgun bir halde uçak saatini bekliyorum. Her şey hazır ve Londra'ya döneceğim.
En son neler oldu diye sorarsanız, o günden beri Harry'le konuşmuyoruz. Olay orada kapandı ama bu tedirgin olmadığım anlamına gelmiyor. İki haftadır herhangi bir olay ya da gelişme de olmadı. Harry konusunda ise fazla uzattığımı düşünmeye başladım. Sanırım Londra'ya döndüğümde ilk işim ona uğramak olacak. Çünkü düşünmek için uzun bir zamanım oldu ve orada Alex'i benzetmesinin sebebinin yalnızca beni korumak istediği kararına vardım. Niall da bu konuyla ilgili böyle düşündüğünü ve büyütmemem gerektiğini söylemişti. "Sanırım gidip özür dilemeliyim," diye geçirdim içimden son anons yapıldığında.
Uçak en az bir saat kadar sonra iniş yaptığında ilk işim Niall'ı aramak oldu. Beni almaya geleceğini söylemişti.
"Kapıdayım prenses, siyah Range."
Ah havalı çocuk yeni araba almış demek...
Hızlı adımlarla kapıdan çıktım ve direk arabaya bindim. Niall'ı özlemiştim bile. Kısa bir sarılma faslından sonra kemerleri bağladık ve arabayı çalıştırdı.
"Güzel araba James," dedim yumruk yaptığım elimi hafifçe omzuna dokundurarak. Kocaman gülümsedi. Ve bunu her seferinde bu kadar içten yapmayı nasıl başarabiliyordu?
"Sevdiğini biliyordum. Aslında ne alacağım konusunda bayağı kararsızdım ve bende Harry'e danıştım. Bilirsin o Range seviyor ve beni de ikna etmeyi başardı."
Ah evet Harry tam bir Range Rover hastasıydı. Bunu biliyordum.
Aklıma gelenle Niall'a baktım."Harry ne yapıyor?"
Yan gözle bana baktı ve sonra gözlerini tekrar yola dikti. Suratı biraz gerilmişti ve sanki bir şeyler ters gidiyor izlenimi veriyordu. En sonunda konuşmayı başardı.
"Ah... Hiç?" Dedi omuz silkerek.
Kafamı anlar gibi salladım. Harry bana kızgın olmalıydı. Bu olayı bu kadar uzattığım için bana kızmış olmalıydı. Merak ediyorsanız sizi aydınlatmalıyım diye düşünüyorum, Harry nedense ilk gördüğüm andan beri farklı hissettiriyor. O farklı bakıyor ve ah, beni iyi hissettiriyor. Yıllardır tanışıyormuşçasına yakın hissetmem bir yana, beni anlayabildiğini düşünüyorum. Ve doğrusu onu kaybetmek istemem. Kararlılıkla başımı salladım.
"Beni Harry'nin evine bırakabilir misin? Onunla konuşmalıyım."
Sorum karşısında sol elini saçlarına daldırdı. Kararsız gözüküyordu ve Tanrı aşkına neden böyleydi? Anlamsız bir hava vardı arabanın içinde.
"Niall sorun ne?" Kaşlarımı kaldırmış ona bakıyordum.
"Hayır sorun yok, seni bırakırım."
Şu an nerede miyim? Tam olarak Styles'ın kapısının önündeyim ve oldukça gerginim. Evde olup olmadığını bilmeden direk buraya gelmiştim ve şu an tek dileğim evde olmasıydı. Yavaşça üstünde H.Styles yazan zile dokundum. Oldukça büyük bir evdi ve kapıya ulaşmanız için büyük bir çaba sarfetmeniz gerekiyordu. Büyük ağaçlar arasında gizlenmiş geniş bir bahçesi ve büyük demirlikleri vardı.
Gittikçe yaklaşan ayak sesleriyle elimi her gerildiğimde yaptığım gibi enseme götürdüm. Bu kadar gerilecek ne vardı sanki? Kapı yavaşça açıldı.
Tamam, bunu beklemiyordum işte.Bir kaç saniye anlamsızca birbirimize baktıktan sonra kaşları hafifçe havalandı. Kim olduğumu sorgularcasına eliyle işaret yaptı.
"Ve sen?"
"Darcy, ve ben Harry için gelmiştim. Peki sen?" Dedim onun alaycı tavrına karşılık ben de alayla.
Kesik bir kahkaha attı. Resmen benimle alay ediyordu. Ve gittikçe sinirlendiğimi hissedebiliyordum. Ne yani komik olan ne? Hadi ama Harry'le konuşmalıyım!"Kendall, sevgilisiyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNEXPECTED
FanfictionAkan göz yaşıma engel olamadan arkamı döndüm. Yüzünü görmek bana acı veriyordu. Öfke. Hüzün. Hayal kırıklığı. Bütün duygularım birbirine karışmıştı. Koluma değen eliyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Darcy, seni seviyorum. Lütfen beni dinle..." Demişti...