Harry
Niall, Darcy'nin konum mesajını alalı birkaç dakika olmuştu. Hızlı davranıp, gidip Darcy'i oradan almalıydık. Vücudum sinir ve endişe içinde kavruluyordu. Ona zarar vermesinden korkuyordum. Ona istemediği bir şey yapmasından korkuyordum. Buna izin veremezdim.
Louis sakinleşmem için bir şeyler söylerken gözlerim yoldaydı. Niall sıkmaktan bembeyaz olmuş elleriyle direksiyonu tutuyordu ve elinden geldiğince hızlı sürüyordu. Gidince ne ile karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Henüz hiçbir şey bilmiyorduk.
"Çocuklar sanırım geldik." Dedi Liam elinde tuttuğu telefona bakmayı kesip yola odaklanarak. Niall arabayı kenara çektiğinde bize döndü.
"Evet, burası."
Oldukça ıssız ve döküntü bir yerdi. Çökmek için can atan bir ev vardı. Perdeleri sonuna kadar kapatılmıştı.
"Harry ve ben gideceğiz. Çocuklar burada kalın ve eğer bir terslik olursa bizi haberdar edin."
Louis, kafasını sallayarak Niall'ın söylediklerini onayladı.
Sessiz olmayı deneyerek arabadan indik. Hepimiz gergindik. Tek isteğim hiçbir sorun çıkmadan Darcy'i alıp buradan gitmekti.
Kapının önüne geldiğimizde birbirimize baktık.
"Ne yani şimdi kapıyı mı çalacağız Niall?" Alayla fısıldadım.
"Kıralım mı yani Harold?"
Darcy
Ani bir patırtıyla kafasını göğsümden kaldırdı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum artık.
"Lanet olsun size gitmenizi söylemiştim..." Diye mırıldandı kendi kendine.
"Bekle." Verdiği kesin emirle odadan çıktı. Gözlerim yanıyordu. Yaşların akmasına engel olamıyordum. Hiç beklemeden kalkıp, çıkardığı kıyafetlerimi giydim. Buradan gitmem gerekiyordu. İçeriden gelen kırılma sesleri ve patırtılar aniden durmama sebep oldu.
"Sen ne halt yediğini sanıyorsun!"
Harry?
"Harry onu öldüreceksin dostum sakin ol, Darcy'i alıp gidelim buradan!"
Niall?
Beni bulmuşlardı! Tanrı'ya şükürler olsun ki beni bulmuşlardı! Hızlı adımlarla odadan çıkıp girişe ilerledim. Ortalık fena dağılmıştı ve Alex kanlar içinde yerde yatıyordu. Niall ise Harry'i durdurmaya çalışıyordu fakat onun durmaya niyeti yok gibiydi. Sıktığı yumrukları kanlar içinde kalmıştı. Saçları dağılmış, suratı kıpkırmızı kesilmişti. Beni gördüklerinde ikisi de bana döndü. Bense gözyaşlarımı durduramıyordum. Harry sendeleyerek yanıma koştu.
"İyi misin güzelim? Sana dokundu mu? Canını yaktı mı?" Telaş içindeydi. Kafasını benim hizama indirmiş, soran gözlerle bana bakıyordu.
Ağlamam daha da hızlandığında, başımı göğsüne yaslayıp ufak bir öpücük kondurdu."Şş tamam geçti, ben yanındayım..." Sakinleştirmeye çalışıyordu. Aynı o gün verandada Alex götü için ağladığım zaman yaptığı gibi...
Başımı göğsünden kaldırıp Niall'a baktım. Yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Alex ise baygın bir şekilde yerde yatıyordu.
"Darcy o sana zarar verdi mi?" Harry bu sefer kararlı bir şekilde sormuştu. O kadar sinirlendiğini hiç görmemiştim. Resmen kendini kaybetmek üzereydi. O yüzden hiçbir şey dememeye karar verdim. Ne diyecektim? 'Evet beni soydu. Evet beni elledi ve vücudumda öpmediği yer bırakmadı' mı?
"Gidelim buradan, nolur." Diyebildim sadece yalvarır gibi. Burada durmak istemiyordum.
"Sen Darcy'i götür ben geleceğim az sonra."
"Harry fazla abartma mümkünse." Diye ekledi Ni.
Bunun üzerine Harry kendi kendine bir şeyler mırıldandığında Niall fazla diretmeden bana elini uzattı. Sıkıca kollarının arasına alıp sardığında evden çıkmak üzere kırılan kapıya doğru yürüyorduk. Arkama bakmadan o evden çıktım. Tek isteğim Harry'nin de gelmesiydi. Biliyordum, daha fazlasını ödetecekti ona. Ama emin olun onu şu an kimse durduramazdı.
Harry
Darcy ve Niall evden çıktığında yerde kırılan parçaların arasında yatan Alex'e döndüm. Bu sefer durmayacaktım. Bu sefer durduramayacaklardı. Yanına eğildim ve saçlarından kavrayıp bana bakmasını sağladım.
"Söyle bana, ona dokunmadığını söyle ki seni öldürmemem için bana bir sebep vermiş ol."
Dişlerimi sıkarak konuşmuştum. Sinirim gittikçe artıyordu.
"Ah ona öyle güzel dokundum ki..." Gülmeye başlamıştı. Sıktığım yumruğumu suratının ortasına geçirdiğimde ufak bir inlemeden sonra tekrar gülmeye devam etti. Bir daha geçirdim. Ve bir kez daha.... Bu yanlış hissettirmiyordu. Ona dokunamazdı.
"Uzak duracaksın. Ondan uzak duracaksın. Bir dahaki sefere seni öldürmemem için hiçbir sebep yok Gallagher!" O kadar sert bağırmıştım ki boğazım acımıştı. Yerimden kalkıp ona son bir kez tekme attıktan sonra evden çıktım. Hala daha sakin değildim. Hala daha onu öldürme arzusuyla yanıyordum. Ama yapmamalıydım. Çocuklar az ileride bekliyordu. Darcy ise arabada cam kenarına kıvrılmış, ağlıyordu... Adımlarımı durdurdum ve kan içindeki ellerime baktım. Diğerlerinin gözlerini üzerimde hissedebiliyordum. Yavaş adımlarımla geriye doğru yürümeye başladım. Hayır yetmemişti. Arkamı dönüp hızla eve doğru yürürken çocukların arkamdan seslendiğini duyabiliyordum.
"Hey yeter bu kadar Harry!"
Kolumda hissettiğim el ile arkamı döndüm. Bana yetişmek için koşup nefes nefese kalmıştı.
"Bırak Liam! O ölmeli anlıyor musun!"
"Hayır sakin ol. Farkındaysan seni durdurmaya çalışmadık. Ama bu kadarı yeter Harry. Darcy'nin sana ihtiyacı var. Seni sorup durdu..." Omzumdan tutmuş, dikkatle suratıma bakıyordu.
"Pekala..." Dedim sinirle nefesimi verirken. Sadece Darcy için geri dönüyordum yoksa henüz burada bitmemişti.
Arabaya vardığımızda Lou kafasıyla Darcy'i işaret ederek omzuma hafifçe dokundu. Hemen gidip yanına oturdum. Oturduğum gibi başını bana dönüp göğsüme yaslandı. Kolunu belime dolamış, boğuk hıçkırıklarını serbest bırakmıştı. Bir elimi beline sarmış, öbür elimle saçlarını okşuyordum.
"Geçti güzelim. Ağlama..."
Herkes bindikten sonra Niall arabayı çalıştırdı ve yola çıktık. Bir kaç dakika sonra Darc sakinleşmişti ve belimdeki kolunu gevşetti. Kesik bir nefes verdikten sonra biraz rahatladığını hissetmiştim. Lou hemen yanımda oturuyordu ve yüzündeki buruk gülümsemeyle bize bakıyordu. Liam ise önde, Niall'a yol tarifinde bulunuyordu.
"Zayn nerede?" Dedim merakla. Sesim dümdüz ve çatlak çıkmıştı.
"Zayn bu aralar bizi takmıyor." Dedi Lou kafasını iki yana sallayarak.
"Olaylardan haberi var mı?" Diye ekledi Niall dikiz aynasından kısa bir süre bize bakarak.
"Liam ve Niall'la bizde oturuyorduk. Sen Niall'ı aradığında direk apar topar evden çıktık."
"Ben Zayn'i aradım ama açmadı." Diye ekledi Lee.
"Herneyse..." Dedim derin nefesimi sıkıntıyla vererek. Dikkatimi tekrar kollarımdaki meleğe verdim. Göğsümde, oracıkta uyuyakalmıştı. O kadar masum görünüyordu ki. Düzenli nefes alış verişleriyle belindeki elim yukarı aşağı hareket ediyordu. Şu an resmen vücudumun dört bir köşesi huzur içindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNEXPECTED
Fiksi PenggemarAkan göz yaşıma engel olamadan arkamı döndüm. Yüzünü görmek bana acı veriyordu. Öfke. Hüzün. Hayal kırıklığı. Bütün duygularım birbirine karışmıştı. Koluma değen eliyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Darcy, seni seviyorum. Lütfen beni dinle..." Demişti...