Harry
Sabırlı ve olgun davranmayı bilen biriydim. Her zaman ortada bir sorun varsa bunu konuşarak halletmeyi tercih ederdim. Kavga etmek ya da ne bileyim, dövüşmek... Pek bana göre değildi. Bunun için gerçekten damarıma basmaları gerekiyordu.
Çünkü hayranlarımız kadar bizi sevmeyen bir dolu insan vardı. Nefrete hepimiz bir miktar alışmıştık evet. Görmezden gelmeyi öğrenmiştik. Hakaretleri elimizden geldiğince duymamaya çalışırdık. Bu bizi üzüyor muydu? Evet, tabiki...
Yerde yüzü kan içinde olan Alex'e baktım. Ne yapmıştım ben? Darcy'nin önünde onu ölesiye dövmüştüm. Kendimi ilk defa sabrım konusunda bu kadar yenik hissediyordum. Evet onun hakaretlerini duymazdan gelebilirdim. Savurduğu küfürler umrumda değildi. O sadece Darcy'nin canını yakmıştı. Bunu yapmıştı ve ben o gün Darcy omzumda hıçkırarak ağlarken az önce yaptıklarımın hepsini yapmak istemiştim. Çünkü onu ağlarken görmek benimde içimde bir şeyleri koparmıştı. Darcy ilk gördüğüm andan beri beni etkiliyordu evet. Verandada onu ilk gördüğüm andan beri... Ve kimsenin onu üzmesine izin vermeyecektim. Bu kadar üzülmüş bir kız bunu haketmiyorken bile daha fazla acıya mahkum edilemezdi.
Kolumda hissettiğim eliyle Darcy'e döndüm. Gözleri dolmuş, çenesi titriyordu. Ağlamamak için kendini zor tuttuğu belliydi.
"Neden yaptın? Bu lanet yerden gidebilirdik! Sarhoştu görmüyor musun? Neden yaptın bunu lanet olsun!"
Tanrım... Bunu beklemiyordum işte... Evet minnet dolu bakışlarla bakmasını da beklemiyordum. Ama benden nefret edecekti işte şimdi. Belki de onu korkutmuştum.
"B-ben... Ö-özür dilerim..."
Ellerini saçlarına daldırmış etrafa bakıyordu. Suratındaki çaresizlikle Alex'in yanına eğildi. Baygın bir şekilde yatıyordu.
"Ne yapacağız peki şimdi..." Diye mırıldandı kendi kendine.
Ne yapacağımızı bende bilmiyordum. Hala irademe yenik düştüğüm için kendime içimden lanet ediyordum. Yavaşça omzuna dokundum.
"İzin ver onu kaldırayım."
"Önce döv sonra yardım et." Histerik bir kahkaha attı. Sinirleri fena bozulmuş gibiydi. Ah evet benim yüzümden... Dediği gibi, bu lanet yerden gidebilirdik. Hiç sorun yaşamadan hemde.
Darcy yerinden kalktı. Ellerini beline koymuş düşünceli bir şekilde beni izliyordu. Yerde yatan Alex'e eğildim. Gözlerini açmıştı ve dik dik bana bakıyordu.
"Dostum, elin ağırmış..."
Kamera şakası falan mıydı bu şimdi? Yoksa hala sarhoş muydu?
"Kafan sanırım hala iyi ve biz dost değiliz, hatırlatırım." Yerinde doğruldu.
"Adın neydi? Ah dur tahmin edeyim." Elini çenesine götürüp düşünüyormuş gibi yaptı.
"Şu ergen gruptan hani... Harry evet! Harry." Gülmeye başladı. Karıncalanıyordum. Sinir bütün vücudumu esir altına almıştı. O güldükçe ben ağzının ortasına vurmak istiyordum. O an elimin gırtlağında olduğunu bile farketmemiştim.
"Harold!"
Bu kesinlikle Darcy'nin sesi değildi. Ellerimi Alex'ten çekip arkama döndüm.
Niall? Anlaşılan Darcy haber vermişti ama bu kadar çabuk gelmeleri garip olurdu. Ah ve Liam? Sanırım yakınlarda bir yerdeydiler.
"Ne bokum dönüyor burada?"
Bağıran Liam'dı.Niall Darcy'nin yanına gitmiş, kafasını onun hizasına getirmiş gözlerine bakıyordu. Bir eliyle de yaşları siliyordu.
"Lanet olsun Harry kalk şuradan!" Liam kolumdan tutup beni kaldırdı. Alex hemen kalkıp koşmaya başladı. Göt herif...
"Bunun burada bitmediğini biliyorsun!" Diye bağırıyordu bir yandan.
"Neler olduğunu şimdi anlatır mısın yoksa sonra mı konuşmak istersin?" Liam dikkatle beni izliyordu.
"Sonra dostum, sonra..."
"Darcy benimle geliyor. Lee sen Harry'le git." Dedi Niall.
Darcy'nin yanına gittim. Suratıma bakmamak için çaba sarfediyordu. Ve o an her şeyin içine ettiğimi farkettim. Onda uyandırdığım 'centilmen' izlenimimin üstüne koca bir çizik atmıştım.
Yavaşça Niall'ın arabasına doğru gidiyorlardı. Orada onunla konuşmak istemiştim. Ama bunu istemediği her halinden belliydi. Tek yapabildiğim gidişlerini izlemek oldu.
Darcy
'Ne gün ama...' Diye geçiriyordum içimden. Niall'ın tedirgin bakışlarını üstümde hissedebiliyordum. Beni oradan alıp sakin bir kafeye getirmişti. Hissiz ve oldukça boş hissediyordum. Harry neden yapmıştı bunu? Buna hiç gerek yoktu, gerçekten. Gözlerimi kapadıkça yerde yatan Alex geliyordu aklıma. Ona acıdığımdan değil, onu sevdiğimden de değil. Garip bir şekilde o an tek düşündüğüm Harry'di... Tanrım... Ona zarar gelmesinden korkmuştum. Ve bu oldukça garipti. Onu yeni yeni tanıyordum, ve bu yüzden garipti.
"Olanları anlatmak ister misin Dars?"
"Bi-bir kafedeydik ve telefonuma mesaj geldi. Alex'ten. Beni takip ediyor sanırım Niall."
Mesajı Niall'a gösterdim. Dikkatli bakışlarıyla telefona bakıyordu. Olayın geri kalanını anlattığımda dudaklarını birbirine bastırarak kafasını iki yana salladı.
"Onu biliyorsun, bu olay kesinlikle burada bitmeyecek." Dedim. Sesim kırılmıştı. Ondan kurtulamamıştım. Ve evet ondan nefret ediyordum. Aldatıldığım günden beri çektiğim acıların gereksizliğini düşündüm. Evet hepsi boşaydı. Çünkü o sevgiyi haketmeyen lanet bir adamdı. Onun için üzülmeye değmezdi bile. Nerede olursa olsun, her şeyin içine etmeyi iyi bilen, lanet bir adam...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNEXPECTED
FanfictionAkan göz yaşıma engel olamadan arkamı döndüm. Yüzünü görmek bana acı veriyordu. Öfke. Hüzün. Hayal kırıklığı. Bütün duygularım birbirine karışmıştı. Koluma değen eliyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Darcy, seni seviyorum. Lütfen beni dinle..." Demişti...