1. Zorba Herif!

181K 4.8K 974
                                    



Bu kurgu mizah olup, kendimi rahatlatmak için yazdığım bir hikâye. Diğer kurgularımla alakası hiç yok. Önce bunu bilin. Delilik fazlasıyla vardır. Sırf gülmek için yazıldı <3


Eylül'den...

İnsanın kendi başına olmaya ihtiyacı oluyordu. Yalnız ve kimsesiz olmak huzur veriyordu. Evdeki o sessizlikte resim yapmaksa çok başkaydı. Seviyordum renklerin cümbüşüyle ortaya deli dolu resimler çıkarmayı. İçimde kalanları sessiz ifade etme şeklimde olabiliyordu.

Kapımın çalması ile heyecanla yapmakta olduğum resmime ara verdim. Gelen yüzde bir milyon biricik olmasını istediğim ama olmayacağını binlerce kez birçok hareketiyle öğrendiğim kardeşim, Egemen'di ve anahtarını almadığı için benden azar işitecekti. Bir gün elimde kalacaktı ya bu çocuk hadi hayırlısı...

Kendimiz bozmadan oldukça yavaşlıkla kapıya gittim. Kapıyı açtığımda gördüğüm görüntüyle şok yaşayabilir miydim? Aman Yarabbi! Karşımda bir adet dayak yemiş, yüzü benim karman çorman olmuş paletimden bir tık daha iyi bir halde kardeşim vardı. Biri Egemen'i iyice bir benzetmiş ve bana postalamıştı. Karşımda duran, ağzı yüzü birbirine karışmış, ayakta zor duran saf kardeşimi süzdüm. Aslında saf olmayacak kadar fena ve zekiydi, ama bu dayakla şu an saflaşmış olduğunu kabul etmek en doğru olandı.

"Ne oldu sana böyle?" dedim omzundan tutup içeriye çekerken. Elimi gözündeki morluğa sürdüğümde acı ile inleyerek geri çekildi.

"Ah! Abla dokunma ya acıyor zaten." Acırdı tabi, resmen yüzü Türkiye haritası olmuştu. Bir farkla tabii, denizlerimizdeki mavilik yerine kırmızı kan ona güzellik katmıştı.

"Gel buraya, Egemen! Bıktım senden!" diye yeniden aynı sözleri söylemeye başladım. Her canımı sıktığında bu sözleri tekrarlar, hiç acımadan Egemen'e evimi zehir ederdim. "Ne diye seni yanıma aldıysam." Ensesinden tuttuğum gibi koltuğa oturttum. Daha doğrusu fırlattım. Çok az bir şiddetle ama...

Yanan canıyla ufacık bir inleme döküldü dudaklarından. Bu da normaldi. "Ahh abla..."

Parmağımı sallayarak hali hazırda yamulmak için bulunan o çenesini kapatması için ikazda bulundum. "Sakın kalkayım deme!" diye cırladım ve derin bir nefes aldım. Akşam akşam bir bu eksikti. Zaten bu halde kalkacak hali de yoktu ama sinirlerim fena halde gelmişti. "Sen neye bulaştın be baş belası," dedim kendi kendime konuşarak. Banyoya gidip ilk yardım çantasını aldım. Salona yeniden girdiğimde inlemeye yakın seslerle kafasını koltuğa dayamış uzanıyordu. Gidip kafasına bir tanede ben vurmak istedim ama yapmadım. Sakin olmam lazımdı.

Hemen beklemeden yüzünü temizlemeye başladım."Nasıl oldu? Kim yaptı bunu sana?" Bana cevap vermemek için direndiğini anladığım an onu sıkıştırmaya devam ettim."Egemen kim yaptı bunu?" dedim ve hâlâ sabırlı olmaya devam ederek sustum.

Ama beyimiz o çenesini açmadı, beni sorduğum sorudan sonra cevapsız bıraktı. Sakladığı her kimse ondan korkuyor olmalıydı."Ağzını açmazsan bir tane de ben yapıştıracağım. Egemen beni sinirlendirme!" Gözlerime yine aynı, beni çileden çıkaran o somurtuk ifadeyle baktı. Elimdeki pamuğu dudağındaki yaraya bastırarak acımadan bağırttırdım.

"Ahh! Yapma abla..."

"Bana şimdi cevap veriyorsun küçük bey. Yoksa seni evden cidden postalarım. Duydun mu beni?" En büyük tehdidim evden kovmaktı ve ne yapayım onu böyle tehdit etmekten başka iyi bir numaramda yoktu. Ama işe yarıyordu da. Ya da yaradığını sanıyordum.

Morlar Kraliçesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin