Günün ikinci bölümü gelsin. Çok fazla düzenleme yapamadım ama beklememeniz için atıyorum. Keyifle okuyun :)
19. İtiraf
Eylül'den
Yaşadığım duygu yoğunluğuyla yerimde önce bir kaldım. Bu kadar bir anda aklıma böyle üşüşmesi elbette ki dengemi sarsacaktı. Ciğerlerimi dolduran bir nefes çektim. Burada kalmaya devam edersem bu kadın Erdem'le bir bütün olacaktı. Üstümü başımı düzelterek kendimden şimdiye kadar emin olmadığım adımlarımı Erdem'in yanına atarak attım. "Erdem!" dedim hayretle. Numara yapmadığımı, içimden gelerek bu şekilde, yüksek sesle konuştuğumu kendimden başka kimse bilmediği için gözlerimi kıstım ve esmer bombayı süzdüm. Kadın beni fark ettiğinde Erdem'in kollarındaki ellerini çekerek bana kimsin bakışları attı.
Biraz sonra kim olduğumu bir öğrenecekti bir daha unutamayacaktı!
"Aşkım!" dedi Erdem'de oyun sandığı bu tepkime. Erdem'e bakarken kullandığı, beni benden alan sevgi sözcüğüyle gözlerimde ampuller yandı. Galiba ben bu sözü söylediğine ilk defa mutlu oldum ve... Ve apaçık sırıttım!
"Kim bu kadın sevgilim? Ben iş yemeğine geldiğimizi sanıyordum." Sözlerimdeki cinsiyeti almadığını anladığım Erdem yine de ciddiymişim gibi kabul ederek yanındaki kadından bir adım uzaklaşarak bana açıklama yapmaya başladı.
"Aşkım iş yemeği zaten. Banu Hanım karşı şirketin müdürü..." Nasıl müdürse, yalancı sevgilimi elimden alacaktı. Bu kadın kesinlikle yellozdu!
Kadın birden fazla kullanılan sevgi sözcüklerinden sonra kısık çekik gözleriyle bana iyice döndüm "Ya öyle mi?" derken oldukça yapmacık, oldukça sahteydim. "Merhaba ben Eylül Balcı, Erdem'in müstakbel nişanlısı," dedim acımadan! Sözlerimle karşımdaki iki kişide gözlerini kocaman açtı.
Erdem şok!
Erdem iptal!
Ve Erdem çok şeker!
Ay ne var yani yalan mıydı?
Bu işin dönüşü artık yoktu. Kalbimi bir kez verdim mi ben?
Verdim.
Alabilir miydim, Erdem'den?
Alamazdım.
Almak istiyor muydum?
Imm sanırım... Hayır.
O zaman bu işin sonu baya baya ciddiydi. Erdem Bey kendini yavaştan hazırlasa iyi olacaktı. Acaba yemekten sonra söylesem miydi? Ya da biraz daha bekleyeyim. Hem annem yakında baskısına başlardı.
Ay ben nasıl umursamaz oldum. Neler oluyordu bana?
"Siz ikiniz..." dedi şaşkın şırfıntı.
"Evet, biz?" dedim bir adım daha atarak.
"Yani? Erdem sen birisiyle mi beraber misin?"
Yalancı bir kahkaha attım. "Bunda inanmayacak ne var? Beraberiz elbette. Ama bunda şaşıracak ne var?" Erdem'in ağzını dahi açtırmadım. O sussun ben konuşurdum. Sonuçta bu kadın benim düşmanım olmuştu, tam beş dakika önce. Hem de azılı bir düşman!
"Yok, yani de," diyerek lafı gevelemeye başladı. "Erdem'in yanında şimdiye kadar getirdiği kadın pek olmamıştı da."
"Olmaz tabii..." dedim artık yalnız başıma kalmak istemeyerek. Erdem'in yanına gittim ve koluna sarıldım. "Erdem tek bana âşık olduğu için başka kadınlara bakmadı." İsmini öğrendiğim ama unuttuğum kadından gözlerimi çekip Erdemciğime döndüm. Gözlerimi irileştirerek, "Oyarım o gözleri başkasına bir baksın." Savurduğum bu ufacık tehditle gülümsedim. Ne kadar da tatlı bir kadındım ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morlar Kraliçesi
HumorBir deli fişek ile zorba hikayesi... Tatlı mı tatlı bir romantik komedi. "Erdem iyi misin? Biz gerçekten birlikte değiliz ya hani." "Olabilir... Ben yaptığım işi ciddiyetle yaparım." Ay şimdi bayılacaktım. Birde iş diyordu. "Erdem çıldırtma beni!" d...