7.Arkadaş?

63.6K 3.4K 135
                                    










7. Arkadaş?

Eylül'den...

Annemle tanıdıklara selam verip yerimize oturduğumuzdan beri tamı tamına kırk beş dakika geçmişti. Oturduğumuzdan beri her beş dakika da bir saate bakıyordum sonra da kendi çapımda oflayıp, puflayıp beni kale almayan anneme trip atıyordum. Aynı zamanda da Okan'ın bakışlarını yok saymaya çalışıyordum. Arkadaş zorla mı güzellik olacaktı? İstemiyordum!

"Kalk da Sude'yi bir tebrik et," dedikten sonra annem koluyla dürttü. Koluma dokunulmasından artık nefret ediyordum. Evet, kesinlikle nefret ediyordum! Hayatımın orta noktasındaki iki kadın resmen bana travma yaşatmıştı. Ve koluma dokunulması en nefret ettiğim ilk sıraya doğru yerleşmek için son hızla konuşuyordu.

Ayrıca zorla yaptırılan her işten nefret ediyordum. Dokunmayın koluma ve hayatıma!

"Anne birazdan kalkarız zaten. Çıkarken tebrik eder çıkarım," dedim umursamazca.

"Kızım daha ne kalkması? Ayıp olur." Ay ne ayıbı ya. Sanki yakından akrabamız da! Ayrıca ne diye annem nişana geldi? Tek düğüne gitse ne olurdu sanki?

Oflayarak sessizce etrafıma bakındım. Gerçekten çok sıkılmıştım. Kübra olsaydı iki dedikodu yapardık. Tek başına insanları incelemek sıkıcı oluyordu.

Etrafa bakınmaktan bıktığım da ayağa kalktım. Annemin kulağına eğilerek,"Ben biraz hava alayım geliyorum anne," dedim. Anneme konuşması için fırsat vermeden çantamı alıp kapıya yürüdüm. Hep o mu beni susturacaktı?

Nişanın alışveriş merkezinde olması benim açımdan büyük bir şanstı. Mağazalarda zaman geçirebilirdim. Annem sorarsa da vaktin nasıl geçtiğini anlayamadım tüh derdim.

Adımlarımı hızlandırıp salondan uzaklaştım. Egemen'in istediği bir ayakkabı vardı. Gelmişken onu almak iyi olacaktı. Belki bozuk morali bir nebzede olsa yerine gelirdi. Ah bu çocuk! Daha benim gibi bir ablaya gıcık oluyordu. Daha ne yapacaksam bu çocuğa ben? Kıymet bilmeyen, düşüncesiz çocuk!

Egemen'in ayakkabı takıntısı vardı. Tutmasam her çıkan ayakkabıyı alırdı. Ama ben dur diyordum. Çünkü müsriflikten hiç haz etmezdim. Yetinmeyi öğrenmesi gerekti ve ben bunu yanıma aldığımdan beri iyice öğretiyordum. Daha doğrusu öğretmeye çalışıyordum.

Egemen'e içimden bir kez daha kızarak adımlarımı hızlandırmaya başladım. Spor mağazasını bulmam kısa sürmüştü. İçeriye girip görevliye istediğim modeli ve numarayı söyledim. İncelemeyecektim nasılsa Egemen on kere gelmiş bakmıştı. Boşuna başımın etini yememiştir diye düşünüyordum.

Kutusu içinde gelen ayakkabıyla hemen kasaya gittim. Burada zaman harcamak saçma olacaktı. Biraz kendim içinde gezebilirdim. Ayakkabının ücretini ödeyip mağazadan çıktım.

Dükkânların yanından geçerken gözüme çarpan kazak ile durdum. Tam babamlıktı. Gözlerimde babacığımın güler yüzlü görüntüsüyle mağazaya girdim. Kesinlikle onun yakışıklı suratına çok yakışacaktı.

"Pardon?" dedim beğendiğim kazağı göremeyince etrafta görevli ararken. Alışveriş sırasında yardım almayı pek sevmezdim. Alacağım varsa da sevsem, bayılsam da almazdım. Ama şu an zamanım kısıtlıydı ve bu kazağı benim babam giymeliydi!

"Buyurun hanımefendi?" diyen benim yaşlarımdaki adama döndüm.

"Vitrindeki bordo kazağa bakacaktım da."

Görevli kafasını anladığını belli edercesine sallayıp önden giderken bende arkasından ilerledim. Kazağın istediğim bedenini söyledikten sonra beklemeye başladım. Sonunda babamın bedenini bulunduğunda görevli kazağımı kasaya götürürken Egemen için etrafa bakınmaya başladım. Hmm... Yeşil bir kazak... Gözüme kestirdiğim kazağa tam almak için uzanırken başka bir el benden önce davranıp kazağı aldı. Alan kişiye baktığımda şahane gülümsemesi ile o diye hitap etmekten oldukça memnun olduğum kişi karşımdaydı. Bu adam böyle gülmeye devam ederse bütün sinirimi ortaya koyup hiç düşünmeden onun o aptal sırıtmasını ateşe verecektim. Bir de nazik ellerimde vursam çok iyi olacaktı!

Morlar Kraliçesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin