34. YakalanmaEylül'den...
"Egemen?" dedim kükremeyi denemeye çalışarak, ama o kükreme nasıl çıksın bu halimle! Korku dolu gözlerle yataktan doğrularak oturdum ve üzerimdeki örtüyü bir yerim gözükmesin diye her yerime sıkıca sardım. Nasıl bu halde uyuyabilirdim?
"Bir açıklama bekliyorum? Ne bu halin senin?" derken kıskanç kardeş profilini sonunda devreye sokmuştu. Gözlerindeki korku nedensizce beni gülümsetmek için gözüme batmaya başladı, ama kendimi bırakmadım. Bırakamazdım, şimdi olmazdı.
"Ne varmış halimde?" diyerek saçmalamanın daniskasını yapmış olduğumu görmezden geldim. Herhalde çıplaklığın hali yoktur. Ah be kızım sen git gide kafayı yiyorsun.
"Abla sen kafayı yemişsin belli ama bana yedirtemeyeceksin! Halini görmüyor musun? Sen neden bu haldesin?" derken gözleri aynı zamanda odayı süzmeye başladı. Onun bakışlarını bende takip ettim ve gözlerim iri yapılı bir cüsse aradı, ama yoktu! Banyonun kapısının sonuna kadar açık olmasıyla içimde oluşan hüznü def ederek Egemen'e döndüm.
"Banyodan sonra bu halde yatmıştım, demek ki uyuyup kalmışım," dedim hem doğru hem de yalan söylediğimi belli etmemek için gözlerimi onun gözlerinden bir saniye bile çekmeden.
Yaşadığım hayal kırıklığıyla yutkundum. Boğazımdan yukarı firar etmek isteyen hıçkırığı tutmak oldukça zordu ama başarıyordum. Gerçek öyle acıydı ki nefesim bile boğazımı yakıyordu.
Erdem dün gece hiç gelmemişti.
"Abla hasta olacaksın. Daha fazla o adamı düşünmeyi bırak ve hayatına dön." Dalan gözlerimi Egemen'e çevirdim. "Bak o seni bırakıp gitti. Seni bırakan birisinin arkasından ağlamana dayanamıyorum anlıyor musun? Ağlamayı kes ve kendine gel. Erdem Agâh'ı unut. Senin için," demesiyle sustu ve kafasını eğerek derin bir nefes verdi. "Ben senin için Güneş'le olan ilişkime ara verdim. O yüzden artık üzme kendini ve lütfen topla," dedi üzgün bakışıyla. Ah Allah'ım bu çocuk ne diyordu? O kadar çok duygulandım ki şimdi seslice hüngür hüngür ağlayacaktım. Benim için Güneş'ten kısa süreli de olsa ayrı mı kalacaktı?
"Egemen..." diyerek ona sarılmak için uzanmıştım ki çıplaklığımla daha fazla kımıldayamadan geri yerime sindim. "Sen ne yaptın?"
"Abla sen aşk acısı çekerken onu hatırlatacak birisini karşına çıkaramazdım. Sen Erdem abiyi unutana kadar ara verdik. Okulun bitimine kadar yani," dediği an ağlama isteğim bir anda buhar olup uçtu. Bu pislik benim Erdem'i unutmam için iki ay mı zaman vermişti? Benim aşkım gelip geçici bir duygu muydu? Ne diyordu bu!
"Defol!" dedim bir anda. Öyle sinirlendim ki, yaşadığım acıyla bu sinir şu an tavanlarda geziyordu. Hem neden geldi bu çocuk ki? "Sen neden eve geldin ve izinsiz odama daldın! Çık, git!" dedim acı gerçeği iyice anlamaya başlarken.
Erdem dün gece gelmemişti. Biz barışmamışız ve biz... Ah olamaz! Bütün gece o sandığım güzel dakikalar yalan mıydı şimdi?
"Eşyalarımı almak için gelmiştim ve biricik ablamın iyi olup olmadığını merak ettim. Neyse kalk üzerini değiştir hasta olacaksın," diyerek son bir bakış atıp çıktı.
Yatağa tekrar yattım ve boş odada kendi başıma olduğum gerçeğiyle yüzleşmeye başladım. "Ah lanet olsun! Koca gözlü, pis adam rüya mıydın? Ah hayır ama yaa. Neden ben? Ama... Ama onun dokunuşları gerçekti!" diyerek dudağımı büzdüm ve ağlama moduna geçmeye başladım. "Bu kadar gerçek bir rüya olamazdı! Bu..."
"Hâlâ gerçek!" Derinden duyduğum sesle irkilerek sesin geldiği yöne çevirdim kafamı.
"Erdem?" dedim sorarcasına ve aynı zamanda korkarcasına. Üzerimdeki örtüye iyice sarıldım. Etrafta kimse yoktu ama ses duymuştum bunu biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morlar Kraliçesi
HumorBir deli fişek ile zorba hikayesi... Tatlı mı tatlı bir romantik komedi. "Erdem iyi misin? Biz gerçekten birlikte değiliz ya hani." "Olabilir... Ben yaptığım işi ciddiyetle yaparım." Ay şimdi bayılacaktım. Birde iş diyordu. "Erdem çıldırtma beni!" d...