11. Yoksa ?

66.2K 3.1K 167
                                    




Herkese hayırlı kandiller. Allah bütün dualarımızı kabul etsin.

Bu hafta zamanım olursa bir bölüm daha gelecek inşallah. Mutlu okumalar <3 <3

11. Yoksa?

Eylül'den...

Bugün Erdem'in son sözlerini düşünüp kafayı yiyerek geçirdiğim tam onuncu gündü. O adamı her gece boğuyor, üzerinde acımadan değişik işkence sanatlarımı uyguluyor, sonrada o heybetli bedeninin üstüne toprak atıyordum. Ama ne yazık ki hepsi hayal dünyamda oluyordu. Gerçeğe çevirememiştim.

O baş belası, o gün saçma salak konuşmuştu ve beni bu düşüncelerle bırakıp gitmişti. Hayır, anlamıyordum neden böyle sözler söyleme gereği duymuştu. Düşün düşün beynim yanma noktasına gelecekti. O aklıma pata küte gelen fikir diye ödüm kopuyordu. O fikir, o düşünce ne diye kimse sormasın, kimseciklere diyemezdim. Of... Sinirden kaç gündür evde terör estiriyordum. Bundan acaba haberi var mıydı? Ah, elbette yoktu.

Tabii tek sorun o da değildi. Birde başımın tatlı belası annem vardı! Kadın bir kaç gün için gelmişti, ama iki haftaya yakındır gitmenin g'sini bile ağzına almamıştı. Onun derdini biliyordum ben. O koca kafalı oğlunu da onunla postalayacağımı bildiği için gitmiyordu. Ama onlar beni sinir ederken bende onları deli edecektim!

Sinirle yorganı ayaklarımla iteleyerek yataktan kalktım. Bugün bütün gerginliğim yetmezmiş gibi birde başımın belası okul toplantısı vardı. Sanki kendi sorunlarım bitmişti de bir de iflah olmaz öğrencilerimi ailelerine şikâyet edecektim. Ne kadar da ideal bir öğretmendim. Kafamı sağa sola salladım ve yaşadığım hayatın bana verdiği sıkıntılara iç geçirdim.

Banyoya girip rutin işlerimi hızlıca halettim. Dün akşam hazırladığım kıyafetleri dolabımdan çıkarıp yatağımın üzerine attım. Pijamalarımı tersten çıkardım ve odanın en dip köşesine fırlattım. Bunu bilerek yapıyordum. Annem evimde hâkimiyet kurduğundan beri ev işlerine elimi sürmüyordum. Kendi kaşınmıştı ve cezasını bu yolla çekecekti. Arsızlıktı bundan sonraki adımım.

Sinsice gülerek üzerimi değiştirmeye başladım. Resmiyet günü olduğu için borda renk kalem etekli bir takım giyecektim.

Üzerimi değiştirdikten sonra saçlarımı tarayıp açık bıraktım. Sanki daha fazla özgüvenli hissediyordum. Biraz gözlerimi ortaya çıkaran koyu makyajla tamamdım. Siyah kol çantamı alarak odadan çıktım.

Mutfağa girdiğimde annem ve Egemen kahvaltı yapıyordu. Egemen, Erdem gittikten sonra benden dayağın âlâsını yemişti. Şiddete karşıydım ama gerektiğinde kullanmadan duramayanlardandım.

"Günaydın." Buz ve soluk bir sesle mırıldandım. Ana-oğul beni don bir kişiliğe büründürmek için baya uğraştılar ve başarılıda olmuşlardı.

"Günaydın Eylül. Geç de kahvaltını yap, kızım." Bu donluğum annem için ne yazık ki yararlı olamıyordu orası ayrıydı tabii.

Sandalyemi çekip kimseye bakmadan kahvaltımı yapmaya başladım.

"Toplantı son saatlerde değil mi?" diye annem beş dakika sonra sordu.

"Evet. Sen taksiyle gelirsin. Benim idarede işlerim olabilir belki."

"Sen beni merak etme. Erdem alacak beni..." dediğinde küçük peynir dilimini ağzıma atmıştım. Ama hiç iyi bir işlev olmadığını anlamam öyle kısa sürdü ki...

Boğazıma kaçan peynirle öksürük krizine girdim. Bu kadın vallahi de billahi de beni öldürmek istemiyorsa ben de Eylül değildim.

Daha demin, çok az geçen süre önce duyduklarım gerçek değildi, değil mi?. Yani sanırım.

Morlar Kraliçesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin