27. Rezil OlmaEylül'den...
Ne desem ki şimdi? Pır pır atan minnak kalbim bu adama ne desin? Ah pardon nasıl haykırsın? Allah'ım bende sonunda evlenme teklifi almıştım! Ay ben bayılmak istiyorum bu mutlulukla! Birde adam hakkında neler düşündüm. Eylül salaksın kızım sen, hem de en önde en salağından!
"Erdem..." dedim sesimdeki aptallığı gizlemeden. Acaba nasıl cevap versem ki? Prova falanda yapmamıştım. Of bunda bari rezillik çıkarmamalıydım. Erdem'le en özel anlarımız her zaman fiyasko oluyordu ve bu beni deli ediyordu.
"Eylül, yavrum... Cevap vermezsen seni şu suya atarım," diyerek beni tehdit etmesiyle sinirlerim istemeden geldi. Bu nasıl bir teklife doğru gidiyordu?
"Allah alla..." dedim asabilikle. "Bakıyorum da ayılığı bırakmamışsın hiç." Suratımı asmak için cebelleştim ama asılmadı. Bu anın etkisi uzun bir süre daha geçmeyecek gibiydi. Ay içimdeki şeyin adını bilmiyordum ama beni öyle sarmıştı ki bırakmak istemiyordum.
"Kızım sen neden anlamak istemiyorsun? Sensiz bir sabaha uyanmak istemiyorum. Kaç yaşında adamım ve kimseyi seni istedim gibi istemedim. Sabah kalktığımda kimsenin koynunda uyanmayı hayal etmedim. Kimsenin kokusuna bu denli bağlanmadım. Şimdi bana cevabını ver! " Vay be! Ben bu adama neler yapmışım öyle? Beyimizde, ah beyime de bakın...
"Benim cevabımı mı, yoksa senin istediğin cevabı mı?" diyerek Erdem'i bana yaşattığı korku için azıcık süründürmek istemem bana göre gayet doğaldı.
"İkimizin de cevabı aynı olduğu için önemi var mı?" Kaşlarını kaldırarak uyuzlukla güldü. Ama bu sert yüzüne uyuzluk çekicilik olarak yansıdı.
Biraz düşünür gibi yaptım, rezil olduğumu hemen kabullenmemek için. "Sanırım yok. Neyse indir beni de yüzüklü kısma geçelim." Sonuçta bir yüzük olması gerekiyordu ve bu yüzük benimdi!
Erdem gülümseyerek beni yavaşça yere indirdi. Fırsattan istifade edip havuzdan uzaklaşmak istedim. Suyun yanında durmak bile başımı döndürüyordu. Fakat isteklerimiz her zaman olmuyordu ve Erdem buna fırsat vermeden kolumdan tuttu."Hiçbir yere gidemezsiniz küçük hanım. Evet dediğini duyduktan sonra buradan uzaklaşabilirsin."
"Ay Erdem saçmalama lütfen. Biliyorsun su korkum var."
"Ben bilmem korkunu... Cevabımı almadan uzaklaşmana müsaade etmeyeceğim,"dediğinde bıkkınlıkla nefesimi verdim. Nasılsa kabul edecektim ve suya düşme ihtimalim de yoktu. Galiba gereksiz yere telaş yapıyordum. Biraz kendimi boşlasam çok iyi olacaktı. En azından gecemiz için bunu yapmalıydım.
Erdem cebinden çıkardığı yüzükle tepemde dikilmeye devam etti. Eğilmeyecek miydi, bu adam? Böyle pek bir değişik duruyorduk.
"Evet... Başımın tatlı belası benimle evlenir misin? Bana kendini verir misin?"
"Eğilmen gerekmiyor muydu?" diye romantik ortamı sabote ettim.
"Eylül cevabını ver artık. Ve hayır gerekmiyor. Şimdi bana söyle cevabını." Beklenti dolu koca gözlerini gözlerime dikti. Şimdi eveti mi nasıl desem ki?
Çok fazla düşünüp saçmalamamak için ayakuçlarımda Erdem'e yaklaştım. Sağ olsun o da biraz eğildi de yüzlerimizi yaklaştırdı. Aramızda kısa mesafeler bırakarak, dudaklarımdan ikimizin istediği o kelimeyi büyük bir coşkuyla bıraktım. "Evet!" İşte olmuştu. "Erdem Agâh başının belası olmaya, seni her gün çileden çıkartıp yeniden kendime âşık etmeye, her sabah gözlerimi seninle açmaya, senin hayatını zehir etmek için, evet!" dedikten sonra biraz daha yaklaşarak dudaklarına dudaklarımı bastırdım. İşte bu her şeyden çok benim kırılma noktamdı. Gözlerimi kapatmadan önce Erdem'in şaşkınca açılmış gözlerinin verdiği mutlukla Erdem'e dayadım bütün bedenimi. Çünkü ayaklarım heyecanla titremeye başlamıştı. Büyük ihtimalle yere yapışmak için çok uğraşmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morlar Kraliçesi
HumorBir deli fişek ile zorba hikayesi... Tatlı mı tatlı bir romantik komedi. "Erdem iyi misin? Biz gerçekten birlikte değiliz ya hani." "Olabilir... Ben yaptığım işi ciddiyetle yaparım." Ay şimdi bayılacaktım. Birde iş diyordu. "Erdem çıldırtma beni!" d...