13. Acaba?Eylül'den...
Saatlerdir kuduruyordum. Saatlerdir o pisliğin yanağımda bıraktığı yakıcı izi silmeye çalışıyordum. Ne kadar silsem de bir kere değdi ya o dudaklar... İzleri geçmiyordu, beni cosur cosur yakmaya devam ediyordu. Nasıl buna izin verdim? Nasıl bu kadar uyuşuk olabildim? Adam dibime girdi ve ben sadece bekledim! Ahh çıldıracağım. Bu adam benden neden uzak durmuyordu?
Neden?
Neden?
Ve yine neden?
"Eylül artık şu suratını asmasan da bana yardımcı olsan!" diyen arkadaşıma kafamı yavaşça kaldırarak ve inanamıyorcasına baktım. Ah bir de bu vardı. Çağrı Beyimiz şoku atlatamadan kolumdan tuttuğu gibi beni okuldan çıkarmıştı. Kafamın dumanlı oluşundan onu beni sürüklemesine izin vermiştim. Şimdide bir cafe de Pelin'i nasıl tavlayacağı hakkında benden kafa patlatmamı bekliyordu. Benim kendime hayrım yoktu, ona nasıl yardımcı olabilirdim?
"Çağrı neden hemen konuştuğumuzu anlayamadım. Biraz zaman versen... " Sonuçta kızda bende bir yere kaçmıyorduk.
"Yok, zaman falan. Şimdi seni biliyorum, tamam dersin sonra yok Çağrı işim çıktı, yok annem var... Şimdi bana düşün ve bir yol bul!" Ah deliye de bakın... Birde dudaklarını büzüp benim taklidimi yapıyordu.
"Sen biraz önce benim ağzımı mı eğdin?" derken tek kaşımı kaldırıp önümdeki kahveden büyük bir yudum aldım. Acı kahve belki kafamı yerine getirirdi. Ama sadece belki... Bu kafayı nasıl toplayacağımı ne yazık ki şu an bilmiyordum. Özellikle de yanağımdaki ateşle bu iş zor olacaktı!
"Eğmedim! Siz kadınların genel taklidini yaptım. Allah aşkına Eylül oturdun da bunu mu düşündün ya..." Burnundan soluyarak parmaklarını saçlarından geçirdi. Bu konuda oldukça ciddiydi. Ulan Çağrı seni bu hallerde görmek de varmış kaderde demek istiyordum ama şu an susmak daha çok istediğim için çenemi açmayacaktım. " Hadi bana bir yol bul. Seni bir erkeğin etkilemesi için ne yapması gerekir?" dedi beni şöyle bir süzdü ama sonra kaşlarını çatarak devam etti. "Aslında sen yanlış örneksin ya neyse. Şu an elimde bir tek sen varsın ve idare etmek zorundayım." Gözlerimi duyduklarımla kırpıştırdım.
"Ne demek bu?" diye cırladım resmen. Baya baya hem de bütün herkesin bize bakmaya yetecek kadar sesim çok çıktı. Neden ben yanlış örnek oluyormuşum? Gayet normal bir insan evladıydım.
"Ya Eylül alınma ama sen şeysin..." Daha alınma diyordu. Nasıl alınmazdım?
"Ben Neyim?" dedim yutkunarak. Ama gayet normal bir ses tonuyla sordum. Sakindim canım. Neden sakin olmamayım ki değil mi?
"Off şeysin işte ya biraz değişik."
"Değişik?" Doğru mu duydum ben? Ben ve değişik olmak!
Sakin olduğumu mu söylemiştim? Ah hayır, ben sakin falan değilmişim!
"Alınma bana arkadaşım. Zor birisin ve değişik bir yapın var. Normal kadınlardan biraz farklısın." Bir de iki parmağıyla küçük kıvamını gösterdi. Bunun üzerine atlayıp saçını başını neden yolmuyordum acaba?
"Normal kadınlar nasıl oluyormuş?" Şu sinirli halim tavanlarda dolansa da açıklamasını merak ettim. Şu normali açsında nerem normal değilmiş görmek istiyordum. Sonra onun haddini nasılsa bildirirdim.
"Eylül alınganlık yapma şimdi. Farklısın işte. Kızım yanına kimse yaklaşamıyor görmüyor musun?" Ne diyordu bu ya? Öcü müydüm ki ben? "O kadar sertsin ki adamlar haklılarda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morlar Kraliçesi
HumorBir deli fişek ile zorba hikayesi... Tatlı mı tatlı bir romantik komedi. "Erdem iyi misin? Biz gerçekten birlikte değiliz ya hani." "Olabilir... Ben yaptığım işi ciddiyetle yaparım." Ay şimdi bayılacaktım. Birde iş diyordu. "Erdem çıldırtma beni!" d...