18. Eylül :)Eylül'den...
Duyacaklarımdan neden korktum? Neden bacaklarım tir tir titriyor? Bu söylediklerine kızmam gerekirken neden içimde ılıkça bir duygu beni okşadı?
Burnumdan aldığım nefesle dudaklarımı araladım ama o benden önce davrandı. "İnandırıcı olmak için o çok sevmediğin sevgi sözcüklerini sık kullanmak zorundasın!" dedi sertçe ve beni arkasından boş gözlerle bırakarak gitti.
Peki, o neden sinirlendi? Ah... Açıkça ortada değil mi, Eylül?
İçimdeki ılıklık çok az bir azaldı ve yerine ateşler yükselmeye başladı. Eve girdiğimde çelik kapıyı sertçe örttüm. O koca kafa apartmandan çıkmadan ona sinirimin şiddetini gösterebilmeyi umduğum doğruydu.
"Kızım ne oldu?" diyen anneme küfür içeren bir söz söylemek vardı ya neyse. Ben terbiyeli bir kızdım!
"Rüzgâr annecim rüzgâr!" dedim onu başımdan salmak için. "Kapı elimden kayınca da işte..." dedikten sonra omuz silktim ve ayaklarımı yere vura vura odama girdim.
Akşam benim iş yemeğinde ne işim vardı? Kodaman amcalar varsa özellikle hiç işim yoktu. Gelemezdim öyle resmi yerlere. Aslında gelirdim de Erdem'le nasıl gelirdim orasını kestiremiyordum. Özellikle sevgi sözcükleriyle beraber ben nasıl bir insan olurdum bilemiyordum!
Ne demişti? Bir kadın... Kimden kaçıyordu ki acaba? Sinsi düşüncelerin beynimi istila etmesi saliseler sürdü. Bir kadındı ve kesin vahşi olandı. Nereden anladığımı soracak olursanız... Erdem'e uysal bir kedi yanaşır mıydı?
Ay, kimdi bu yelloz acaba?
Allah'ım acabalar kraliçesi oldum. Ama hepsi o Erdem 'in yüzündendi. Geldi... Yani ben gittim ilk olarak onun ayağına ama olsun! Suç kısacası onundu. Tamam, ya hepsi benim yüzümdendi. Daha doğrusu Egemen'in!
Oflayarak dolabımı açtım. Akşam için ne giyineceğime bir baktım. Elbise çoktu da giymek isteyen var mıydı? Yok muydu? Yoktu tabii! Neden olsun ki?
Dişlerimi sıkarak kendimi sabah Erdem'in beni uyandırdığı yatağıma bıraktım. Bu adam altında neden kendimi eziliyormuş hissine kapıldım? Bana yardım etmişti. O pis gözün elinden kurtarmıştı. Ve... Ve bana yapılan iyiliği karşılıksız bırakmak olur muydu? Hoş adam iyilik yapmıyordu. Yaptığını ben sanıyordum. Daha doğrusu sanıyordum. Artık gözümü açmıştım.
İçim sıkıldı diye bağırmak istiyordum. Fakat içerideki annemle bu bile mümkün değildi.
Yattığım yerden doğruldum ve oturdum. Bu akşam sondu. Bana yaptıklarının karşılığını verecektim ve sonrasında onu hayatımdan çıkaracaktım. Bu akşam Erdem Beyle iletişimimi koparacaktım. Anneme de beni aldattığını söylerim olur biterdi. İki de ağladım mı, tamamdı bu iş.
Ay evet! Bu kadar basitti. Neden kendime sıkıntı veriyorsam? Kafamda dönenler beni yorup duruyordu. Hepsi zarardı. Sağlığıma zarar kötü düşüncelerdi. Özellikle içerisinde koca gözlü, yakışıklı ve güzel gülen bir Erdem içeren düşünceler kesinlikle çok zararlıydı.
Bu düşüncelere bu akşam son verecektim. Akıl sağlığım için bu şarttı. Gerekirse Okan kurduyla bile bir kez daha yemeğe çıkardım. Ya da... Çıkmazdım. Kurtulmuşken yeniden o salaklığını yapmam olmazdı. Okan'ı boş verip ayağa kalktım.
Çalan telefonumla geveze iç sesimle olan dedikoduma kısacık bir ara verdim. Telefonda gördüğüm isimle geçmeyen sinirime bir odun daha atıldı. Başıma gelenlerin hepsi bu hain arkadaş yüzünden olmamış mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morlar Kraliçesi
HumorBir deli fişek ile zorba hikayesi... Tatlı mı tatlı bir romantik komedi. "Erdem iyi misin? Biz gerçekten birlikte değiliz ya hani." "Olabilir... Ben yaptığım işi ciddiyetle yaparım." Ay şimdi bayılacaktım. Birde iş diyordu. "Erdem çıldırtma beni!" d...