15. Sol Yan?Eylül'den...
Hadi bakalım Eylül gazabın mübarek olsun, dedim kendi kendime biricik iç dünyamda. Yediğin naneyi sonuna kadar indir mideye! diye devam ettiğimdeyse üzerimdeki aç bakışlardan rahatsız oldum.
Gözleri üzerimde olan adamlardan hangisine bakacağımı şaşırdım. Ve hâlâ havada olan parmağımı sonunda indirerek karşımda oturan Okan'a baktım. "Çok kıskanç..." dedim Erdem'e kısa bir bakış atarak. Sonrasında sır saklamasını ister gibi masanın üzerinde ona doğru eğildim. "Arkadaşım desem de yine de gelmiş... Görüyor musun?" Seven, âşık, canından çok sevdiği adama bakan kadın edasıyla Erdem'e baktım. Bir de o koca cüssesiyle iç çektim. Ama hepsi inandırıcı olmak içindi.
Bunları ben söylemedim değil mi, diye kendi dünyamda olağanüstü bir çabayla savaş başlatsam da, bunları söylediğimi sonuna kadar kabul ettim. Çünkü oldukça özgüvenle bunları ben söylemiştim.
Okan arkasına tekrar dönerek Erdem'e baktı. "İstersen çağır da beraber yiyelim yemeğimizi." Daha yemeğimiz diyor adam!
Erdem bu ukala adamın ağzını ortasına bir tane çaksa ne güzel olurdu, değil mi?
"Ay yok..." dememle tek kaşını kaldırdı. Bu adam bana inanmıyordu "Rahatsız olma. Erdem zaten birazdan beni alıp götürür. Yemeğimizi onsuz yiyelim bence."
"Yok," dedi o kendine özgü, kimsenin dahi taklit edemeyeceği gıcık, sahte ses tonuyla. "Benim için sorun olmaz. Hatta büyük bir zevk..." dedikten sonra omuz silkerek arkasına yaslandı ve beni incelemeye devam etti.
Ayağa kalkarak eteğimi düzelttim. Sinirlerimi bütün mütüşüklüğüyle çok güzel zıplatmıştı. Görürdü gününü... Ya da iki dakika sonra ben görecektim. Bütün dikkatimle kafamı kaldırdığımda Erdem'in buraya geldiğini gördüm.
Ama ben sana açıklama yapacaktım daha be Erdemciğim neden geliyorsun ki hemen?
Eteğimi bırakıp iki adam attım ama Erdem, benim iki katım olan adımlarıyla yanımıza gelmişti bile. Ondan önce davranıp, "Canım..." dedim koluna yapışıp. Bununla boğazıma oturan öküzü yutkunarak indirmeye çalıştım. Ama o öküz inmeye niyetli değildi. Kaldı orada.
"Canım?" dedi Erdem şaşkınlıkla bana bakarak.
"Canım beni özledin değil mi?" dedim gözlerimi hiç o koca gözlerde ayırmadan. "Ah bende seni çoook özledim. Arkadaşımla tanış, sana söylemiştim ya." Okan'a tamamen sırtımı dönerek Erdem'e kaş göz işareti yapmaya çalıştım.
Önce bana aval aval baksa da sonrada durumu çakmış olmalı ki, "Yavrum hem de çok fazla özledim,"diyerek beni kendine çekip sarıldı. Eli belimi öyle kavradı ki nefesim kesildi. Ama bu sıkı tutuşundan değil onun ellerinin tenime batmasıyla içimde oluşan o illegal duygudandı.
Bu adama hayvan diyorsam vardır bir sebebi! Resmen bir bütün olmuş, gerçek bir yakın ilişkisi olan insancıklar gibiydik.
Onun bu yakınlığıyla başım azıcık buğulansa da o buğuyu, o pusu dağıttım ve Erdem'in kulağına doğru yaklaşarak, "Bunun hesabını ödeteceğim," dedim fısıltı eşliğinde. Dudaklarım boynuna minicik dokunsa da kendimi geri çekmeyi büyük bir başarıyla başardım.
O da aynı şekilde kulağıma, daha doğrusu yanağıma dudağını sürterek, "İstersen oyununu bozayım?" diyerek beni tehdit etti. Ondan beklediğim bir hareketti ama yapması hiç hoş değildi. İnsanlık ölmüş müydü?
Kendimi geri çekerek acı bir gülümsemeyle Erdem'e baktım. Ama o gözlerde gördüğüm kararlılıkla yüzümdeki acıyı sildim ve normal bir sevgili nasıl olursa -ki bunu hiç bilmiyordum- öyle olmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morlar Kraliçesi
HumorBir deli fişek ile zorba hikayesi... Tatlı mı tatlı bir romantik komedi. "Erdem iyi misin? Biz gerçekten birlikte değiliz ya hani." "Olabilir... Ben yaptığım işi ciddiyetle yaparım." Ay şimdi bayılacaktım. Birde iş diyordu. "Erdem çıldırtma beni!" d...