20. Cesaret

54.1K 2.9K 133
                                    







Gecikme için özür dilerim. Ama harıl harıl Büyük Kaçış'ın düzenlemesini yaptığım için zamanım pek olmuyor. Bu yüzdende affınıza sığınarak gecikmeler olacak diyorum. Keyifle okuyun!


20. Cesaret

Eylül'den...

"Kübra bir daha demeyeceğim sana akşam yedi de hazır ol!"

"Ama Eylül..."

"Cevap verme bana dedim. Akşam seni alacağım! Kaydımızı yaptırdım ben, sakın gelmemezlik yapma. Yaz geliyor kızım kendimize bakmamız lazım."

"Kızım ne fazlalığımız var bizim? Saçmalama lütfen, Eylül. Bak birazdan hastam gelecek ben seni sonra arayım, tamam mı?"

"Kaçışın yok onu şimdiden söyleyeyim. Hadi sana kolay gelsin." Telefonu Kübra'nın suratına kapattım.

Sabahtan beri sinirimi, öfkemi kusacak yer ve kişi arıyordum. En iyi enerji atmanın yolu da kendime acı çektirerek spor yapmaktı. Bu da tek başına zevkli olmuyordu. Erdem ayısının sinirini başka ne ile atacaktım? Karateye falan gitsem kesin bir yerimi kırardım. Hem sporla vücudumda şekil alırdı, değil mi?

Boş dersimde hemen eve yakın spor salonuna giderek Kübra'yla ikimiz adına kayıt yaptırdım. Tek başıma spor yapmaktan nefret ederdim. Yaza tatil planı yapmaya başlayacaktık ve bu vücutlarla gitmek olmazdı. Görüntü kirliliğine her zaman karşıyımdır.

"Hocam... Hocam," diyen ince sesle yanaklarımı şişirerek nefesimi verdim ve arkamı döndüm.

"Efendim?" Güneş kızım sen nereden çıktın?

"Hocam ben sizinle konuşmak istiyorum." Olmaz demek için çırpınmak istiyordum.

"Konuşalım canım. Ben kitaplarımı bırakayım bahçede bekle sen beni." Çırpınmayı kendime yasaklamam lazımdı. Nasılsa bu konuşma elbet yapılacaktı.

"Tamam," dedi ve arkasını dönerek çıkışa gitti.

Yalan söylemek istemiyordum artık kimselere ama her defasında kendimi bu çıkmaz yalanda baş başa buluyordum. Annemler sabah soru sormamışlardı ve saçma sapan bakışlarıyla beni taciz etmişlerdi. Onların Erdem'le gerçek bir ilişkim olduğunu düşündüğünü hatırladıkça çıldırasım geliyordu. Erdem ve ben diye olmayacak bir gerçek vardı. Bunu sabaha kadar düşünerek gayet iyi anlamıştım. Peki, bize bakanlar neden bunu göremiyordu ki acaba!

Çantalarımı okul dolabıma koyup öğretmenler odasından hemen kaçtım. Bugün bütün gün Çağrı'dan da kaçmıştım. Onun saçma sapan baş ağrıtıcı sorgularını çekmek bugün hiç istemiyordum. Okulun bahçesinde arabama yaslanmış çapkın bakışlı Egemen ve ona nazlı nazlı bakan Güneş'e bakıp iç çektim. Arkadaş küçücük çocuklar bile aşklarını doyasıya yaşıyordu ya...

Ben daha işi inada bindireyim!

"Güneş?" dedim onlara yaklaşmadan. Kendilerini toplasınlar da bari, yanımda böyle âşıkça davranmalarını kaldıramazdım. İçim acırdı.

"Hocam şey..." Açıklama yapmaya çalışıyor yavrucak. Oysa ben o ayı abisi gibi miydim? Kesinlikle değildim!

"Açıklama yapma bana Güneş. Biliyorum durumunuzu ve Egemen'le konuştum." Bunu abinle konuşamadım diyemeyecektim."Ama yinede dikkatli olun. Herkesin içinde saçma sapan davranmayın."

"Şey tabi... Hocam gerçekten de abimle birlikte misiniz?" Oha kızım yavaş gel. Egemen bile bunu pat diye sormamıştı. Soramamıştı daha doğrusu.

Morlar Kraliçesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin